(Sabri Efendi'nin fıkrasıdır)
Dün Eğirdir'e gittim. Hulusi Bey'in ihlaslı ve sadakatlı mektubunu getirdim. Nuranî kalb ve ruhtan cûş eden şu mektubun muhteviyat ve münderecatını bu fakir de tekrar ederim. Kendi hesabıma takdim ediyorum. O muhterem kardeşime bedel fakire, madem ki Üstad-ı Muhteremim sâni-i Hulusi ismini vermiş. O hâlis imza sahibinin halfinde bu fakir de görünse, ifadatına iştirak etse, irsiyet-i maneviyesi daha iyi, sabit ve zahir olur, emel-i âcizanesini esas gaye ve maksad bildim efendim.
Âciz talebeniz
Sabri
(Aydın'lı İsmail'in fıkrasıdır)
Sizin tatlı Sözlerinizi yazmaya başladım ve yazmaya doyamıyorum. Ve sizin tatlı Sözlerinizi yazmağa başladığım anda, ruhumda bir ferahlık hissediyorum. Aynı zamanda sizi hiçbir türlü unutamıyorum. Ve daima sizin mektubunuzu yazmak istiyorum.
Talebeniz İsmail
(Aydın'da Doktor Şevket'in fıkrasıdır)
Üstad-ı A'zamım Efendim!
Nuranî ve çok kıymetdar eserlerinizi okuduk. Nurlu ve feyizli eserlerinizin tesiriyle parlayan kasvetli kalblerimizle, siz Üstadımıza ebediyen minnetdar ve medyun-u şükran bulunduğumuz gibi; risaleleri bizlere okutturmağa ve yazdırmağa sebeb olan Hâfız Zühdü Efendi kardeşimizi de, daima hayırla yâd etmekten kendimizi alamıyoruz. Kendilerine fiat takdir edilemeyecek derecede kıymete mâlik bulunan muhterem risalelerinizi yazıp ikmal etmemize, Cenab-ı Hakk'ın bizi muvaffak kılması için Üstad-ı Ekremimizin dua ve himmetlerine muhtaç bulunuyoruz.
Talebeniz
Doktor Şevket
(Ahmed Hüsrev'in fıkrasıdır)
Sevgili, müşfik Üstadım Efendim Hazretleri!
Arz-ı hürmet ve iştiyakla el ve ayaklarınızdan öperim. Hulusi Bey'in suallerine verilen cevablara ait cihandeğer kıymetli, nurlu, feyizli sözlerinizi iki gün evvel aldım. Suallerin cevabları o kadar latif idi ki, ne okumağa doyabildim ve ne de idrakim kadar olsun hakkıyla kavrayabildim.
Muhyiddin-i Arabî hazretlerinin makbulînden olduğu halde, hatasının ve her kitabında mühdî olamamasının esbabı, o kadar amîk bir şekilde ve o derece ince bir tarzda izah buyuruluyor ki, bu âlî dersinizi sair kardeşlerimle beraber okudum. Dedim: "Aziz kardeşlerim, bu âlî dersten istifade ediyor, mühim bir şey anlıyorum, fakat zübde edemiyorum, zihnimde toparlayamıyorum, siz ne dersiniz?" Hazırûn dersimizin yüksekliğine işaret ederek, İslâmiyetin ardı ve arkası kesilmeyen hücumlara maruz kaldığı bir zamanda, bu nurlu eserlere kavuştuğumuzdan dolayı, binler teşekkür ettik. Bilhâssa doktora verilen son cevab haşiyesinin letafeti yüzümüzde âsârını göstermişti.
Bir taraftan hınzır etinin hurmeti esbabı illeti, gayet güzel bir surette izah edilmiş, diğer taraftan da âlî müfekkirenizden parlayan nurlarla, hem de pek yakında dünyanın ufuklarında İslâmiyetin güneşinin parlayacağına işaret buyuruyorsunuz. Cenab-ı Hak sizden hadsiz hesabsız razı olsun.
Sevgili Üstadım, âciz talebeniz bu aczi ile manevî himmetinize iltica ediyorum. Ve öyle ümid ediyorum ki, Hallak-ı Kerim'im beni ihtiyarım olmayarak istihdam ettiği bu vâdide, duanız himmeti ile inşâallah bir idrak ve bir kabiliyet ihsan buyuracaktır.
