+ Konu Cevaplama Paneli
2. Sayfa - Toplam 5 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 ... SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 11 ile 20 ve 46

Konu: Kafirlerin Cehennemde Kalacaklarına Dair Olan Hüküm Nazari Degil Kitabidir

  1. #11
    Yasaklı Üye Cennetâsâ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Mesajlar
    5.827

    Standart

    Alıntı Seha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Yazımı okusaydın, yani kibirle okumasaydın, yada kendini savunmak yerinde hakikat için çabalasaydın, farklı bir şey söylemediğimi görecektin.

    Yazık!
    Abi Ramazandandır..

    Bence helalleşin kapansın..

    "Ya Rabbi, Sen affedicisin..

    Affetmeyi seversin..

    Bizleri afffeyle.."

  2. #12
    Ehil Üye Seha - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2006
    Mesajlar
    1.626

    Standart

    Haklısın kardeşim.

    Evet ben yazımı tekrar okudum. Uslub hatası yapmışım kabul ediyorum. Uslubum Ene ve Zerre kardeş veya Abinin damarına dokunmuş. Özür dilerim.

    Ancak, yazdıklarım asla şahsına hakaret değildi. Sadece emeğe saygısızlık adı verilebilir. Faraza söylediklerim yanlış olsa dahi asla Kur'an'ı, Rasulullah(a.s.)'ı , Bediüzzamanı mazini çocuklarına sukut ettirecek bir imam dahi olmadı.

    Benim onun emeğine saygısızlığıma ceza tekfir edilmek değildir.

    Onun yazısına cevap vermekteki maksadım şuydu:

    Ene-Zerre kardeş duymuş ki, güya birileri kafirleri cennete dahil eden fetvalarda bulunuyor. Ben de işin aslının öyle olmadığını ve Ehl-i Kitab'tan Mü'minlerle alakalı olduğunu ve bazı ayet ve Üstad'ın bazı ifadlerinden doğan bazı tevillerin söz konusu olduğunu söylemek istedim. Kendi cenahımıda belli etmek murad ettim.

    Hem zahirde hem batnında, bir kafiri cennete girecek olduğunu söylemekle bahsi geçen benim tarif ettiğim mesele farklıdır.

    Zira, ben o tartışmalara çok yoğun katıldım. Ne denmek istediğini gördüm ve Ene-Zerre kardeşin dediği gibi bir iddia olmadığını biliyorum. Demek istedim ki, Meselenin aslı budur. Dediğiniz gibi hiç kimse kafiri cennete yollamıyor. Sadece bazı ayetler ve Üstad'ın bazı tabirlerinin asıl manasını anlamak niyeti ile çıkan münakaşalarını yanlış anlayan üçüncü şahıslar, meseleyi sanki o münakaşalarda kefirlere cennet kapısı açılmış gibi hüküm verildiğini zannetmişler. Meseleyi asıl kaynağından duymadığı ve üçüncü kişilerden duyduğu için böyle bir çalışma yapmış. Gereksiz olmuş. Malumun ilan abestir. Elbette kafirin yeri cehennemdir.

    Hem elbette benim yazdıklarım hüküm değildi. Zaten hiç kimseye cennet kapısını açan bir yazıda yazmış değilim. Eğer fikrim yanlışsa izahı gerekirdi taki Ene-Zerre kardeşin yazdığı yazının amacının tamir etmek olduğu ortaya çıksın.

    Siz bir yazı yazıyorsunuz. Sonra o yazınıza mukabil yazı yazan tekfir ediyorsunuz. Bunun adı düpedüz "kendi fikrini dayatmaktır"

    Evet meseleyi büyütüyor gibi duruyorum değil mi? Oysa maksadım tamamen Ene-Zerre kardeşin uslub ve tarzındaki hatasını göstermek. Taki tamir etsin. Hem kendine hem başkasına zarar vermesin.

    Bizler onun kölesi değiliz. Onun gibi düşünmeye mecbur değiliz. Eğer söylediklerinden eminse delilleri koyar. Kabul eden eder, etmeyen kendisi bilir. Hiç kimseyi tekfir etmeye hakkı yoktur.
    Faraza sözleri benim damarıma dokunsa ve gerçekten benim sözlerim küfür olsa bu uslubu ile beni fikrime daha çok bağladı. Sorumludur. Oysa bana acımalı ve yol göstermeliydi. Zira, kafire dahi kafir denmez.

    Yo, ben darılmadım. Damarıma da dokunmadı. Zaten uslubumu tanıyan anlar. Ama Ene-Zerre kardeş için endişe ettim.

    Allah selamet versin.

    Muhabbetle
    Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz.

