+ Konu Cevaplama Paneli
3. Sayfa - Toplam 4 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 4 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 21 ile 30 ve 33

Konu: Medeniyyet ve Bedeviyyet

  1. #21
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    Muhteremler sizde yard?mc? olun da devam edelim
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


  2. #22
    Müdakkik Üye nurçi38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Mesajlar
    759

    Standart

    Bilal-i Sivasi abi meseleyi güzelce izah etmiş, ben de naçizane mesele hakkında bir kaç serd-i kelam etmek isterim:

    Önce şu suallerin tahlil edilmesi gerekir:

    1- Medeniyyet nedir?

    2- Medeni kimdir?

    Aşağıya bir giriş yapalım inşallah..

    İstisnalar Çoğalırsa Kaide Olur...


  3. #23
    Müdakkik Üye nurçi38 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Mesajlar
    759

    Standart Medeniyyet Nedir?

    Medeniyyet kelimesinin lügat karşılığı, "Şehir" manasına gelen "medine" kelimesinden türetilmiş olup şehirlilik manasındadır.

    Istılahi manasına gelince: İnsanlar, acz ve fakrlarından dolayı ebna-i cinsiyle yaşamaya ve bir hayat-ı içtimaiyyeye muhtaçtırlar. İşte "beşerin bu içtimai hayatlarını düzenleyen örf, adet, ahlak ve kanunlara" medeniyyet denilir. Bu sebeple medeniyet kelimesi "sanat ve teknoloji" ile karıştırılmamalıdır.

    Üstad Bediüzzaman Hz. yazılarında geçen medeniyyet kelimesinde murad, fuhşiyyatı, ahlaksızlığı, faizi, zulmü ve hakareti üssü'l esas edinen Avrupa medeniyeti değildir. Zira onların medeniyetleri suridir. Yani, zahiren medeniyet gibi görünürse de batınen ve hakikaten deniyyettir, alçaklıktır. Belki Üstad Bediüzzaman (ra) In eserlerindeki medeniyet kelimesinden muradı, medeniyyet-i hakikiyye olan şeriat-ı garranın medeniyetidir. Yani Hz. Adem (as) ile başlayıp vahy-i semaviden gelen ve Kur'an-ı Hakim'in ve sünnet-i Nebeviyye'nin içinde cem edilen medeniyyet ve o medeniyyetdeki örf, adat ve şeair-i İslamiyye, kavanin-i Kur'aniyye, yani şeriat-ı Muhammediyye (asm) ve ahlak-ı şer'iyyedir.Evet, hakiki medeniyet, İslam medeniyetidir ve bu medeniyetin ana merkezi "Yesrib" şehri olduğundan dolayı, Resul-i Ekrem (asm) hicretten sonra bu şehre "Medine" adını vermiştir.

    Amma, Avrupa medeniyyeti içinde görünen bazı güzel ahlak ve seciyeler gibi mehasin ise, onların malı değil: belki vahy-i semavi ve o vahyi semavinin hülasası ve varis-i mutlakı olan Kur'an-ı Hakim'in halis malıdır. Binaenaleyh, Avrupa medeniyyeti gıbta edilecek ve ittiba edilecek bir medeniyyet değildir. İnsanlar, bütün mehasini cem eden medeniyyet-i Kur'aniyye'ye itttibaları nispetinde medenileşirler. Bu sebeple Üstad Bediüzzaman (ra) ın Avrupai bir medeniyyet istediği ve onu medhettiği veya medeni tabiriyle gayr-i müslim olan ve İslamiyyeti kabul etmeyen ecnebileri kastettiğini anlamak büyük bir hatadır. Belki Üstad Bediüzzaman (ra)ın eserlerinde geçen "medeniyyet" kelimesindn muradı, yukarıda da denildiği gibi "örf, adat ve şeair-i İslamiyye, ve kavanin-i Kur'aniyye, yani şeriat-ı Muhammediyye (asm) ve ahlak-ı şer'iyyedir. Tabir-i diğerle "medeniyyet; hahamın ve papazın tasallutundan, havranın ve kilisenin taassub ve hurafelerinden kurtulmaktır."

    İstisnalar Çoğalırsa Kaide Olur...


  4. #24
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    Allah raz? olsun Nurçi kardaş?m?z. Çok güzel bir mesaj girdiniz konuya istikamet verdiniz inşallah.

    Devam?n? bekliyoruz
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


  5. #25
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    Resul-i Ekrem (ASM) ?n bedeviler ile diyaloglar?nda onlar? hor görmediği, Düz mantikla düşünen bedevilere karş? ?slam? onlar?n anlayabileceği ve yaşayabileceği şekilde kolaylaşt?rarak anlatt?ğ?, Hatta bazan beşeriyetinin muktezas?nca onlarla ayn? seviyeye inip al?şveriş s?ras?nda tart?şt?ğ?, Baz? zorlama sorular?na sinirlenip k?zard?ğ?, buna rağmen sab?r ve kavli leyyin ile onlarla iletişim kurduğu hadislerde mevcuttur. Bunlardan birkaç?n? zikredelim.