Hakir talebeniz
Ahmed Hüsrev
(Galib'in Farisî fıkrası. Keramat-ı Gavsiye münasebetiyle yazmış.)
ﻛِﻴﺴْﺘَﻢْ ﻣَﻦْ ﭼُﻮ ﻳَﻜِﻰ ﻋَﺎﺟِﺰ ﻭ ﺑِﻰ ﺗَﺎﺏ ﻭ ﺯَﺑُﻮﻥْ ٭ ﺩِﻝْ ﺣَﺰِﻳﻦْ ﺳِﻴﻨَﻪ ﭘُﺮْ ﺁﻟﺎَﻡ ﻭ ﺳَﺮَﻡْ ﻣَﺴْﺖِ ﺟُﻨُﻮﻥْ
ﺍَﺯْ ﻏَﻢِ ﻓِﺮْﻗَﺖِ ﺩِﻟْﺪَﺍﺭْ ﺑَﺴِﻰ ﭘُﻮﻳَﻨْﺪَﻡْ ٭ ﻛَﺲْ ﻧَﻤِﻰ ﺑُﻮﺩْ ﺩِﻝِ ﺯَﺍﺭِ ﻣَﺮَﺍ ﺭَﺍﻫْﻨُﻤُﻮﻥْ
ﺳَﺎﻟْﻬَﺎ ﺩَﺭْ ﺍَﻟَﻢِ ﻫَﺠْﺮْ ﭘَﺮِﻳﺸَﺎﻥْ ﺑُﻮﺩَﻡْ ٭ ﻧَﻪ ﻳَﻜِﻰ ﻳَﺎﺭِ ﻣُﻮَﺍﻓِﻖْ ﻧَﻪ ﻳَﻜِﻰ ﺟَﺎﻡِ ﺳُﻜُﻮﻥْ
ﺭَﺍﻩِ ﺑِﻬْﺒُﻮﺩِﻯﺀِ ﻣَﻦْ ﮔُﻢْ ﺷُﺪَﻩ ﺑُﻮﺩْ ﺁﻥْ ﺑَﺂﻥْ ٭ ﺩَﺭْ ﺳَﺮَﻡْ ﺷَﻮْﻕِ ﺟُﻨُﻮﻥْ ﺑُﻮﺩْ ﺷَﺐ ﻭ ﺭُﻭﺯْ ﻓُﺰُﻭﻥْ
ﻋَﺎﻗِﺒَﺖْ ﺩَﺳْﺖِ ﻗَﻀَﺎ ﻫَﺎﺩِﺉِ ﺑِﻬْﺒُﻮﺩَﻡْ ﺷُﺪْ ٭ ﻫِﻤَّﺖِ ﺯُﻣْﺮَﻩﺀِ ﻣَﺮْﺩَﺍﻥِ ﺧُﺪَﺍ ﺟِﻠْﻮَﻩ ﻧُﻤُﻮﻥْ
ﭼِﻪ ﻧَﻮَﺍﺯِﺵْ ﻛِﻪ: ﺩِﻟَﻢْ ﻳَﺎﻓْﺘَﻪ ﺩَﺭْ ﺳَﺎﻳَﻪﺀِ ﭘِﻴﺮْ ٭ ﺷُﺪَﻡْ ﺍَﻟْﺤَﺎﺻِﻞْ ﺍَﺯْ ﺩَﻭْﻟَﺖ ﻭ ﻟُﻄْﻔَﺶْ ﻣَﺎْﻣُﻮﻥْ
ﺑَﺨْﺖِ ﻧَﺎﺳَﺎﺯِ ﻣَﺮَﺍ ﺳَﺎﺯِﻯﺀِ ﺍِﻗْﺒَﺎﻝْ ﺭَﺳِﻴﺪْ ٭ ﺩِﻝِ ﺑِﻴﭽَﺎﺭَﻩﺀِ ﻣَﻦْ ﺷُﺪْ ﺯِﻓُﻴُﻮﺿَﺶْ ﻣَﻤْﻨُﻮﻥْ
ﻧِﻴﺴْﺖْ ﻋَﺠَﺐْ ﺧَﺎﻙِ ﺳِﻴَﻪْ ﻟَﻌْﻞ ﺷَﻮَﺩْ ﺩَﺭْ ﭘِﻴﺸَﺶْ ٭ ﻧُﻮﺭِ ﺣَﻘَّﺴْﺖْ ﻫَﻤَﺎﻥْ ﺍِﻳﻦْ ﻧَﻪ ﻓِﺴَﺎﻧَﻪ ﻧَﻪ ﻓُﺴُﻮﻥْ
