+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 3 ve 3

Konu: Şu Medeniyet En Dehşetli Vahşetlere Fetva Veriyor

  1. #1
    Ehil Üye Bîçare S.V. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesajlar
    2.407

    Exclamation Şu Medeniyet En Dehşetli Vahşetlere Fetva Veriyor

    Hadis-i Şerif Meâli

    Küçük çocuğun birşeyi hafızasına alması taş üzerine kazılan nakış gibi kalıcıdır. Kişinin yaşlandıktan sonra birşeyi hafızasına almaya çalışması ise, su üzerine yazı yazmaya benzer.
    Câmiü's-Sağîr, No: 1972
    21.01.2009 YENİASYA



    Şu medeniyet en dehşetli vahşetlere fetva veriyor

    “Hıçbır günahkâr başkasının günahını yüklenmez.”1 İşte siyaset-i şahsiye, cemaatiye, milliyeye dair en âdil bir düstur-u Kur’ânî.
    “Gerçekten insan çok zâlim, çok câhildir.”2 İşte mâhiyet-i insaniyede dehşetli kabiliyet-i zulüm. Sırrı şudur:
    Beşerde, hayvanın aksine olarak, kuvâ ve müyul fıtraten tahdit edilmemiş. Meyl-i zulüm, hubb-u nefis dehşetli meydan alıyor.
    Evet, ene ve enaniyetin eşkal-i habîsesi olan hodgâmlık, hodbinlik, hodendişlik, gurur ve inat o meyle inzimam etse, öyle ekberü’l-kebâiri icad eder ki, daha beşer ona isim bulmamış. Cehennemin lüzumuna delil olduğu gibi, cezası da yalnız Cehennem olabilir.
    Evvelâ: Şahıs itibarıyla, bir şahıs çok evsafa câmîdir. Onların içinde bir sıfat, adâveti celb etse, birinci âyetteki kanun-u İlâhî iktiza eder ki, adavet o sıfata inhisar etsin, mecma-i evsâf-ı masume olan şahsına yalnız acısın ve tecavüz etmesin.
    Halbuki o zalûm-u cehûl, tabiat-ı zâlimaneyle, bir câni sıfat için, o evsaf-ı mâsumenin hakkına da tecavüz edip, mevsufa da husûmet, hattâ onda da iktifa etmiyor; akrabasına da, hattâ meslektaşına da zulmünü teşmil eder. Birşeyin müteaddit esbabı olduğundan; olabilir, o câni sıfat da kalbin fesadından değil, belki hariç bir sebebin neticesidir. O halde sıfat caniye değil, kâfire de olsa, o zat câni olamaz.
    Cemaat itibarıyla görüyoruz ki, bir şahs-ı muhteris, bir intikamla veya muntakim bir muhalefetle, arzuyu tazammun eden bir fikirle demiş ki, “İslâm parçalanacak veyahut hilâfet mahvolacak.” Sırf o meş’um sözünü doğru göstermek, gururiyetini, enaniyetini, tatmin etmek için, İslâmın perişaniyetini—el’iyazübillah—uhuvvet-i İslâmiyenin boğulmasını arzu eder. Hasmın zulm-ü kâfiranesini, hayale gelemez cerbezeli tevillerle adalet suretinde göstermek ister.
    Medeniyet-i hazıra itibarıyla görüyoruz ki, şu medeniyet-i meş’ume öyle gaddar bir düstur-u zulüm beşerin eline vermiş ki, bütün mehasin-i medeniyeti sıfıra indiriyor. Melâike-i kiramın, “Yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek birisini mi yaratacaksın?” (Bakara Sûresi, 2:30.) (âyetin)’deki endişelerinin sırrını gösteriyor.
    İşte, bir köyde bir hain bulunsa, o köyü mâsumeleriyle imhâ etmek veya bir cemaatte bir âsi bulunsa, o cemaati çoluk çocuğuyla ifnâ etmek veya Ayasofya gibi milyarlara değer mukaddes bir binaya, kanun-u zâlimanesine serfurû etmeyen birisi tahassun etse, o binayı harap etmek gibi, en dehşetli vahşetlere şu medeniyet fetva veriyor.
    Acaba, bir adam, kardeşinin günahıyla hak nazarında mes’ul olmadığı halde, nasıl oluyor ki, bir karyenin veya bir cemaatin binlerle mâsumları, hiçbir zaman fena tabiatlı ihtilâlciden hâli kalmayan bir şehirde veya bir mahallede bulunan bir serkeş adamın isyanıyla, hiç münasebet olmadığı halde, o mâsumlar mes’ul, belki ifnâ ediliyor?
    Sünûhat, s. 39-42