    ---
    Hz. Enes radiyallahu anh anlatiyor:

    "Biz, Resulullah aleyhissalatu vesselam ile birlikte mescidde otururken bir bedevi cikageldi. Durup mescidin icine akitmaya basladi. Resulullah aleyhissalatu vesselam'in Ashab'i kalkip:
    "Dur! dur!" diyerek (uzerine yurumeye) kalktilar ki Resulullah aleyhissalatu vesselam mudahale etti:
    "Kestirmeyin, birakin tamamlasin." Ashab mudahale etmedi, adam da ihtiyacini tamamladi. Sonra Resulullah aleyhissalatu vesselam, adami yanina cagirdi ve:
    "Bu mescidler, idrar ve pislik birakma yeri degildir. Allah'in zikredildigi yerlerdir. Buralarda namaz kilinir. Kur'an okunur" dedi. Sonra cemaatten birine bir kova su getirmesini emretti. Kova gelince sidigin uzerine bosaltti."
    Buhari, Vudu 57, 58, Edeb 35; Muslim, Taharet 99, (284); Nesai, Taharet 45, (1, 48).
    -----

    Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor:

    "Resulullah aleyhissalatu vesselam, mescidde otururken, bir bedevi girip iki rek'at namaz kildi. Sonra da soyle dua etmeye basladi: "Allah'im, bana da, Muhammed'e de rahmet et. Bizden baska kimseye rahmet etme!"
    Resulullah aleyhissalatu vesselam atilip:
    "Genis alani darattin!" dedi. Derken adam hemen kalkip mescidin icine akitmaya basladi. Halk da hemencecik uzerine yurudu. Resulullah aleyhissalatu vesselam onlari yasaklayip:
    "Kolaylastiricilar olarak gonderildiniz, zorlastiricilar olarak gonderilmediniz. Uzerine bir kova su dokun!" ferman buyurdular."
    Buhari, Vudu 58; Ebu Davud, Taharet 138, (380); Tirmizi, Taharet 112, (147); Nesai, Taharet 45, (1, 48, 49).
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


  6. #26
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    Yine Hz. Aise demistir ki:

    "Resulullah aleyhissalatu vesselam, ashabindan alti kisi icerisinde yemek yiyordu. Derken bir bedevi geldi. (Besmele cekmeksizin) iki lokmada yutuverdi. Resulullah aleyhissalatu vesselam: "Eger bu adam besmele cekseydi yemek hepinize yeterdi! buyurdu."
    Tirmizi, Et'ime 47, (1859).
    ----------

    "Bir bedevi Resulullah aleyhissalatu vesselam'a gelerek, Efendimizin uhdesinde bulunan alacagini istedi ve bunu yaparken sert davrandi. Hatta: "Borcunu odeyinceye kadar seni taciz edecegim" dedi. Ashab-i Kiram hazretleri bedeviyi azarlayip: "Yazik sana! Kiminle konustugunu bilmiyorsun galiba!" dediler. Adam: "Ben hakkimi talep ediyorum" dedi. Aleyhissalatu vesselam, ashabina: "Sizler nicin hak sahibinden yana degilsiniz?" buyurdu ve Havle Bintu Kays radiyallahu anha'ya adam gondererek: "Sende kuru hurma varsa benim borcumu odeyiver. Hurmamiz gelince borcumuzu sana oderiz" dedi. Havle: "Hay hay! Babam sana kurban olsun Ey Allah'in Resulu!" dedi. Kadin, Resulullah'a borc verdi, O'da bedeviye olan borcunu kapadi ve ayrica yemek ikram etti. (Bu tavirdan memnun kalan) bedevi: "Borcunu guzelce odedin. Allah da sana mukafaatini tam versin" diye memnuniyetini ifade etti: Aleyhissalatu vesselam da: "Iste bunlar (borcunu hakkiyla odeyenler) insanlarin hayirlilaridir. Icindeki zayiflarin, incitilmeden haklarini alamadiklari bir cemiyet iflah olmaz" buyurdular."
    -----

    Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor:

