Vahiy, İlham, İhtar, Sünuhat, Feyz-i Kur'an Nedir?

[Abdulbaki]

Şimdi vahy ve ilham?n izah?n?dan sonra Üstad?n aç?klamalar? doğrultusunda Risale-i Nurlar?n ilhamla telif edildiği yerlerden baz? bölümleri alarak konumuza devam edelim inşallah.Bu çal?şmada söz Üstada ve Risale-i Nurlara ait olduğu için bizler taksim'ül amal kaidesince bu mevzular? bir araya getirerek bir izah,tanzim yapmaya gayret ettik.

[Abdulbaki]

R?SALE-? NURLARIN ?LHAMLA TEL?F ED?LD?Ğ?NE DA?R YERLER?DEN BÖLÜMLER.
1.Resâili'n-Nur baştan başa ism-i Hakîm ve Rahîmin mazhar? olduğundan, bu üç âyetin âhirleri ism-i Hakîm ile ve gelecek yirmi beşinci dahi
Rahmân ve Rahîm ile bağlamalar? münasebet-i mâneviyeyi cidden kuvvetlendiriyor. ?şte bu kuvvetli münasebet-i mâneviyeye binaen deriz ki: (tenzilül kitap)cümlesinin sarîh bir mânâs?; Asr-? Saadette vahiy suretiyle Kitab-? Mübînin nüzulü olduğu gibi, mânâ-y? işârîsiyle de, her as?rda o Kitab-? Mübînin mertebe-i arşiyesinden ve mucize-i mâneviyesinden feyiz ve ilham tarîkiyle onun gizli hakikatleri ve hakikatlerinin burhanlar? iniyor, nüzul ediyor diyerek, şu as?rda bir şakirdini ve bir lem'as?n? cenah-? himayetine ve daire-i harîmine bir hususî iltifat ile al?yor.( Birinci Şua - s.842)
2.Melek-i ilham,kalb taraflar?nda mücaveretleri var.(21.Söz)

3.Kur'ân'dan ilham olunan Resâili'n-Nur bu asr?n mânevî ve müthiş hastal?klar?na şifa olmakla meydana ç?kmaya başlamas?ndan, bu âyet ona hususî remzettiğine bana kanaat veriyor. Ben kendi kanaatimi yazd?m; kanaate itiraz edilmez.(Birinci şua)

4.Hem bu yazd?ğ?m?z hakikatlar benim fikrim, mal?m değil; belki herkesin kalbinin bir köşesinde bulunan bir lümme-i şeytanî ve vesveseci bulunduğu gibi, bir lümme-i ilham ve melekî bulunduğuna ehl-i hakikat ve diyaneti hükümlerine binâen, benim kalbimde dahi herkes gibi, bazen ihtiyar?m haricinde ve fikrimin fevkinde hat?r?ma bir hakikat hutur eder. Yani, Kur'ân'dan mânevi bir cânibde bir nev'i ilham hükmünde, bir güzel nükte ifham edilir ( Sirâcü'n-Nûr )

[Abdulbaki]

5.Çünkü, Risale-i Nur, Kur'ân-? Hakîmin bir mucize-i mâneviyesi ve bu zaman?n dinsizliğine karş? mânevî atom bombas? olarak solculuk cereyanlar?n?n mâneviyât-? kalbiyeyi tahribine mukabil, mâneviyât-? kalbiyeyi tamir edip ferden ferdâ iman-? tahkikîden gelen muazzam bir kuvvet ve kudrete istinad? okuyucular?n kalblerine kazand?r?yor. Ve bu vazifeyi de yine mukaddes Kur'ân'?m?z?n ilham ve irşad?yla ve dersiyle ifa ediyor. Bu gibi çok cihetlerle Risale-i Nur bu zamanda ehl-i iman ve ?slâm için ön plânda ele al?nmas? icap eden ehl-i iman elinde mânevî elmas bir k?l?çt?r. Asr?n idrâkine, zaman?n tefehhümüne, anlay?ş?na hitap eden, ihtiyaca en muvaf?k tarz? gösteren, ders veren ve doğrudan doğruya feyiz ve ilham tarikiyle âyetlerin y?ld?zlar?ndan gelen ders-i Kur'ânîdir, küllî mârifetullah burhanlar?d?r.(Barla Lah. Takdim)