    "İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."

    'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz' (Fâtiha Sûresi)


    "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.!" (H.Ş.)

    'Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl' (17.Söz.)

    "Şimdi 'OKU' kabirde okuyamazsın" (Z.Gündüzalp)

    'ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR' (YENİASYA)

    Selâm ve duâyla. Bîçare S.V.

  2. #2
    1kul
    Guest 1kul - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart

    Ekonomi ve inanç

    Risâle-i Nur’dan mühim bir sosyolojik tesbit:
    “Nasıl ki, çarşıda mevsimlere göre birer metâ mergub oluyor, vakit bevakit birer mal revaç buluyor. Öyle de, âlem meşherinde, ictimâiyât-ı insaniye ve medeniyet-i beşeriye çarşısında her asırda, birer metâ mergub olup revaç buluyor, sûk’unda, yani çarşısında teşhir ediliyor; rağbetler ona celp oluyor, nazarlar ona teveccüh ediyor, fikirler ona müncezib oluyor. Meselâ, şu zamanda siyâset metâı ve hayat-ı dünyeviyenin temini ve felsefenin revaçları gibi.” (27. Söz)
    İfadeye göre bu asrın insanlarını meşgul eden üç mühim olay var:
    Birincisi: Siyaset meseleleri.
    İkincisi: Dünya hayatının temini, yani geçim problemleri.
    Üçüncüsü: Fen ve felsefenin cazibedar keşif ve fikirleri.
    Günümüz insanı ictimaî hayat içine dahil olduktan sonra ister istemez bu konular ile yüzleşmek durumunda kalıyor. Siyaset, meclis, partiler, seçim, ekonomi, döviz, borsa, fen ve teknolojik gelişmeler, felsefenin ortaya attığı iddialar günlük hayatımızda mühim bir yere sahip oluyorlar. Bilhassa “hayat-ı dünyeviyenin temini” diye tâbir edilen ekonomik problemler en ön sıralarda yer alıyor.
    Gerçekten de günümüzde insanların en büyük dertlerinden birisi dünyevî geçim meselesidir. Zihinler ve nazarlar ekonomi, maliye, hazine, döviz, borsa vs. gibi kavramlar üzerine aşırı yoğunlaşıyor.
    Her bir fert ister istemez hayatın bu ciheti ile yüzleşmek durumunda kalıyor. Üstelik bu zamanlarda krizlerle, ekonomik çöküşlerle problem daha da derinleşiyor.
    Bu yazımızda ekonomi ve inanç konusu üzerinde durmak istiyoruz. Zira krizlerin çıkış sebeplerinden birisi ve belki de en önemlisi meselenin inanç yönünün ihmal edilmesinden kaynaklanıyor.
    Öncelikle “Ekonomi nedir?” sualinin cevabına bir bakalım:
    Evet, ekonominin ne olduğuna dair iktisat ve maliye kitaplarında bir çok tanım bulabilirsiniz. Günümüz ekonomistleri konu üzerinde bir çok çalışmalar yapmışlar, bir çok tanımlar önermişlerdir.
    Peki nedir ekonomi?
    Ekonomi, “Cenâb-ı Hakk’ın biz insanlara ikram ettiği yer altı ve yer üstü nimetlerini ya doğrudan veya bazı işlemlerden geçirerek insanların ve çevrenin hizmetine sunma ameliyesi ve işlemidir.”
    Demek istediğimiz nedir? Bir misâlle konuyu açalım isterseniz:
    Cenâb-ı Hak buğday tohumunu yaratıp çiftçinin eline veriyor. Çiftçi tarlasını sürüyor, temizliyor, ekime hazır hâle getiriyor. “Bismillah” deyip buğday tohumunu tarlaya ekiyor. Sonra elini açıp, “Ya Rabbi! Ben tohumu tarlaya ektim, gerisi sana ait” diyerek Allah’a tevekkül ediyor. Ardından Cenâb-ı Hak semadan suyunu, yağmurunu indirip kudreti ile o tohumu çimlendiriyor. Her bir tohum yer altından filiz olarak başını çıkarıp dünya yüzünde boy gösteriyor. Çiftçi o filizlere gözü gibi bakıyor. Zararlı otlardan ve böceklerden koruyor. Yaz mevsimi gelip çattığında sarı sarı başaklara bakıp bunu veren Rabbine teşekkür ediyor. Hasat mevsimi geldiğinde ise kamyonlara yüklenen buğdaylar un fabrikaları önünde sıraya giriyor. Ürününü değer bir fiyata satan çiftçi o yılın ücretini almaktan memnun olarak evine dönerken, buğdaylar un olmak üzere öğütme makineleri önünde sıra sıra diziliyor. Un fabrikalarındaki işçiler ise “Bismillah” diyerek tonlarca buğdayı öğütme yoluna dökerler. Ardından torbalardaki binlerce ton unlar fırınlara gider. Hamur olur, kızgın ateşin önünde ter döken binlerce fırıncının eli ile sıcacık pideler ve somunlar halinde sofralarımıza kadar gelir. Bizler de “Bismillah” diyerek âfiyetle yeriz.