  3. #13
    Gayyur kjviespe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Bulunduğu yer
    moldova
    Yaş
    56
    Mesajlar
    121

    Standart

    Alıntı Seha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Sanırım çalışmayı yapan arkadaş meseleyi anlamamış. Yada meseleyi üçüncü ağızlardan dinlediği için tam bir malumata sahip olmamış.

    Bu meselede söylenen şudur; Hayırlı işler yapan muhakkak mükafatını alır. Zerre miskal olsada. Bunun delili Zilzal Suresi ile Üstad'ın Peygamberimizin amcasının cehennem içinde hususi bir cennete idhal edilebiileceğini beyan etmesidir.

    Diğer bir husus ise Ehl-i Kitab'tan Allah'a ahiret gününe inanmış ve hayırlı işler yapan ve Kur'an'da Ehl-i Kitab'tan Mü'minler diye tesmiye ve iltifat edilenlerdir. Hem Risale-i Nur 'un ikinci dünya savaşında ki mazlumların bir nevi şehit kabul edilebileceğini beyanı, hem dindar ve hakikat-i dini-i İseviye dahil olanlardan bahsi, Cennetin Mü'minlere ve mazlumlara layık olduğu kanaatini getiriyor.
    Ayrıca konu edilen hususta Üstad'ın asırımızı yarı fetret görmesi nazara verilerek, bu bilgi kirliliğinde Müslümanlar dahi hakikatin izini kaybetmişken gayr-ı Müslümlerden batılı hakikat diye yüyüne gözüne sürenlerin zulm etmemek şartı ile ehl-i necat olabileceği ümit makamında söylenmiş.

    Bahsi geçen iddialar da asla kafirin cennet gitmesinden bahsedilmemektedir. Yada tüm ehl-i kitabın cennetlik olduğu iddia edilmemiştir.Çoğunun Kur'anın emri ile kafir olduğu beyan edilip, aralarında Mü'minlerin olduğu müjdelenmiştir. Konu edilen husus hayırlı işler yapanların mükafat görmesi ve Peygamberimize, İslam'a saygı gösteren ve zarar vermeyen kafir ve dinsiz olsa dahi cehennem içinde hususi bir cennete halk edilebileceğidir.
    Ayrıca bahsi geçen meselede niyet Mü'minlik tanımını ülfet edilen manalarını değil Kur'an'ın tarifettiği manalarını serd etmektir. Hal böyle olunca bazı ehl-i kitabın Kur'an tarafından Mü'minlik sıfatı ile taltif edildiği görülmüş ve nazara verilmiş. Ama kalbinde muhabbet yerinde mazinin çocukları gibi başkasına husumet ve adavet mesleği taşıyanlar tıpkı Yahudi ve Hristiyanlar gibi cenneti kendi Müslümanlıklarına münhasır görmüşler ve itiraz ediyorlar. Güya İslamı kurtaracaklar. Sanki uhrevi meselelerde rekabet var ve sanki cennet mahdud bir yer.

    Hem meselede nazara verilen diğer bir hususta bazı ehl-i kitabın Mü'min olduğu halde yani, ahirete ve tek bir Allah'a inanıp hayılı işler yaptığı ve zulm etmediği halde kendine Müslüman demiyerek İsevi namı ile işlerinin Müslüman olmasıdır. Elbette bu türden insanların varlığı muhakkaktır. Bu gibileri teşvik ve küstürmemek ve hem böylelerinin ehl-i necata olmaları arzusu ve duası ile cennete dahil olmalarını ümit etmek hüküm olamaz, iddia değildir. İçtihad demek iftiradır. Böyle niyetlere sahip olanları bu tür yazılarla kınamak doğru olmaz.

    Demek bir şeyi yazarken o hususu iyice araştırmak ve kaynağına ulaşmak lazım. Üçüncü şahıslardan duyulan yarım yamalak bilgiler böyle garip yazılara sebep olur. Karıştırmaktan başka hiç bir hizmeti olmaz.