[Abdulbaki]

KALBE GELEN ?LHAMLARI VAHY ?LE KARIŞTIRANLAR OLAB?LECEĞ? VE BUNUN TEHL?KS?N? ÜSTAD ŞÖYLE ?FADE ED?YOR:
6."Bu nevi içindeki en tehlikeli bir hata şudur ki:Kalbine ilhamiî bir tarzda gelen cüz'î mânâlar? "kelâmullah" tahayyül edip, âyet tabir etmeleridir. Ve onunla, vahyin mertebe-i ulyâ-y? akdesine bir hürmetsizlik gelir. Evet, balar?s?n?n ve hayvânât?n ilhâmât?ndan tut, tâ avâm-? nâs?n ve havâss-? beşeriyenin ilhâmât?na kadar ve avâm-? melâikenin ilhâmât?ndan tâ havâss-? kerrûbiyyûnun ilhâmât?na kadar bütün ilhâmat, bir nevi kelimât-? Rabbâniyedir. Fakat mazharlar?n ve makamlar?n kabiliyetine göre, kelâm-? Rabbânî, yetmiş bin perdede telemmu eden ayr? ayr? cilve-i hitab-? Rabbânîdir.
Amma vahiy ve kelâmullah?n ism-i has ve onun en bâhir misal-i müşahhas? olan Kur'ân'?n nücumlar?na ism-i has olan "âyet" nam? öyle ilhâmâta verilmesi, hata-y? mahzd?r. On ?kinci ve Yirmi Beşinci ve Otuz Birinci Sözlerde beyan ve ispat edildiği gibi, elimizdeki boyal? aynada görünen küçük ve sönük ve perdeli güneşin misali, semâdaki güneşe ne nisbeti varsa; öyle de, o müddeîlerin kalbindeki ilham dahi, doğrudan doğruya kelâm-? ?lâhî olan Kur'ân güneşinin âyetlerine nisbeti o derecededir. Evet, herbir aynada görünen güneşin misalleri güneşindir ve onunla münasebettar denilse hakt?r; fakat o güneşçiklerin aynas?na küre-i arz tak?lmaz ve onun cazibesiyle bağlanmaz!( Yirmi Dokuzuncu Mektup)"

[Abdulbaki]

7.Evet, herkes bizzat gayb? bilmez. Fakat i'lâm ve ilham-? ?lâhî ile bilinebilir ki, bütün mucizat ve keramat ona dayan?r.( On Dördüncü Şua)

8.Bu esnada Kur'ân-? Kerîmin feyzinden kalbime doğan füyuzât? yan?mdaki kimselere yazd?rarak birtak?m risaleler vücuda geldi. Bu risalelerin heyet-i mecmuas?na "Risale-i Nur" ismini verdim. Hakikaten Kur'ân'?n nuruna istinad edildiği için, bu isim vicdan?mdan doğmuş. Bunun ilham-? ?lâhî olduğuna bütün iman?mla kaniim ve bunlar? istinsah edenlere "Bârekâllah" dedim. Çünkü iman nurunu başkalar?ndan esirgemeye imkân yoktu.( On Dördüncü Şua)

[Abdulbaki]

9.Ak?l tâtil-i eşgal etse de, nazar?n? ihmal etse, vicdan Sânii unutamaz. Kendi nefsini inkâr etse de onu görür. Onu düşünür. Ona müteveccihtir. Hads-ki, şimşek gibi sür'at-i intikaldir-daima onu tahrik eder. Hadsin muzaaf? olan ilham, onu daima tenvir eder. Meyelân?n muzâaf? olan arzu ve onun muzaaf? olan iştiyak ve onun muzaaf? olan aşk-? ?lâhî, onu daima mârifet-i Zülcelâle sevk eder. Şu f?trattaki incizap ve cezbe, bir hakikat-i câzibedar?n cezbiyledir.( Mesnevî-i Nuriye - Nokta)