    İşte bütün bu sürece “ekonomi” diyoruz. Zira bir buğday tohumunun buğday, un, ekmek ve sofra seyrinde yüzlerce el çalıştı, yüzlerce alın teri döküldü, böylece yüzlerce insan da çalışarak geçimini temin etti.
    Şayet Cenâb-ı Hak tohumları çimlendirmese, semadan yağmurunu göndermese o zaman tarladan buğday elde edilmeyecek, bütün bu üretim sürecinde vazife gören çiftçisi, işçisi, esnafı, tüccarı zarar görecek. Veya günlük bir tabirle ekonomik kriz baş gösterecek. İşte bu buğday misâlinde olduğu gibi diğer bütün ürünler de aynı şekildedir. Sebze ve meyveleriyle, pamuk, mısır ve zeytini ile, heryıl Allah’ın ikram ettiği koyun, keçi, sığır gibi evcil hayvanlarla birlikte tarım sektörü ekonominin önemli bir ayağını teşkil etmektedir.
    Aynı şekilde Allah’ın biz insanlar için yer altında depoladığı kömür, bakır, demir, petrol v.s. gibi yüzlerce madenlerin işlenip insanlığın hizmetine sunma ameliyesi de sanayi sektörü gibi bir çok iş kolunun gelişmesine vesile olmaktadır. Zengin deniz kaynaklarından istifade etmek de bir çok ekonomik değerin ortaya çıkmasına vesile olmaktadır.
    İşte bütün bu nimetler ve nimetlerin işlem görme süreçleri dikkate alındığında yukarıdaki ekonomi tanımının ne kadar makul olduğu net olarak anlaşılır.
    Demek ki ekonominin hakikî mânâsı, “Allah’ın verdiği nimetleri insanlığın hizmetine sunma işlemidir.” Madem böyledir, Allah’ın verdiği bu nimetleri insanların istifadesine sunarken yine Allah hesabına, Allah adına, Allah’ın razı olacağı şekilde sunmak gerekir. Aksi bir durum elbette ki dengeyi bozacak ve günümüz tabiri ile “ekonomik krizleri” netice verecektir.
    Bakın bu noktada Üstad Bediüzzaman Birinci Söz’de ne diyor:
    “Bir padişahın kıymettar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp hediye sahibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de, zâhirî mün’imleri medih ve muhabbet edip Mün’im-i Hakikiyi unutmak, ondan bin derece daha belâhettir. Ey nefis! Böyle ebleh olmamak istersen; Allah nâmına ver, Allah nâmına al, Allah nâmına başla, Allah nâmına işle, vesselâm.”
    Şayet insanlar kendilerine verilen nimeti Allah adına kullanmazlar, Allah adına işleyip üretmezlerse, Bismillah deyip almazlar, Elhamdülillah diye şükretmezlerse ardından ekonomik musibetlerle karşı karşıya kalmaları kaçınılmazdır.
    Veya Allah’ın verdiği nimetleri insanların faydası için, çoluk çocuğun geçimi ve temini için, ihtiyar hasta ve musibetzede insanların rahat ve huzuru için kullanmazlarsa; aksine çoluk çocuğu öldürmek, masum ve suçsuz insanları yok etmek, suçlu-suçsuz ayırmadan insanlara zulüm etmek için kullanırlarsa sonunda varacakları yer ekonomik kriz diye tabir edilen maddî musibettir. Bugün ABD ve Batı ülkelerinin yaşadığı bu son ekonomik krizde Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de ölen binlerce masum insanın âhı olduğu açıktır. Biz ise millet olarak, bu ülkelere verdiğimiz açık ve gizli destek neticesinde bu ekonomik musibetten payımıza düşeni alıyoruz.
    Öyleyse toplum olarak toplu bir istiğfar etmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Öncelikle bütün işlerimizde, “Allah nâmına verelim, Allah nâmına alalım, Allah nâmına başlayalım, Allah nâmına işleyelim,” ardından kusur ve hatalarımızdan samimî olarak istiğfar edelim ve her işimizde Allah’a tevekkül edelim ve O’nun rızası dahilinde hareket edelim. Umulur ki, Cenâb-ı Hak şu maddî musibeti üzerimizden kaldırır ve bizleri iki cihanın saadetine eriştirir.