    Muhabbetle
    Ben eleştiriyorum seha kardeşim ilminizide, halinizide taktir edenlerdenim; ama bazen kendimizce yapılan yorumların ister ,istemez ifratında veya tefritinde kalabiliyoruz veyahutta bir takım hayırlara vesile olabilmek adına ,yada hayır niyetiyle hareket ettiğine inandığımız, bazı şahıslara olan hüsnü zannımızla yapıyoruz bunu.. ene zerre kardeşimin naklettiği ayet ve hadisler gayet katidir ve Bediüzzaman hazretleride cennete girerler diye kati bir şey demiyor.Birilerine veya ehli kitaba La ilahe illallahtan Muhammedün Resulullahı çıkartarak ,Kuranın ayetini, Allah indikdeki hak din İslamdırı, bir kenara atarak, ehli kitap tarafından, dünyanın dört bir yanında müslümanlar katledilirken Kuranı kerimde ehli kitap için belirtilen ayetler o güne bakar, bugüne değil diyerek, kelimei Tevhidin hakiki manasının anlamını inkar ederek, tevhid olmaz.Böyle bir şeyinde farazi olabilmesi dahi ancak ve ancak Allahın yeryüzüne yeni bir peygamber ve din göndermesiyle mümkündür.Acaba yoksa bizim bilmediğimiz geldiğini iddia edenlermi var.Hepimizde biliyoruz ki; Allah sözünden asla dönmez. sözünden dönen bir şahsın sözüyle Allahın vaadindinden, sözünden, Kuranındaki ayetinden, döndüğü zannınamı kapılıyoruz yoksa... nasıl böyle bir zanna kapılabiliriz haşa ve kella...Eğer Allahın dinini, yaymak için Allahın dininden ,kitabından ve Resulündan taviz vermeyi, Allah eğer kullarına böyle bir ruhsat verseydi ,şüphesiz bunu en başta ,bütün dünyaya ve küfre karşı tek başına, onlarla mücadele etmek için gelen Allahın Resulu Muhammed asm.a vermesi gerekmezmiydi. ahir zamanda tam küfrün orta yerinde gelip ,tek başını mücadele eden Bediüzzaman hazretlerinin hayatını size ben anlatmayayım isterseniz, tek bir lahzada tek bir taviz vermediler.Peki bu zatlar ve mertebelerde, verilemeyen ruhsatlar ve tavizler,her zaman üstüne basarak belirttiğim gibi, nasıl oluyorda Risalei Nurlardan tek bir satır arası yorumu bile yapmadan ,Risalei Nur cemaatinin abisi hamisi ve alimi olan okyanus ötesinde yaşayan bir şahsa verilebiliyor.Bunu lütfen insafın düsturları ve vicdanın ,nefsin ve şeytanın bile hile karıştırabilmekten aciz kaldığı ali terazilerinin kefelerinde tartarak düşünün ve cevap verin.Aynı fikirlerde olamasakda, kıyamete kadar, okuduğunuz o nurlu kitaplarla ,davanızda, sizlerde aziz olun ve kıyamete kadar hep var olun.içinizdeki muhlasların, inşaallah gerçek alimlerin onlar olduğunu ve olacağını ve ihlas düsturlarına uymayan, kalıplar,fiilleri bulunanların, muhlas ve gerçek alimler, asfiyalar, dalıp dalıp inci mercan çıkaran, gavvaslar olamıyacağını, inşaallah bu ümmetin selameti için anlamamış olan kardeşlerimin tez zamanda anlamalarını ,Cenabı Allahtan niyaz ederim.29 mektubun bu meseledeki kerameti ve tevakuna binaen dinden taviz veren islamda bu furuattır bu teferruattır zihniyetleri tekrar o kutsi mektuba havale ederim.
    Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.


    Fasil:İMAN VE İSLAM HAKKINDAKonu:Kelime-i Şehadet Ve Onun Dil İle İkrarının HükmüRavi:İbn-i ÖmerHadis:Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Ben, insanlar Allah`tan başka ilahın olmadığına, Muhammed`in de Allah`ın elçisi olduğuna şehadet edinceye, namaz kılıncaya, zekat verinceye kadar onlarla savaş etmekle emrolundum. Bunları yaptılar mı, kanlarını, mallarını bana karşı korumuş (emniyet altına almış) olurlar. İslam`ın hakkı hariç. Artık (samimi olup olmadıklarına dair) durumları Allah`a kalmıştır" (Müslim`deki rivayette "İslam`ın hakkı hariç" ibaresi mevcut değildir.)HadisNo:37

    29 - Muhammed Allah'ın elçisidir. Onun yanında bulunanlar da kâfirlere karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları rükûa varırken secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Yüzlerinde secdelerin izinden nişanları vardır. Bu, onların Tevrat'taki vasıflarıdır. İncil'deki vasıfları da şöyledir: Onlar filizini yarıp çıkarmış, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki bu, ziraatçıların da hoşuna gider. Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir. Allah inanıp iyi işler yapanlara mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.