ﺩَﺭْ ﺯَﻣِﻴﻦِ ﺍَﻫْﻞِ ﺣَﻖْ ﺍَﻧْﻮَﺍﺭِ ﺗَﺠَﻠﺎَّﻯِ ﺧُﺪَﺍﺳْﺖْ ٭ ﭘِﻴﺸِﺸَﺎﻥْ ﻣَﺎﺿِﻰ ﻭ ﺁﺗِﻰ ﻫَﻤَﻪ ﻳَﻚْ ﻧُﻘْﻄَﻪﺀِ ﻧُﻮﻥْ
ﺁﻧْﭽِﻪ ﻣَﺎﺿِﻴﺴْﺖْ ﺑِﺨَﻮﺍﻧَﻨْﺪ ﺑَﺪِﻝْ ﻫَﻤْﭽُﻮ ﻛِﺘَﺎﺏْ ٭ ﺣَﺎﻝ ﻭ ﺁﺗِﻰ ﻫَﻤَﻪ ﻳَﻚْ ﺷِﻴﻮَﻩ ﺷَﻮَﺩْ ﻛُﻒّ ﻭ ﻛُﻤُﻮﻥْ
ﺩِﻝِ ﺷَﺎﻥْ ﺁﻳِﻴﻨَﻪﺀِ ﺁﻳَﺖِ ﻟَﻮْﺡِ ﻣَﺤْﻔُﻮﻅْ ٭ ﺯَﺍﻥْ ﺳَﺒَﺐْ ﻧِﻬَﺎﻥْ ﺍَﺯْﺩِﻝِ ﺷَﺎﻥْ ﻛُﻦْ ﻓَﻴَﻜُﻮﻥْ
ﺁﻧْﭽِﻪ ﺩِﻳﺪَﻧْﺪ ﻭ ﺑِﮕُﻮﻳَﻨْﺪْ ﺧُﺪَﺍ ﺁﻣُﻮﺯَﺩْ ٭ ﺁﻟَﺖ ﻭ ﻗُﺪْﺭَﺕِ ﺣَﻘَّﻨْﺪْ ﻣُﻜَﻤَّﻞْ ﻣَﻮْﺯُﻭﻥْ
ﻫَﺎﻥْ ﺩَﺭْ ﻧُﺴْﺨَﻪﺀِ ﺗَﻮْﺭَﺍﺕْ ﺛَﻨَﺎﻯِ ﻣَﺤْﻤُﻮﺩْ ٭ ﻫَﺎﻥْ ﺩَﺭْ ﻟَﻮْﺡِ ﺯَﺑُﻮﺭْ ﻭَﺻْﻒِ ﻣَﺴِﻴﺤَﺎ ﺍَﻓْﺰُﻭﻥْ
ﻭَﺻْﻒِ ﺍَﺻْﺤَﺎﺏِ ﻣُﺤَﻤَّﺪْ ﻫَﻤَﻪ ﺩَﺭْ ﺍِﻧْﺠِﻴﻠَﺴْﺖْ ٭ ﺍِﻳﻦْ ﭼِﻪ ﺑِﻴﻨِﺶْ ﻫَﻤَﻪ ﺍَﺯْ ﻭَﺣْﻰِ ﺧُﺪَﺍﻯِ ﺑِﻴﭽُﻮﻥْ
ﺑَﺎﺯْ ﺩَﺭْ ﺍَﻫْﻞِ ﻭَﻟﺎَﻳَﺖْ ﺗُﻮ ﺑِﻴﻨِﻰ ﺍِﻳﻦْ ﺭَﺍﺯْ ٭ ﺩَﺍﺩَﻩ ﺍَﺯْ ﺧَﺒَﺮِ ﺁﺗِﻰ ﭘَﻴَﺎﻡِ ﻣَﻘْﺮُﻭﻥْ
ﺧَﺒَﺮِ ﮔُﻠْﺸَﻨِﻰ ﻣِﻰ ﺩَﺍﺩْ ﺟَﻠﺎَﻝِ ﺭُﻭﻣِﻰ ٭ ﺷَﻴْﺦِ ﺍَﻛْﺒَﺮْ ﺧَﺒَﺮِ ﻣِﺼْﺮِﻯ ﺩِﻫَﺪْ ﺍَﻣْﺮِ ﻳَﻜُﻮﻥْ
ﺍَﺣْﻤَﺪِ ﺟَﺎﻡْ ﺩِﻫَﺪْ ﺍَﺯْ ﺍَﺣْﻤَﺪِ ﻓَﺎﺭُﻭﻗِﻰ ﺧَﺒَﺮْ ٭ ﻣَﻦْ ﻛُﺪَﺍﻣَﺶْ ﺑِﺸُﻤَﺎﺭَﻡْ ﻛِﻪ ﺯِﺍَﻋْﺪَﺍﺩْ ﻓُﺰُﻭﻥْ