    HALİL AKGÜNLER

    03.03.2009


  3. #3
    Ehil Üye Bîçare S.V. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul/Üsküdar
    Mesajlar
    2.407

    Standart

    Öyleyse toplum olarak toplu bir istiğfar etmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Öncelikle bütün işlerimizde, “Allah nâmına verelim, Allah nâmına alalım, Allah nâmına başlayalım, Allah nâmına işleyelim,” ardından kusur ve hatalarımızdan samimî olarak istiğfar edelim ve her işimizde Allah’a tevekkül edelim ve O’nun rızası dahilinde hareket edelim. Umulur ki, Cenâb-ı Hak şu maddî musibeti üzerimizden kaldırır ve bizleri iki cihanın saadetine eriştirir.

    *************
    Öyleyse! Allah’a tevekkül edelim ve O’nun rızası dahilinde hareket edelim.


    "İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."

    'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz' (Fâtiha Sûresi)


    "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükretmez.!" (H.Ş.)

    'Bırak bîçare feryâdı, belâdan; gel tevekkül kıl' (17.Söz.)

    "Şimdi 'OKU' kabirde okuyamazsın" (Z.Gündüzalp)

    'ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR' (YENİASYA)

    Selâm ve duâyla. Bîçare S.V.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. bir dirhem kadar fetva var
    By fanidünya... in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09.10.14, 11:57
  2. Bir Fetva
    By ışıkadam in forum Kıssadan Hisseler, İbretli Öyküler
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 23.01.09, 20:19
  3. Fetva Vermek
    By cihaderi in forum İslami Konular ve İman Hakikatleri
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 09.12.07, 18:52
  4. Gül'ün Orucuna Ahmet Hakan'dan Fetva
    By TURKUAZ in forum Gündem
    Cevaplar: 3
    Son Mesaj: 17.09.07, 15:57

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0