    81 - Allah peygamberlerden şöyle söz almıştı: "Andolsun ki size kitab ve hikmet verdim, sonra yanınızda bulunan (kitaplar)ı doğrulayıcı bir peygamber geldiğinde ona muhakkak inanacak ve ona yardım edeceksiniz! Bunu kabul ettiniz mi? Ve bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?" demişti. Onlar: "Kabul ettik" dediler. (Allah da) dedi ki: "Öyleyse şahit olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım".
    82 - Artık bundan sonra her kim dönerse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.
    83 - Onlar, Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki göklerde ve yerde ne varsa hepsi, ister istemez O'na boyun eğmiştir ve O'na döndürülüp götürüleceklerdir.
    84 - De ki: "Allah'a, bize indirilen (Kur'ân)e, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere inandık. Onların arasında hiçbir fark gözetmeyiz, biz O'na teslim olmuşlarız".
    85 - Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.
    86 - İnandıktan, Peygamber'in hak olduğuna şehadet ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra, inkâra sapan bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah zalimler güruhunu doğru yola iletmez.
    87 - İşte onların cezaları, Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onların üzerlerindedir.
    88 - Onlar bu (lanetin) içinde ebedî kalacaklardır. Kendilerinden ne bu azab hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır.
    89 - Ancak bundan sonra tevbe edip kendini düzeltenler başka. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.
    90 - Şüphesiz imanlarının arkasından küfreden, sonra da küfrünü artırmış olanların tevbeleri asla kabul olunmaz. İşte onlar sapıkların ta kendileridir. Ali imran

    İKİNCİ İŞARET
    Şeâir-i İslâmiyeyi tağyir eden ehl-i bid'a, evvelâ ulemâü's-sû'dan fetvâ istediler. Sabıkan beş vecihle hususî olduğunu gösterdiğimiz fetvâyı gösterdiler.
    Saniyen, ehl-i bid'a, ecnebî inkılâpçılarından böyle meş'um bir fikir aldılar ki: Avrupa, Katolik mezhebini beğenmeyerek, başta ihtilâlciler, inkılâpçılar ve filozoflar olarak, Katolik mezhebine göre ehl-i bid'a ve Mutezile telâkki edilen Protestanlık mezhebini iltizam edip, Fransızların İhtilâl-i Kebîrinden istifade ederek, Katolik mezhebini kısmen tahrip edip Protestanlığı ilân ettiler. İşte, körü körüne taklitçiliğe alışan buradaki hamiyetfüruşlar diyorlar ki: "Madem Hıristiyan dininde böyle bir inkılâp oldu; bidâyette inkılâpçılara mürted denildi, sonra Hıristiyan olarak yine kabul edildi. Öyleyse, İslâmiyette de böyle dinî bir inkılâp olabilir."
    Elcevap: Bu kıyasın, Birinci İşaretteki kıyastan daha ziyade farkı zâhirdir. Çünkü, din-i İsevîde, yalnız esâsât-ı diniye Hazret-i İsâ Aleyhisselâmdan alındı. Hayat-ı içtimaiyeye ve füruat-ı şer'iyeye dair ekser ahkâmlar, Havariyun ve sair rüesa-yı ruhaniye tarafından teşkil edildi. Kısm-ı âzamı kütüb-ü sabıka-i mukaddeseden alındı. Hazret-i İsâ Aleyhisselâm dünyaca hâkim ve sultan olmadığından ve kavânin-i umumiye-i içtimaiyeye merci olmadığından, esâsât-ı diniyesi, hariçten bir libas giydirilmiş gibi şeriat-ı Hıristiyaniye namına örfî kanunlar, medenî düsturlar alınmış, başka bir suret verilmiş. Bu suret tebdil edilse, o libas değiştirilse, yine Hazret-i İsâ Aleyhisselâmın esas dini bâki kalabilir, Hazret-i İsâ Aleyhisselâmı inkâr ve tekzip çıkmaz.
    Halbuki, din ve şeriat-ı İslâmiyenin sahibi olan Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm iki cihanın sultanı, şark ve garp ve Endülüs ve Hind birer taht-ı saltanatı olduğundan, din-i İslâmın esâsâtını bizzat kendisi gösterdiği gibi, o dinin teferruatını ve sair ahkâmını, hattâ en cüz'î âdâbını dahi bizzat o getiriyor, o haber veriyor, o emir veriyor. Demek, füruat-ı İslâmiye, değişmeye kabil bir libas hükmünde değil ki, onlar tebdil edilse esas din bâki kalabilsin. Belki, esas-ı dine bir cesettir, lâakal bir cilttir. Onunla imtizaç ve iltiham etmiş; kabil-i tefrik değildir. Onları tebdil etmek, doğrudan doğruya Sahib-i Şeriati inkâr ve tekzip etmek çıkar.
    Mezâhibin ihtilâfı ise, Sahib-i Şeriatin gösterdiği nazarî düsturların tarz-ı tefehhümünden ileri gelmiştir. "Zaruriyât-ı diniye" denilen ve kabil-i tevil olmayan ve "muhkemat" denilen düsturları ise, hiçbir cihette kabil-i tebdil değildir ve medar-ı içtihad olamaz. Onları tebdil eden, başını dinden çıkarıyor,




    kaidesine dahil oluyor. 29.İşaratı seb'a

  4. #14
    Gayyur kjviespe - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Bulunduğu yer
    moldova
    Yaş
    56
    Mesajlar
    121

    Standart

    Seha kardeşimden buna bir cevap vermeden önce tek önemli ricam o kardeşimi eleştirdiği gibi benide nefsinin peşinde buna cevap veriyor gibi bir ithamda bulunmaması beim şahıslarla nefsim adına hiç bir işim olamaz.Kendimi büyük göstermek veya şunun bunuda peşinde değilim.sadece şunu izah etmeye çalışıyorum bazen bir hakikatı benim gibi ami ve gabi kullarıylada Allahu Teala nazara verdirmeye kadirdir umulurki o manayı anlayan hakiki muhakikler ve mudakkikler meseleye sahip çıksınlar.
    Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.

