Herkesin evlilikte kendisine göre karşısındaki insandan beklediği belirli kriterleri vardır. Bunlardan bir taneside eşit tahsil elbette olabilir. Ama bu konudaki nacizane düşüncem tahsille birlikte arananın aslında kultur ve mizac olduğudur. İnsanlar imkanlarına göre çeşitli alanlarda tahsil yapıp uzman olabilirler. Ama kitap okuyarak aynı kultur seviyesine çıkan birisiyle mizacı uyuştuktuktan sonra diploma aramak bence hiçte doğru bir yaklaşım olmaz. Zira bu bir iş antlaşması değil. Doğru, eşler ne kadar birbirine uyumlu olursa o kadar iyidir. Ama nacizane gorusum diploma uyumluluğundan daha cok istenmesi gerekenin kultur ve mizac olduğudur. Sonucta eşler arasındaki iletişim ne kadar guzelse o evlilikte o kadar guzel olur diye dusunuyorum. Yine risale- inurda 32. sözde fani guzellikten ziyade eşler arasındaki muhabbet ön plana cıkarılmış, ve bu muhabbetin dahi Hakka ait olduğu vurgulanmıştır. Tahsilde dünyevi güzellik gibi nefis içinse gereksiz olduğunu düşünüyorum. Sevginin ve muhabbetin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
“Hem, refika-i hayatını, rahmet-i İlâhîyenin munis, lâtif bir hediyesi olduğu cihetiyle sev ve muhabbet et. Fakat çabuk bozulan hüsn-i suretine muhabbetini bağlama. Belki kadının en cazibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letafet ve nezaket içindeki hüsn-i sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemali ise, ulvî, ciddî, samimî, nuranî şefkatidir. Şu cemal-i şefkat ve hüsn-i sîret, ahir hayata kadar devam eder, ziyadeleşir. Ve o zaife, lâtife mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhafaza edilir. Yoksa, hüsn-i suretin zevaliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda, bîçare, hakkını kaybeder.” (Sözler, 32. Söz, Bediüzzaman Said Nursî)