ﻫَﺮْ ﻳَﻜِﻰ ﮔُﻔْﺘَﻪ ﺧَﺒَﺮْ ﺭَﻣْﺰ ﻭ ﺍِﺷَﺎﺭَﺕْ ﻛَﺮْﺩَﻧْﺪْ ٭ ﭘِﻴﺸِﻴَﺎﻥْ ﺍَﺯْ ﭘَﺴِﻴَﺎﻥْ ﺩَﺍﺩَﻩ ﻧِﺸَﺎﻥِ ﺳَﻴَﻜُﻮﻥْ
ﺑَﺎﺧُﺼُﻮﺹْ ﻣَﺮْﺩِ ﺧُﺪَﺍ ﺣَﻀْﺮَﺕِ ﻋَﺒْﺪُ ﺍﻟْﻘَﺎﺩِﺭْ ٭ ﻏَﻮْﺙِ ﺍَﻋْﻈَﻢْ ﻗُﻄْﺐِ ﺩَﺍﺋِﺮَﻩﺀِ ﻛُﻦْ ﻓَﻴَﻜُﻮﻥْ
ﭘَﺲْ ﺍِﺷَﺎﺭَﺕْ ﺩِﻫَﺪْ ﺍﺯْﺣَﺎﻟَﺖِ ﺁﺗِﻰِ ﺟِﻬَﺎﻥْ ٭ ﻫَﺮْ ﭼِﻪ ﺩِﻳﺪَﺳْﺖْ ﺑِﮕُﻔْﺘَﺴْﺖْ ﺑَﻴَﺎﻥِ ﻣَﺴْﻨُﻮﻥْ
ﮔُﻔْﺖ ﺩَﺭْ ﻧَﻈْﻢِ ﺗَﺠَﻠَّﻰ ﻛِﻪ ﺷَﻮَﻡْ ﺣِﺮْﺯِ ﻣُﺮِﻳﺪْ ٭ ﺍَﺯْﺷَﺮّ ﻭ ﻓِﺘْﻨَﻪ ﻧِﮕَﻬْﺒَﺎﻥِ ﻣُﺮِﻳﺪَﻡْ ﻣَﺎْﻣُﻮﻥْ
ﻛَﺮْﺩَﻩ ﺍَﺯْ ﻓِﺘْﻨَﻪﺀِ ﺟَﻨﮕِﻴﺰ ﻭ ﻫُﻠﺎَﮔُﻮ ﺍِﺧْﺒَﺎﺭْ ٭ ﺑِﻨْﮕَﺮَﺩْ ﻟِﻴﻚْ ﺭُﻣُﻮﺯِ ﺳُﺨَﻨَﺶْ ﺗَﺎ ﺑِﻜُﻨُﻮﻥْ
ﺧَﺒَﺮِ ﻓِﺘْﻨَﻪﺀِ ﺍِﻳﻦْ ﺩَﻭْﺭِ ﺯِﻧُﻄْﻘَﺶْ ﭘَﻴْﺪَﺍ ٭ ﻳَﺎﻓْﺘَﻪ ﺍَﺯْ ﺭَﻣْﺰِ ﺍُﻭ ﺍَﺭْﺑَﺎﺏِ ﻳَﻘِﻴﻦْ ﺳَﺮْ ﻓُﺰُﻭﻥْ
ﻓِﺘْﻨَﻪﺀِ ﺩَﻭْﺭِ ﻛُﻨُﻮﻥْ ﭼُﻮﻧْﻜِﻪ ﺯِﺣَﺪْ ﺍَﻓْﺰُﻭﻧَﺴْﺖْ ٭ ﺯِﺷِﺮَﺍﺭِ ﺷَﺮّ ﻭ ﻓِﺘْﻨَﻪ ﺷُﺪَﻩ ﺟَﻴْﺤُﻮﻥِ ﻫَﺎﻣُﻮﻥْ
ﺍَﻫْﻞِ ﺩَﺍﻧِﺶْ ﻫَﻤَﻪ ﺳَﺮْ ﺟَﻴْﺐِ ﻗَﺒَﺎ ﻣِﻴﻜَﺮْﺩَﻧْﺪْ ٭ ﻋَﺮْﺻَﻪﺀِ ﺩِﻳﻦْ ﺯِﻣَﺮْﺩَﺍﻥْ ﺷُﺪَﻩ ﺧَﺎﻟِﻰ ﻣَﺸْﺤُﻮﻥْ
ﺩِﻳﺪَﻩﺀِ ﺩَﻫْﺮْ ﻧَﺪِﻳﺪَﺳْﺖْ ﺑَﺪِﻳﻦْ ﺩَﻏْﺪَﻏَﻪ ﻫِﻴﭻْ ٭ ﻣِﻰ ﺭَﻭَﺩْ ﺭُﻭﺩِ ﻓِﺮَﺍﺕْ ﺧَﻠْﻖ ﻫَﻤَﻪ ﺗَﺸْﻨَﻪ ﻧُﻤُﻮﻥْ