  5. #15
    Yasaklı Üye Ene-Zerre - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Bulunduğu yer
    Kainat Mescidi...
    Mesajlar
    2.452

    Standart

    Seha kardeş seni tekfir ettigimi nerden çıkardın?Ben "eger bunu kastettinse............... muhalefet ettin" dedim.Kastetmedigine göre muhalefet yok.Bir müslümanı tekfir etmekten Allah'â sığınırım.Forumdaki diger mesajlarımı okusaydın tekfire ne kadar karşı olduğumu bilirdin abi.İkincisi beni kibirle itham etmen hiç hoş degildi.Yazıdaki görüşler benim mi ki tenkid edilince kibirleneyim?Hepsi ehl-i sünnetin görüşüdür.Ama sen olaya ehl-i fetreti,Ebu Talibi vs vs karıştırarak istisna ekledin.Benim nakletigim hüküm ise genel bir hükümdü"Eğer söylediklerinden eminse delilleri koyar. Kabul eden eder, etmeyen kendisi bilir." diyorsun onlarca ayet-i kerime delil getirdim yetmez mi?Son olarak bu yazıyı "kafirler ebedi cehenneme girmez,iyilikleri onları cehennemden kurtarır" görüşünü savunanlara karşı hazırladım.Böyleleri hala var.Geçenlerde Türkiye'de meşhur olmuş birinden duydum.Tenkidim onlaraydı ama üzerine alman yanlıştı.Hakkım varsa helal olsun.

  6. #16
    Ehil Üye Seha - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2006
    Mesajlar
    1.626

    Standart

    Alıntı Seha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Sanırım çalışmayı yapan arkadaş meseleyi anlamamış. Yada meseleyi üçüncü ağızlardan dinlediği için tam bir malumata sahip olmamış.

    Bu meselede söylenen şudur; Hayırlı işler yapan muhakkak mükafatını alır. Zerre miskal olsada. Bunun delili Zilzal Suresi ile Üstad'ın Peygamberimizin amcasının cehennem içinde hususi bir cennete idhal edilebiileceğini beyan etmesidir.

    Diğer bir husus ise Ehl-i Kitab'tan Allah'a ahiret gününe inanmış ve hayırlı işler yapan ve Kur'an'da Ehl-i Kitab'tan Mü'minler diye tesmiye ve iltifat edilenlerdir. Hem Risale-i Nur 'un ikinci dünya savaşında ki mazlumların bir nevi şehit kabul edilebileceğini beyanı, hem dindar ve hakikat-i dini-i İseviye dahil olanlardan bahsi, Cennetin Mü'minlere ve mazlumlara layık olduğu kanaatini getiriyor.
    Ayrıca konu edilen hususta Üstad'ın asırımızı yarı fetret görmesi nazara verilerek, bu bilgi kirliliğinde Müslümanlar dahi hakikatin izini kaybetmişken gayr-ı Müslümlerden batılı hakikat diye yüyüne gözüne sürenlerin zulm etmemek şartı ile ehl-i necat o-la-bi-le-ce-ği ümit makamında söylenmiş.

    Bahsi geçen iddialar da asla kafirin cennet gitmesinden bahsedilmemektedir. Yada tüm ehl-i kitabın cennetlik olduğu iddia edilmemiştir.Çoğunun Kur'anın emri ile kafir olduğu beyan edilip, aralarında Mü'minlerin olduğu müjdelenmiştir. Konu edilen husus hayırlı işler yapanların mükafat görmesi ve Peygamberimize, İslam'a saygı gösteren ve zarar vermeyen kafir ve dinsiz olsa dahi cehennem içinde hususi bir cennete halk edilebileceğidir.
    Ayrıca bahsi geçen meselede niyet Mü'minlik tanımını ülfet edilen manalarını değil Kur'an'ın tarifettiği manalarını serd etmektir. Hal böyle olunca bazı ehl-i kitabın Kur'an tarafından Mü'minlik sıfatı ile taltif edildiği görülmüş ve nazara verilmiş. Ama kalbinde muhabbet yerinde mazinin çocukları gibi başkasına husumet ve adavet mesleği taşıyanlar tıpkı Yahudi ve Hristiyanlar gibi cenneti kendi Müslümanlıklarına münhasır görmüşler ve itiraz ediyorlar. Güya İslamı kurtaracaklar. Sanki uhrevi meselelerde rekabet var ve sanki cennet mahdud bir yer.

