Ondördüncü Pencere
قُلْ مَنْ بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ * وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ عِنْدَنَا خَزَائِنُهُ مَا مِنْ دَابَّةٍ اِلاَّ هُوَ اۤخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا * اِنَّ رَبّىِ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
s?rlar?nca: Herşey herşeyinde ve her şe'ninde tek bir Hâl?k-? Zülcelal'e muhtaçt?r. Evet kâinattaki mevcudata bak?yoruz ve görüyoruz ki: Za'f-? mutlak içinde bir kuvvet-i mutlaka tezahürat? var. Ve acz-i mutlak içinde bir kudret-i mutlakan?n âsâr? görünüyor. Meselâ nebatat?n tohumlar?nda ve köklerindeki ukde-i hayatiyelerinin intibahlar? zaman?nda gösterdikleri hârika vaziyetleri gibi. Hem fakr-? mutlak ve kuruluk içinde bir g?na-i mutlak?n tezahürat? var: K?ştaki toprağ?n ve ağaçlar?n vaziyet-i fakiraneleri ve baharda şaşaal? servet ve g?nalar? gibi. Hem cümud-u mutlak içinde bir hayat-? mutlakan?n tereşşuhat? görünüyor: Anas?r-? camidenin zîhayat maddelere ink?lab? gibi.
Hem bir cehl-i mutlak içinde muhit bir şuurun tezahürat? görünüyor: Zerrelerden y?ld?zlara kadar herşeyin harekât?nda nizamat-? âleme ve mesalih-i hayata ve metalib-i hikmete muvaf?k bir tarzda hareket etmeleri ve şuurkârane vaziyetleri gibi.
?şte bu acz içindeki kudret ve za'f içindeki kuvvet ve fakr içindeki servet ve g?na ve cümud ve cehil içindeki hayat ve şuur; bilbedahe ve bizzarure bir Kadîr-i Mutlak ve Kaviyy-i Mutlak ve Ganiyy-i Mutlak ve Alîm-i Mutlak ve Hayy-? Kayyum bir zât?n vücub-u vücuduna ve vahdetine karş? her taraftan pencereler açar. Heyet-i mecmuas? ile büyük bir mikyasta bir cadde-i nuraniyeyi gösterir. ?şte ey tabiat batakl?ğ?na düşen gafil! Eğer tabiat? b?rak?p kudret-i ?lahiyeyi tan?mazsan; herbir şeye, hattâ herbir zerreye, hadsiz bir kuvvet ve kudret ve nihayetsiz bir hikmet ve meharet, belki ekser eşyay? görecek, bilecek, idare edecek bir iktidar, herşeyde bulunduğunu kabul etmek lâz?m gelir.
(Sözler - 663-664)