ﺩَﺭْ ﻫَﻤَﻪ ﻫِﻴﭻْ ﻋَﺼْﺮ ﻓِﺘْﻨَﻪﺀِ ﺍِﻳﻦْ ﺩَﻭْﺭ ﻧَﺒُﻮﺩْ ٭ ﺍَﻛْﺜَﺮِ ﺧَﻠْﻖ ﺷُﺪَﻩ ﺣَﺎﻝِ ﺯَﻣَﺎﻧْﺮَﺍ ﻣَﻔْﺘُﻮﻥْ
ﻣُﻠْﺤِﺪَﺍﻥْ ﺭُﻭﺯُ ﺷَﺐْ ﺍِﻳﺠَﺎﺩِ ﻓِﺘَﻦْ ﻣِﻰ ﻛَﺮْﺩَﻧْﺪْ ٭ ﺯَﻫْﺮِ ﺧَﻨْﺪ ﻧَﻜُﻨَﺪْ ﺑَﻠْﻜِﻪ ﺑِﮕِﺮْﻳَﺪْ ﻣَﺠْﻨُﻮﻥْ
ﺑَﺮْ ﺑَﺪِﻳﻦْ ﻓِﺘْﻨَﻪ ﻭ ﺷَﺮْ ﺣَﻀْﺮَﺕِ ﺍُﺳْﺘَﺎﺩِ ﺳَﻌِﻴﺪْ ٭ ﺟَﺒْﻬَﻪ ﺑِﮕِﺮِﻓْﺖْ ﺧُﻮﺷَﺎ ﻣَﺮْﺩِ ﺳَﻌَﺎﺩَﺗْﻤَﻘْﺮُﻭﻥْ
ﺗِﻴﻎِ ﺳَﺮْﺗِﻴﺰْ ﺷُﺪَﻩ ﺩَﺭْ ﻛَﻒِ ﺍُﻭ ﭼُﻮﻧْﻜِﻪ ﻗَﻠَﻢْ ﻛِﻠْﻚِ ﺍُﻭ ﺯُﻣْﺮَﻩﺀِ ﺍِﻟْﺤَﺎﺩْ ﻫَﻤَﻪ ﻛَﺮْﺩَﻩ ﺯَﺑُﻮﻥْ
ﻫَﻴْﺒَﺖِ ﺩِﻳﻦْ ﺯِﮔُﻔْﺘَﺎﺭِ ﺧُﻮﺷَﺶْ ﭘَﻴْﺪَﺍ ﺷُﺪْ ٭ ﻫَﺮْﻛِﻪ ﺍِﻳﻦْ ﻧُﻮﺭْ ﻧَﺒِﻴﻨَﺪْ ﺷَﻮَﺩْ ﺍِﺫْﻋَﺎﻧَﺶْ ﺩُﻭﻥْ
ﻛِﻠْﻚِ ﺍُﺳْﺘَﺎﺩْ ﺍَﺯْ ﻟَﺪُﻥْ ﺑَﺴْﻂِ ﺣَﻘَﺎﺋِﻖْ ﻣِﻴﻜَﺮْﺩْ ٭ ﺗَﺎ ﺍَﺑَﺪْ ﺍَﺯْ ﻓَﻴْﺾِ ﻋَﻴَﺎﻧَﺶْ ﻫَﻤَﻪ ﺟَﺎﻥْ ﻧُﻮﺭِ ﻋُﻴُﻮﻥْ
ﻟﺎَ ﺗَﺨَﻒْ ﻗُﻠْﻪُ﴾ ﺑِﻔَﺮْﻣُﻮﺩْ ﻣَﮕَﺮْ ﺣَﻀْﺮَﺕِ ﻏَﻮْﺙْ ٭ ﺩَﺭْﺣَﻖِّ ﺣَﻀْﺮَﺕِ ﺍُﺳْﺘَﺎﺩْ ﺷَﻮَﺩْ ﺍَﺻْﻞِ ﻣُﺘُﻮﻥْ
ﺣَﺒَّﺬَﺍ ﺭَﻣْﺰِ ﻛِﻪ ﮔُﻔْﺖْ ﺣَﻀْﺮَﺕِ ﻋَﺒْﺪُ ﺍﻟْﻘَﺎﺩِﺭْ ٭ ﻧِﻌْﻢَ ﺫَﺍ ﻧُﻄْﻖِ ﻛِﻪ ﻛَﺮْﺩَﺳْﺖْ ﺳَﻌِﻴﺪْ ﺳَﻌْﺪِ ﻧُﻤُﻮﻥْ