    Hem meselede nazara verilen diğer bir hususta bazı ehl-i kitabın Mü'min olduğu halde yani, ahirete ve tek bir Allah'a inanıp hayılı işler yaptığı ve zulm etmediği halde kendine Müslüman demiyerek İsevi namı ile işlerinin Müslüman olmasıdır. Elbette bu türden insanların varlığı muhakkaktır. Bu gibileri teşvik ve küstürmemek ve hem böylelerinin ehl-i necata olmaları arzusu ve duası ile cennete dahil olmalarını ümit etmek hüküm olamaz, iddia değildir. İçtihad demek iftiradır. Böyle niyetlere sahip olanları bu tür yazılarla kınamak doğru olmaz.

    Demek bir şeyi yazarken o hususu iyice araştırmak ve kaynağına ulaşmak lazım. Üçüncü şahıslardan duyulan yarım yamalak bilgiler böyle garip yazılara sebep olur. Karıştırmaktan başka hiç bir hizmeti olmaz.

    Muhabbetle
    fsfsd

    Alıntı Seha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Yükseksadakat kerdeşim, elbette bazı farklılıklar olabilir. Ancak, çalışmasında bahsettiği gibi bir mevzuu ve iddia veya içtihad varsa ifrattır, dalalettir. Çalışması sırasında bazı uslub, tavrı ve sözleri ise tefrite kapı açmaktadır.

    Ben de ikisinin ortasını göstermek murad ettim.

    Kafirler asla cennete gitmez. Yaptıkları iyiliklerin mükafatı da bu dünyada ya peşin ödenir veya cehennemde azabının hafifletmesine sebep verir. Bunun dışında bir iddia söz etmeye değmez bir hezeyandır.

    Ancak İslam dinine mensub olandan başka herkezin ehl-i cehennem ilan etmek "Yahudiler sadece kendilerini, hristiyanların sadece kendilerinin cennete girebileceklerini söylemesi" meselesindeki gibi Yahudi ve Hristiyan gibi söylemektir.

    Elbette cennete sadece Müslümanlar girecek. Ama Üstad'ın dediği gibi bazen o caddede gidiyor, ama bilmiyor.

    Demek cenete gidecek olan Müslüman sıfat ve amellerdir. Elbette Müslüman sıfatları galip ve o sıfatlarla amel eden , tek bir Allah'a ve ahiret gününe iman edip hayırlı işer yapan, zulmetmeyen ehl-i Kitab Emr-i Kur'an ile mükafatını alacak ve mahzun olmayacaktır.

    Burdaki Emr-i Kur'aninin bahsettiği mükafatın o türden Ehl-i Kitab için cennet olmasını ümit etmek ve onlara bunu müjdelemek ve Ehl-i İslam ile böyle hakiki İsevilerin arasından Kur'anın emretmediği adaveti kaldırıp ittihadlarına kapı açıp küfrü ve zulmü beraberce yok etmeleri için teşvik etmeyi kapatmak ve hatta kimilerinin yaptığı gibi eleştirmek doğru bir hareket olmaz ve alkışlanmaz kaanatindeyim.

    Muhabbetle
    Ben daha bir şey demek istemiyorum. Özellikle farklı renk ve büyükülükte belirttiğim yazılar size cevabı verir umuyorum.

    Muhabbetle
    Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz.

  7. #17
    Ehil Üye Seha - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2006
    Mesajlar
    1.626

    Standart

    Al-i İmran 110. Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız: ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.

    Al-i İmran 113. Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar.,

    Al-i İmran 199. ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.
    Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz.

  8. #18
    Ehil Üye alanyali - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Bulunduğu yer
    Alanya
    Mesajlar
    2.491

    Standart

    Yanlış anlaşılmalara ve yanlış itikadlara sebebiyet vermemesi için Seha abi'nin naklettiği ayetlerin tefsirlerini nakletmek isterim..Yoksa hatalı itikadlara kayılabilir, Allah korusun..


    Alıntı Seha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Al-i İmran 110. Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız: ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.

    .
    Muteber tefsirlere bakılırsa, (Fahrettin RAzi tefsiri,Taberi tefsiri, Ömer Nasuhi Bilmen v.b) buradaki "içlerinde iman edenler vardır" beyanı ile, ehl-i kitaptan olan ve Hz.Muhammed(sav)'in risaletine ve nübüvvetine iman etmiş olanları nazara verdiği görülmektedir..
    Ehl-i kitaptan olan bır kısım şahıslar, kendisine tebliğ ulaştığı zaman buna iman etmişlerdi..Önce Yahudilerden olan yani ehl-i kitaptan olan Abdullah İbn Selam ve bazı arkadaşları, iman etmişti..
    Hristiyan olan yani ehl-i kitaptan olan Habeş Necaşisi, iman edenler arasındaydı..
    Yine hristiyan alimlerinden olan Temim-i Dari (ra), iman etmişler arasındaydı..

