Ey gönül
Yâr ile ettiğin ahdi unutma / Gel gönül dost illerine gidelim
Sakın bu virân yerde vatan tutma /Gel gönül dost illerine gidelim
- Yar ile ettiğin ahdi unutma!
- Ne ahdi ne zaman söz vermişiz ya hu?
- Şimdi, bizim çok büyük bir ahd ü peymânımız var. Daha ruhlarımız
beden kafesine, dünya zindanına . . .
- Şu koskoca dünyaya hapishane mi diyorsun şimdi de?
-
Dur be yahu kesme sözümü, hem bir yer ne kadar geniş olursa olsun
içinden ihtiyârî olarak çıkmak imkanı bulunmayınca orası hapishane demektir.
Dünya zindanına hapsolunmadan evvel hür iken Cenab-I Mevla topladı ve
sordu Bezm-I Elest’te: “Ben sizing Rabbiniz değil miyim? (E Lestü bi rabbikum?)
“Evet, sen bizim Rabbimizsin (Belâ)” dedik. Madem öyle işte bir akit bir anlaşma oluştu.
- Eee ne olacak şimdi?
- Bir kira sözleşmesine bile uyulmadığında adamın başına neler geliyor, mahkeme mahkeme süründürüyor.
İş hukuku deyu müstakil bir hukuk dalı var ya hu!
- Ya Allah ile yaptığımız akit ne olacak?
- İşte o akde, o ahde ne kadar çok vefâ gösterirsen o kadar müjdeye lâyık hale gelirsin.
- Gel gönül dost illerine gidelim!
- Dost ili de nere ola ki? Uzak mıdır?
- Bu dost ili seni HAK DOST’tan ayıran perdelerin yırtılabildiği her yerdir.
İlla filan yer, filan semt, filan memleket değil. Evvela gönül mahalidir o mahalle.
- Sakın bu virân yerde vatan tutma
- Hakikaten bu dünyanın çivisi çıktı, oyunun tadı kaçtı değil mi erenler?
- Bu virân yer dediğin, sadece dünya değildir. Bak yine Hazreti Pir Mevlana’dan söz açmaya mecburuz.
- Neden mecburmuşuz?
- O’nun kadar güzel anlatanına rastlamadık, vardır belki.
Dünya dediğin seni Hak’tan ayıran şeylerdir. Mal değildir, kadın değildir, evlat değildir, para değildir, makam değildir.
Ama eğer bunlar seni Hak’tan ayırıyorsa dünya budur.
İşte bu viran yerden kasıt da budur. Sonu olan sonlu olan herşey viranedir, bugün süslü ve mamur gözükse de!
İşte o ahde vefayı unutmadan o akdin bir tarafı olduğumuzu düşünerek yaşayalım e mi? Çünkü haşa Allah ahdinden dönmedi, dönmez.
O zaman bizim de ahdimizden dönmememiz lazım değil mi?
- Bir de Ehl-i Beyt-i Mustafa ehlinden dinlesek meseleyi:
İmam Aliyyü'r-Rızâ ne güzel buyurur:
"Cenâb-ı Hakk'ın dostlarına sunduğu bir mânevî şerbet vardır ki; onlar bu şerbeti içince kendilerinden geçerler;
kendilerinden geçince coşarlar; coşunca tertemiz olurlar; tertemiz olunca erir giderler; eridiler mi ihlasa ererler;
ihlasa erince dostlarına kavuşurlar; kavuşunca da sevgilileri ile aralarında ayrılık kalmaz."
işte böylece Seven, sevilen ve sevgi bir olucak kardeşim.
Yâr ile ettiğin ahdi unutma / Gel gönül dost illerine gidelim
Sakın bu virân yerde vatan tutma /Gel gönül dost illerine gidelim
Cânân iline varup görmek dilersen / Hayat iklîmine irmek dilersen
Solmaz gülşen gülün dermek dilersen /Gel gönül dost illerine gidelim
Hakk'dan Hüdâyî'ye ihsân olurdu / Her vech ile yollar âsân olurdu
Zerresi gün gibi rahşân olurdu /Gel gönül dost illerine gidelim
Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri