Konu: Gecmiste Lat Uzza Simdi

Ticani tarikat?n?n şeyhi Ahmet et-Ticani şöyle diyor:

"Kutupluk, bütün ayr?nt?lar?na kadar alemin tümünde Hakk'a (Allah'a) hilafeti uzmad?r. Kutup, Rabb'?n ilah olduğu her yerde işlerin idaresi ve Allah'?n uluhiyyeti alt?nda olan herkes hakk?nda hükmün yerine getirilmesidir.

Allah'tan ne olursa olsun, yarat?klara her şey ancak kutbun hükmü ile ulaş?r. Zerresine var?ncaya kadar alemdeki her varl?ğ?n varl?ğ?n? sürdürmesi kutbun ruhaniyeti ile olur. Kutupsuz bütün kainat, ruhu olmayan hayaletlerden ibaret olur. Bütün varl?klar?n ruh ve hayat kazanmalar? ancak kutbun onlarda hakim olmas?yla mümkündür.

Evliyan?n mertebelerinde de kutup tasarruf eder. Onun zevki d?ş?nda ariflerin ve evliyan?n hiçbir mertebesi olmaz. Hepsinde tasarruf eden ve sahiplerine kaynakl?k eden odur. Bütün alem onun sayesinde rahmet görür. Varl?klar?n varl?klar?n? devam ettirmeleri ancak onun sayesindedir. Bu da ondan bütün kullara bir rahmettir.

Alemde var olmas?, külli ruh için bir hayatt?r. Allah, ulvi ve süfli alemleri onun nefesiyle destekler. Zati soyut ve aynad?r. Herkes istediğini onda görür. (Cevahir'ul Maani, 1/81)

"Allah'?n kutba ikramlar?ndan biri, alemin varl?ğ?ndan önce ve sonras?n?n bilgisini öğretmesi, nihayeti olmayan? bildirmesidir. Bütün varl?klar?n nizam?n?n kendisiyle kaim olduğu bütün isimleri ona öğretmesidir. Allah'?n bütün s?rlar?na muttali k?lmas?, bütün feyizlerini ona vermesi ve ilminin ihata ettiği her şeyi ona bildirmesidir.

"Hiçbir dönemde Kutbu'l Aktap ile peygamberler aras?nda bir perde bulunmaz. Allah'?n peygamberi gayb ve şehadet aleminde nerde olursa olsun, Kutbu'l-Aktab'?n gözü onu görmekte ve ona bakmaktad?r. Hiçbir lahza ondan gizli kalmaz. (Cevahir'ul Maani, 1/63)

Tasavvufçular?n tanr?laşt?rd?ğ?, kendisinden tap?lan, korkulan ve umulan bir rab meydana getirdiği bu masal hakk?nda bir kanaat sahibi olmak için bu yazd?klar?m?z yeterlidir san?r?m.

Hristiyanl?ktaki yeryüzünün yegane varisi olan PAPA'l?k sistemiyle neredeyse birebir ayn? olan Kutup'luk sistemi aras?nda hiçbir fark bulunmamaktad?r. Bu konuda PAPA'l?k nedir /işlevi nedir konular?yla ilgili yaz?lar okunduğunda bu rahatl?kla görülecektir. Hülasa TASAVVUF baştan sona apayr? bir dindir.

Bir sonraki bölümde KUTBUN YARDIMCILARI yaz?s?n? okuyabilirsiniz.

Kaynak: ?brahim SARMIŞ, Tasavvuf ve ?slam (332-333)
__________________

“Onlar Allah’? hakk?yla tan?y?p bilemediler. K?yamet günü bütün yeryüzü o’nun tasarrufundad?r. Gökler O’nun kudret eliyle dürülmüş olacakt?r. O, müşriklerin ortak koşmalar?ndan yüce ve münezzehtir.” (Zümer: 67)

Bunlara Sirk Degil Diyebilecek Var Mi Merak Ediyorum.

ebu heyseme kardeş.
evvela forma hoş geldiniz.
tarikatlar hakkında- özellikle de ibn-i arabi- konusunda yazılarındaki itirazlarının gerekçelerini ben biliyorum. bu itirazlarının sebebi, "tevhid" e münafi gördüğün bazı sözlerdir. bunun tarihsel süreci "ibn-i teymiye" ye dayanır.
"hadis" başlığı altında savunduğum ibn-i teymiye'nin bu başlık altında muhalifiyim.
sakin sakin seninle fikir alış verişi yapabilirim. sen-ben davasına döndürmeden, hakikatı aramak niyetiyle fikir alış verişine varım kardaş.

en evvel konuya şuradan başlamak istiyorum.

"Mutlak mutasarrıf olan yalnızca Allah'tır. O'ndan başka mutasarrıf yoktur. O'ndan başka güç ve kuvvet yoktur ki, tasarruf edebilsin. O'nun izni ve iradesi olmadan, hiçbir şey, hiçbir şeye imdad edemez. O'nun izni olmadan, kimse şefaat de edemez."