    İşte mezkur ayetteki "içlerinde iman edenler var" sözüyle, ehl-i kitaptan iman etmiş olanları nazara vermektedir..
    Yoksa, kendine tebliğ ulaştığı halde, İslam'ı kabul etmeyenler "mümin" olarak adlandırılamaz..

    Zira Resulullah(sav)
    "Beni duyup da iman etmeyen Yahudi ve Hıristiyan elbette Cehenneme girecektir." [Hâkim] buyurmuştur..


    Alıntı Seha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Al-i İmran 113. Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki, gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar., .
    Yine tefsirlerde ,Cumhur-u ulemanın görüşü bildirilir..Buradaki ehl-i kitaptan kasıt, kendilerine tebliğ geldiğ zaman hemen iman eden ehl-i kitaptan bir gruptu..
    Fahreddin Razi tefsirinde :

    ""Bu âyet, Hz. İsa (a.s)'nın dininde olup, Hz. Muhammed'i tasdik eden kırk Necranlı, otuziki Habeşli ve üç Rum (Bizanslı) hakkında nazil olmuştur"


    Ömer Nasuhi Bilmen tefsirinde :

    "Bu mübarek âyetler de ehli kitaptan İslâmiyet i kabul ederek insaniyet hakkında hayrı tavsiye edici davranışlarda bulunan zatlara istisna'î bir mevki veriyor, ve kendilerinin mükâfata nail olacaklarını bildiriyor. Şöyle ki: Ehli kitabın (hepsi) itikafta, ibâdette, ahlâkta (eşit değildirler) içlerinden hakkı kabul etmiş, seçkin bir durumda bulunmuş olanlar vardır. Evet... (Ehli kitaptan istikamet sahibi) hak üzere sebat eden, müslümanlığı kabul etmiş bir (topluluk) bir grup (vardır ki) hakkı itiraf ve, ibâdete devam edip (gece saatlerinde) o feyizli, ruhanî vakitlerde (Allah Teâlâ'nın âyetlerini) Kur'ân'ı Kerim'i (okurlar) geceleri böyle ibâdetle geçirmeye çalışırlar. (Ve onlar secde ederler) geceleyin yatsı ve teheccüt namazlarını kılarlar. Böyle ibâdete devamda bulunurlar."


    Taberi tefsirinde ise bu ayetle ilgili olarak :

    "Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: "Yahudilerden Abdullah b. Selam, Sa'lebe b. Saye, Üseyd b. Saye, Esed b. Übeyd ve benzeri kişiler müslüman olunca Yahudilerin Hahamla-n ve iman etmeyen kâfirleri, müslüman olanlar hakkında şunları söylemeye başladılar. "Muhammede ancak şerlilerimiz iman edip tabi olmuşlardır. Şayet onlar seçkinlerimiz olsalardı atalarının dinini bırakıp başka bir dine gitmezlerdi" İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu."


    Alıntı Seha Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Al-i İmran 199. ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.
    bu ayet te zaten kendi içinde açıklamasını vermiş..Kuran-ı Kerimde övülen ,medhedilen "ehl-i kitap" , kendilerine İslamiyete tabi olma tebliği geldiği zaman bu davete icabet edenlerdir..


    cehennem ağzını açmış, bekliyor; cennet ise ağuş-u nazdaranesini açmış, gözlüyor.

  9. #19
    Yasaklı Üye TURKUAZ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2006
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    628

    Standart

    “Şüphe yoktur ki inkar edip zulmedenleri Allah bağışlayacak değildir. Onları içinde temelli ve ebedi kalacakları cehennem yolundan başka bir yola da iletecek değildir. Bu Allah'a kolaydır.” (4/168-169)

    işte bu ayet azabın devamlı olmadığını ve cehennemin de devamlı olmadığını söyleyen kimselerin durup düşünmeleri gereken bir ayet

  10. #20
    Ehil Üye Seha - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2006
    Mesajlar
    1.626

    Standart

    Bismarck ın eserinden aldıkları bir fıkrada, o yüksek Bismarck, eserinde diyor ki:
    "Kur'ân ı her cihetle tetkik ettim, her kelimesinde büyük bir hikmet gördüm. Bunun misli ve beşeriyeti idare edecek hiçbir eser yoktur ve gelemez."
    Ve Peygambere hitaben der:
    "Ya Muhammed! Sana muasır olamadığımdan çok müteessirim. Beşeriyet senin gibi mümtaz bir kudreti bir defa görmüş, badema göremeyecektir. Binaenaleyh, senin huzurunda kemal-i hürmetle eğilirim."
    Bismarck
    diye imzasını atmış.