ﺁﻥْ ﻛِﻪ ﺩِﻳﺪَﺳْﺖْ ﭘَﺴَﻨْﺪَﺳْﺖ ﺑَﻴَﺎﻥْ ﻣِﻰ ﻛَﺮْﺩَﺳْﺖْ ٭ ﺣَﻖْ ﭘَﺴَﻨْﺪَﺳْﺖ ﺷَﻮَﺩْ ﺗَﺸْﻨَﻪﺀِ ﻓَﻴْﻀَﺶْ ﺍَﻓْﺰُﻭﻥْ
ﺑَﻌْﺪ ﺯِﻳﻦْ ﻏَﺎﻟِﺐِ ﺑِﻴﭽَﺎﺭَﻩ ﺩُﻋَﺎ ﻣِﻰ ﮔُﻮﻳِﻴﻢْ ٭ ﺑَﺎﺩْ ﺭَﺍﺿِﻰ ﺯِﺳَﻌِﻴﺪْ ﺫَﺍﺕِ ﺧُﺪَﺍﻯِ ﺑِﻴﭽُﻮﻥْ
ﻫِﻤَّﺘَﺶْ ﻋَﺎﻟِﻰ ﻭ ﻓَﻴْﻀَﺶْ ﻫَﻤَﻪ ﺍَﻋْﻠﺎَ ﺑَﺎﺩَﺍ ٭ ﺑِﺪِﻫَﺪْ ﺣَﻀْﺮَﺕِ ﺣَﻖْ ﻧَﺸْﺌَﻪﺀِ ﻏَﻴْﺮِ ﻣَﻤْﻨُﻮﻥْ
ﺗَﺎ ﻓَﻠَﻚْ ﺩَﺍﺋِﺮ ﻭ ﺍِﻳﻦْ ﺍَﺭْﺽ ﻫَﻤِﻰ ﺷُﺪْ ﺳَﺎﺋِﺮْ ﻋَﻈَّﻢَ ﺍﻟﻠَّﻪُ ﻟَﻪُ ﺍﻟْﺎَﺟْﺮَ ﻭَ ﻗَﺮَّﺗْﻪُ ﻋُﻴُﻮﻥْ
ﻏَﺎﻟِﺐْ
(Ahmed Hüsrev'in fıkrasıdır)
Muhyiddin-i Arabî Hazretlerinin meşrebini izah edip, noksaniyetini beyan eden nurlu beyanatınızdan çok istifade ettim. O mes'eleye ait evvelki dersinizden anlayamadığım cümleler ve karanlık noktalar, bu defa başka bir tarza çevrilerek karşıma çıktığını hissettim. Ve güzel yüzlü hakikatlarını görmeye başladım. Elhak çok tefeyyüz ettim. Kardeşim Re'fet Bey'le beraber okuduk. Üstadımıza minnetdarane teşekkürler ettik. Cenab-ı Hak, size lâyık olduğunuz ecr-i kesîri ihsan etsin. Âmîn.