İtikadımız budur.
Bu itikada muhalif olmaktan Allah'a sığınırız.
Bunu bu şekilde sabitledikten sonra sohbete devam edebiliriz.

ilk olarak konuya "ibn-i arabi" den başlayalım.

bu zamanın madde perest insanlarına, ibn-i arabi'nin kitaplarını okumak doğru değildir. çünki, bu zamanın insanının ibn-i arabiyi doğru anlaması mümkün değildir. anladığını zannettiği manalar zahiren "küfür" dür. o manaları tasdik etse Allah korusun "kafir" olur.Karşı çıksa, ibn-i arabiyi -Allah korusun- tekfir etmek noktasına gelir.
ibn-i arabi'nin vahdeti vücud fikrine bu dünyada en zıt fikir, materyalist fikirdir. amma gel gör ki, bu gün onun vahdeti vücud fikrine en çok sıcak bakanlar da o materyalistlerdir. halbuki ibn-i arabi, "tevhid" de, yani Allah'ın birliğinde o kadar kaybolmuş ki, Allah'ın varlığından başka bir varlık göremez olmuş. O'nun haricinde varlık tanımaz olmuş. Fakat, materyalistler ise, kainatta o kadar boğulmuşlarki, hariçte bir yaratıcının varlığını inkar etmişler. Biri Allah adına kainatı inkar ediyor. diğeri, kainat adına Allah'ı inkar ediyor. şimdi bu farkı, bu zamanın insanına anlatmak mümkün müdür ?
zaten ibn-i arabi, "bizim gibi olmayanlar eserlerimizi okumasınlar" diyor.
binaenaleyh, ibn-i arabiyi tarışmaya gerek yok. çünki, umuma hitap eden bir meşreb değildir.

hak tarikatlar konusuna gelelim.

evvela, bu konuda yapılan tenkitler, çoğu zaman ehil olmayan cahil adamların bu müesseseyi su-i istimal etmesi sonucu ortaya çıkan yanlışlara yöneliktir. özellikle günümüzde, medreselerin kapandığı, bidatların ve dalaletlerin sel gibi her yeri istila ettiği bu zamanda, tarikat müessesi, bir kısım cahil adamların ellerinde çok su-i istimal ediliyor.fakat, onların bu hatalarından, hak tarikatlar mesul olmaz. Onların hatalarını bahane ederek, hak tarikatlara hücum edemeyiz.
ikinci bir husus; bir çoğu tercüme olan eserler, hatalar ve yanlışlar içeriyor. zaten, harf devriminden sonra, dilimiz kuş diline döndü. arapça ve farsça kelimelerden soyutlandı. çok az sayıda kelimelerle konuşur olduk. halbuki, tarikat eserleri, çok zengin bir kelime hazinesi ister. ehl-i tarikatın mühim eserlerini anlamak için, risale-i nur standardında bir kelime hazinesi ister. çünki, arapçada mesela 10 farklı kelimenin, türkçede 1 tek karşılığı vardır. Bu kadar dar bir kelime hazinesi ile, hangi ince ve derin manaları anlatacağız.
üçüncü bir husus; bir kelamın manası, "söyleyen","dinleyen","yer,zaman ve makam" itibariyle şekil alır. bir müşrik, Allah'tan gayrına "rabbim" dediği zaman bu mana başkadır. bir mü'min köle, efendisine "rabbim" dediği zaman ki mana başkadır. birinde şirk vardır, diğerinde ise "efendim" anlamına gelen sıradan bir söz vardır. ehl-i tarikatın, bir kısım hususi eserlerinde, sözü söyleyen, o sözün muhatabı ve o sözün hangi makamda söylendiğini hiç nazara almadan, cımbızla o sözü çekerek hüküm verirsek, o sözü yanlış anlayabiliriz. çoğu hataların kaynağı da buradan ileri geliyor. mesela, mürid şeyhinden "dua talebi" noktasında "himmet" bekliyor. buradaki çok ince nüansı görmez isek, haşa o müridi, Allah'tan başkasına dua eden müşrikler gibi insanlara anlatabiliriz. Bu hata çok yapılıyor.

Allah raz? olsun cok güzel bi noktalar? ele alm?şs?n?z...

Peki Kainati Kutubun Yonettigini Soyeleyen Veya Gavsdan Yardim Dileyen Birisine Kafir Dermisiniz.

SELEFI-MUWAHHID Nickli Üyeden Alıntı

Peki Kainati Kutubun Yonettigini Soyeleyen Veya Gavsdan Yardim Dileyen Birisine Kafir Dermisiniz.

Kainatı kutup yönetiyor onu kim demiş? Kainatı Allahtan baskası yönetmiyor kardeşim.