10.Arkadaş! Katre nâm?ndaki eserimde Kur'ân'dan ilhamen takip ettiğim yolla ehl-i nazar ve felsefenin takip ettikleri yol aras?ndaki fark şudur:
Kur'ân'dan tavr-? kalbe ilham edilen asâ-y? Mûsâ gibi, mânevî bir asâ ihsan edilmiştir. (Mesnevî-i Nuriye - Katre)

[Abdulbaki]

11.Evet, nev-i beşerin ahvâline dikkatle bak?l?rsa görülür ki, ruhun mânen terakkisini, vicdan?n tekâmülünü, ak?l ve fikrin inkişaf ve terakkisini telkih eden, yani aş?layan, şeriatlard?r; vücut veren, tekliftir; hayat veren, Peygamberlerin gönderilmesidir; ilham eden, dinlerdir. Eğer bu noktalar olmasayd?, insan hayvan olarak kalacakt? ve insandaki bu kadar kemâlât-? vicdaniye ve ahlâk-? hasene tamamen yok olurlard?. Fakat insanlar?n bir k?sm?, arzu ve ihtiyar?yla teklifi kabul etmiştir. Bu k?s?m, saadet-i şahsiyeyi elde ettiği gibi, nev'in saadetine de sebep olmuştur.( ?şârâtü'l-?'câz - Bakara Sûresi, Âyet: 26,27)

12.Kezâlik, bu risalelerin ibarelerindeki işkâl ve iğlâk?n, keyif için ihtiyar?mdan ç?km?ş olduğunu zannetme. Çünkü, bu risale, dehşetli bir zamanda, nefsimin hücumuna karş? yap?lan âni ve irticâlî bir münakaşad?r. Kelimeleri, o müthiş mücadele esnas?nda zihnimin eline geçen dikenli kelimelerdir. O, ateşle nurun kar?şt?klar? bir hengâmda, baş?m dönmeye başl?yordu. Kâh yerde, kâh gökte, kâh minarenin dibinde, kâh minarenin şerefesinde kendimi görüyordum. Çünkü, tâkib ettiğim yol, ak?lla kalb aras?nda yeni aç?lan berzahî bir yoldur. Ak?ldan kalbe, kalbden akla inip ç?kmaktan bîzar olmuştum. Bunun için, bir nur bulduğum zaman, hemen üstüne bir kelime b?rak?yordum. Fakat, o nurlar?n üstüne b?rakt?ğ?m kelime taşlar?, delâlet için değildi. Ancak, kaybolmamak için birer nişan ve birer alâmet olarak b?rak?rd?m. Sonra bakt?m ki, o zulmetler içinde bana yard?m eden o nurlar, Kur'ân güneşinden ilham edilen misbah ve kandillerdi.( Mesnevî-i Nuriye - Katre)

[Seha]

Çok harika. Çok güzel. Maaşallah Abdülbaki kardeşim. Vaktim olsa idi şu
yazdıklarından çıkardığım dersi yazmak isterdim ki hem kafamda daha iyi
yer etsin hem eksik anlamalarımı düzeltirdiniz.

İnşaallah Allah nasip ederse ilk boş vaktimde yazmak isterdim.



Yanlız bu hizmetinden dolayı seni tebrik etmek istedim. Kayıtsız kalamadım.



Allah razı olsun. Çok memnun oldum.

Rabbim seni hizmetten ayırmasın. Canım kardeşim.

Muhabbetle

[Abdulbaki]

Risale-i Nurlar?n sadece ilhamla telif edilmediğini yine Üstad hazretlerinden öğreniyoruz şöyle ki:
Birden hat?ra geldi ki: Bu üç fark?n s?rr? ise Risaletü'n-Nur'un mertebesi üçüncüde olmas?d?r. Yani vahiy değil ve olamaz. Hem umumiyetle dahi ilhamdeğil, belki ekseriyetle Kur'ân'?n feyziyle ve medediyle kalbe gelen sünuhat ve istihracat-? Kur'âniyedir.( Birinci Şua-24.Ayet)

Bundan sonraki k?s?mlarda iseRisale-i Nurlar?n " ihtar,sünuhat ve Kur'an?n feyzinden" gelerek telif edildiğine dair bölümleri aktarmaya çal?şal?m inşallah.