Ahmed Hüsrev
(Babacan Mehmed Ali'nin fıkrasıdır)
Ey benim ruh-u canım Üstadım Hazretleri!
Size karşı hakkıyla talebelik vazifesini îfa edemiyorum ve Risale-i Nur'a tam hizmet edemiyorum. Çünki Risale-i Nur'la tezahür eden kuvvet ü kudret, zekâvet, esrar u envârı düşündükçe, tefekkür ettikçe kendimden geçip, bîhuş kalıyorum. Öyle yüksek yerlere çıkamıyorum. İnşâallah Cenab-ı Hakk'ın izniyle, kullarına bahşetmiş olduğu en kıymetdar cevahirden bin kat ziyade kıymetli bulunan Kur'an-ı Hakîm'in sırlarını izhar eden risalelerden gücüm yettiği kadar istifadeye çalışacağım. Gündüz derd-i maişetle vakit bulamadığımdan, gecenin bir kısmını o Nurlarla ışıklandıracağım.
O Nurları yazdıkça kalemim ve kalbim gayet şirin ve ruhanî bir sevinç hissediyorum. Cenab-ı Hakk'a nasıl hamd ve şükredeceğimi bilemiyorum. Bazan o Risale-i Nur'un envârına karşı ihtiyarım elimden gidiyor. Gafletli geçmiş zamanımı düşündükçe mahzun ve mükedder bulunuyorum. Bu Nurları bulduktan sonra istikbalimi gördükçe kahkaha ile gülüyorum, ferah oluyorum ve müferrah oluyorum. Onbeş senedir böyle bir hizmeti arzu ediyordum. Dünyanın çok safahat-ı hayatını ve zevkiyatını gördüm. Bu ebede karşı arzuyu tatmin ve işba' etmiyordular.
İşte tam o arzuyu tatmin ve temin edecek gıdayı Risale-i Nur'da buldum, elhamdülillah. Şimdiye kadar nefsim dünyanın zahirî zevklerine kapılmış ve beni diğer bir âlemin zindanlarına kadar sevk etmeyi kurmuş ve bir derece muvaffak olmuştu ve bana binmişti. Şimdi ﻭَ ﻫُﻮَ ﻋَﻠَﻰ ﻛُﻞِّ ﺷَﻲْﺀٍ ﻗَﺪِﻳﺮٌ olan Cenab-ı Mevlâ ve Tekaddes Hazretlerine hadsiz hamd ve şükrediyorum ki, Said isminde bir zâtın vasıtasıyla esrar-ı Kur'aniyeyi benim imdadıma yetiştirdi. Nefs-i emmarenin o beliyyesinden kurtuldum. Onbeş senedir hakikata giden yolu aramak için, çok kapılar çaldım. Çoklarında dünyaya aid zînetleri gördüğümden geri çekildim, fakat lillahilhamd tam bir kapı buldum. Cenab-ı Hak beni o kapıya tam hizmetkâr yapıp sebat versin. Bu zulmetli asırda hakaik-i imaniyenin envârını neşreden Risale-i Nur, ne derece parlak olduğu ve herkese menfaatli bulunduğu inkâr edilmez. İnkâr edilse bilmemezlikten ve anlamamazlıktandır. (Anlayana sivrisinek saz gelir, anlamayana davul zurna az gelir.) Cenab-ı Hak gözlerimizin perdelerini kaldırsın, hakaikı hakkıyla bize göstersin, âmîn.
Babacan Mehmed Ali