    hem Amerika nın en yüksek ve meşhur filozofu olan Mister Carlyle dahi aynen Bismarck gibi demiş:

    "Başka kitaplar, hiçbir cihette Kur'ân a yetişemez. Hakiki söz odur, onu dinlemeliyiz"
    Emirdağ Lahikası

    ...
    Evvelâ: Delil kat'iyyü'l-metîn olduğu gibi, kat'iyyü'd-delâlet olmak gerektir. Halbuki tevil ve ihtimalin mecâli vardır. Zira, nehy-i Kur'ânî amm değildir, mutlaktır. Mutlak ise, takyid olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, itiraz olunmaz. Hem de hüküm müştak üzerine olsa, me'haz-ı iştikakı, illet-i hüküm gösterir. Demek bu nehiy, Yahudi ve Nasara ile Yahudiyet ve Nasraniyet olan aynaları hasebiyledir. Münazarat

    Benim anlamadığım şey şudur. Risale-i Nur gibi bir tefsir varken, başka tefsirlerden iktibas yapmanın anlamı nedir?

    Gelin bu meseleyi Risale-i Nur'a göre müzakere edelim.

    Evvela, Kur'an her asıra hitab eder. Her asırda kendine bir muhattab bulur.

    Sorum şudur; Bir bataklık ile gül bahçesi ince bir hat ile ayrılmış olsun. Sen çamur tarlasındaki birine seslenmek isiyorsun. Dersin "ey çamur tarlasındaki adam"

    Faraza , o adam bataklıktan gül bahçesine geçmiş olsa. Denmez ki "Ey çamur tarlasındaki adam" Artık ya "Ey bataklıktan gül bahçesine geçen adam" veyahut "ey gül bahçesindeki bahtiyar adam" denir.

    Madem "ey çamur tarlasındaki adam" nidası var, demek hala bataklıktadır.

    Aynen öyle; Kur'an ehl-i kitabtan müminler dediğine göre. Hala ehl-i kitab'ın kast edildiği dinde olana hitab etmiş olmuyor mu? O Ehl-i Kitab İslam olmuş olsa niye Ehl-i Kitab desin? Hem o ehl-i Kitab madem Müslüman olmuş, madem Ehl-i Kitab'ın hepsi kafir ve cehennemliktir, eski ehl-i kitab, ama Müslüman olmuş birine böyle demekle hakaret etmiş olmaz mı? İstihza olmaz mı?

    İşte Ehl-i Kitab'tan mü'min olan, hem bize inidirilene hem onlara indirilene iman etmiş olan , ama eski dini ile amel eden Bismarck gibilerin varlığı benim fikrime bir delil olmazmı? Olmaz ise niye olmaz?

    Hem kafirin cehennemi hak etmesinin sebebi bütün mahlukatı başı boş ilan eden Allah'ın varlığını inkar veya ona eş koşmak değil midir?

    Tek bir Allah'a ve onun tüm indirdiklerine iman eden, Müslüman sıfatlarına sahip, lakin eski dini ile ameleden bir adamın Allah'ı inkar eden ve eş koşan biri ile beraber sonsuz cehennemde olması nasıldır?

    Oysa İslam dinide olan, Mü'min biri amel etmediği halde onun cehennemlik olduğu fetva verilemiyorken, nasıl olur ki Bismarck gibiler cehenneme gitsin. (Cennete gider diyemiyorum.)
    Ama ameli kabul edilmese bile imanının red edilmemesi gerekmez mi? Amelinin kabulü ise niyet ve ihlasa en çok bağlı ise ve Rahmetten ümit kesilemiyeceğine göre benim Bismarck gibilerin cennete gitmesini arzu etmem dalalet midir?

    İşte, kimse kafirin cehenneme gitmeyeceğini söylemiyor. Ene Zerre kardeşin yazdığı yazı bu yüzden gereksizdi. ASıl konudan uzak olduğu için uyarmak istedim. Demek damarına dokundu.

    Muhabbetle


    Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Biri Cennette Diğeri Cehennemde Olan Eşlerin Durumu?
    By DERMAN25 in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 33
    Son Mesaj: 24.08.15, 08:08
  2. Cehennemde Uyanmak!...
    By BiRDüNYaUMuT in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 22.10.14, 22:48
  3. Vahiy ve Hüküm
    By Bîçare S.V. in forum İslami Nitelikli Yazılar
    Cevaplar: 7
    Son Mesaj: 17.03.09, 06:16
  4. Emirdağ Lahikasındaki Lozan'a Dair Olan Yazı
    By Ene-Zerre in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 02.04.08, 22:32

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0