[Abdulbaki]

Risale- i Nur eserlerinin ihtarla telif edildiğine dair Risalelerden bölümleri toplu olarak aşağ?ya al?yorum.

Risale-i Nur, Kur'ân'?n çok kuvvetli, hakikî bir tefsiridir" tekrarla dediğimizden, baz? dikkatsizler tam mânâs?n? bilmediğinden bir hakikati beyan etmeye bir ihtar ald?m. O hakikat şudur:

Tefsir iki k?s?md?r:
Birisi, malum tefsirlerdir ki, Kur'ân'?n ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânâlar?n? beyan ve izah ve ispat ederler.
?kinci k?s?m tefsir ise, Kur'ân'?n imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyan ve ispat ve izah etmektir. Bu k?sm?n pekçok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu k?sm? bazen mücmel bir tarzda derc ediyorlar. Fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci k?sm? esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannid filozoflar? susturan bir mânevî tefsirdir.( On Dördüncü Şua)

R?SALE-? NURLARIN ?HTARLA ?LG?L? YERLER?
1.Ramazan-? Şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadis-i şerif hat?r?ma geldi. Belki, Risale-i Nur şakirtlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.
2.Çoktan beri ruhuma ihtar edilmiş ki,…
3.Birden iki hakikat ihtar edildi:…
4.Kalbime ihtar edildi ki:…
5.Çünkü Lâhikada bir mektupta yazm?şt?m ki, iki hakikat mücmelen bana ihtar edilmişti:…
6.Halbuki bu memleketin en ziyade muhtaç olduğu imanî ve ?slâmî ve hayat-? içtimaiye-i ?slâmiye dairesinde Risale-i Nur'u göreceksiniz diye hakikatten bana ihtar edilmiş…
7.Şeâir-i ?slâmiyeye ve siyaset-i ?slâmiyeye darbe vuranlar on iki, on üç, on dört, on alt? sene zarf?nda büyük darbeler yiyecekler diye bana ihtar edildi…
8.Geçen Ramazan-? Şerifte, Ehl-i Sünnetin selâmet ve necat? için edilen pek çok dualar?n şimdilik âşikâre kabulleri görünmemesine hususî iki sebep ihtar edildi…
9.Yaln?z o meselenin teferruat?ndan bana ait bir hadiseyi beyan etmek ihtar edildi…
10.Birden bir ihtar -? gaybîyle kat'î kanaat verecek bir surette kalbime geldi. Denildi ki:
11.O hazîn hale karş? Kur'ân'dan gelen nur böyle ihtar etti ki:…kalbime şiddetli ihtar edildi…
12.Bugünlerde ihtar edildi ki…Birden bu hadis-i şerif ihtar edildi…
13.Şimdi bir ihtar ile kat'î kanaatim geldi…Size dört meseleyi beyan etmek kalbime ihtar edildi...
14.Fakat bu manevî hediyenin ehemmiyetli bir s?rr? bulunduğu bana ihtar edildi.
15.Elbette Kur'ân'?n bir mucize-i mânevîsi olan Risale-i Nur'un bir kerametidir diye kat'î bu gece bir ihtar hissettim ve kaleme ald?m.
16.Aziz kardeşlerim, çok defa kalbime geliyordu. "Neden ?mam-? Ali (r.a.) Risale-i Nur'a ve bilhassa Âyetü'l-Kübrâ risalesine ziyade ehemmiyet vermiş?" diye s?rr?n? beklerdim. Lillâhilhamd, ihtar edildi. ?nkişaf eden o s?rra şimdilik yaln?z k?sa bir işaret ediyorum.( Kastamon?u Lâhikas?)
17.On sene mukaddem, o kaside-i gaybiyeyi gördükçe bana mânevi bir ihtar gibi "Dikkat et!" diye kalbime geliyordu.
18.En nihayet, esaretimin sekizinci senesinde, en işkenceli ve en s?k?nt?l? bir zamanda, gayet kuvvetli bir teselli ve teşvike muhtaç olduğumuzdan bana ihtar edildi ki: Bunu, tahdis-i nimet ve bir şükr-ü mânevî nev'inden izhar et. Hem korkma, kanaat verecek derecede kuvvetlidir. (8.lema)