    "Bir bedevi Resulullah aleyhissalatu vesselam'a genc bir deve hediye etti. Resulullah aleyhissalatu vesselam ona mukabil alti genc deve verdi. Bedevi, memnun kalmadi. Bu hal, Aleyhissalatu vesselam'a ulasti. Allah'a hamd u senadan sonra:
    "Falan kimse bana bir deve hediye etti. Ben ona mukabil alti deve verdim. Buna ragmen memnun olmamis. (Allah'a) yemin olsun, (Su gunden sonra muhacirler), Kureysliler, Ensariler, Sakitliler veya Devsliler disinda kimseden hediye almamaya azmettim" buyurdular."
    Tirmizi, Menakib, (3940, 3941); Ebu Davud, Buyu' 82, (3537); Nesai, Umra 5, (6,280).
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


  7. #27
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    Sohbet-i Nebeviye ne derece bir iksir-i nurânî olduğu bununla anlaş?l?r ki: Bir bedevî adam, k?z?n? sağ olarak defnedecek bir kasâvet-i vahşiyânede bulunduğu halde gelip, bir saat sohbet-i nebeviyeye müşerref olur; daha kar?ncaya ayağ?n? basamaz derecede bir şefkat-i rahîmâneyi kesb ederdi. Hem, câhil, vahşî bir adam, bir gün sohbet-i nebeviyeye mazhar olur; sonra Çin ve Hind gibi memleketlere giderdi, mütemeddin kavimlere muallim-i hakâik ve rehber-i kemâlât olurdu.

    ?şte, bak: Şu cezîre-i vâsiada vahşî ve âdetlerine mutaass?b ve inatç? muhtelif akvâm?, ne çabuk âdât ve ahlâk-? seyyie-i vahşiyânelerini def'aten kal' ve ref' ederek bütün ahlâk-? hasene ile teçhiz edip bütün âleme muallim ve medenî ümeme üstad eyledi. Bak, değil zâhirî bir tasallut, belki ak?llar?, ruhlar?, kalbleri, nefisleri feth ve teshîr ediyor. Mahbub-u kulûb, muallim-i ukûl, mürebbî-i nüfûs, sultan-? ervâh oldu.


    Bu asr-? câhiliyette ve o sahrâ-i bedeviyette farz et ki, herşey zulmet-i cehil ve gaflet alt?nda perde-i cümûd ve tabiata sar?lm?ş olduğu bir anda Kur'an?n ve nübüvvetin nuruyla o laf anlamaz insanlar?n k?sa zamanda beşerin fevkinde bir medeniyyete ulaşm?ş olmalar? her halde tesadufi değildir.

    Haydi yüzer feylesofu als?nlar, oraya gitsinler, yüz sene çal?şs?nlar. O zât?n, o zamana nisbeten bir senede yapt?ğ?n?n yüzden birisini, acaba yapabilirler mi?
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


  8. #28
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    Ademoğlunun medeniyet yolculuğunun en büyük k?r?lma noktas? işte budur. Cenab-? Hakk?n izni ve inayetiyle ?slamiyet vesilesiyle medeniyyete öyle bir ivme vermiştir ki, beşerin Adem (As) den bu yana yaklaş?k 7-8 bin senelik yolculugunun ve terakkisinin k?sm? azam? Fahri A'lem (ASM)?n yeryüzüne teşrifi ve Kur'an?n Nüzulü ve sonras?nda olmuştur. ?slam?n nuru dünyaya yay?lm?ş ve tüm alemi bu nur tenvir etmiştir.

    Bu terakki hem zahiri ilimlerde olduğu kadar bat?ni ilimlerde de olduğu kanaatimdir.

    ?şte bu s?rdand? ki Ulemâ-i râsihîn "Ümmetimin âlimleri, ?srâiloğullar?n?n peygamberleri gibidir." müjdesiyle şereflenmişlerdir. (?mâm-? Rabbânî)
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


  9. #29
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    Asr-? Saadete ve bilhassa Ceziretü'l-Arab meselesine dairdir. Bunda da dört nükte vard?r.

    Birinci nükte: alemce malumdur ki, az bir kavmin adetlerinden, hakir, ehemmiyetsiz bir adeti kald?rmak veya zelil, miskin bir taifenin cüz'i zay?f huylar?n? ref etmek, büyük bir hükümdara, uzun bir zamanda bile çok zahmetlere bağl?d?r. Acaba, hakim olmamakla beraber, az bir zamanda, nihayet derecede adetlerine mutaass?p, inatç? ve kesretli bir kavimde rüsuh ve kuvvet peyda etmiş olan adetleri ref ve kalblerde istikrar peyda eden ve zamanlarca devam ve istimrar eden ahlaklar?n? terk ettiren, hem yerlerine gayet yüksek adetleri, güzel ahlaklar? tesis eden bir zat harikulade olmaz m??

    ?kinci nükte: Yine alemce malumdur ki, devlet bir şahs-? manevidir. Çocuk gibi, teşekkülü, büyümesi tedricidir. Ve keza, yeni teşekkül eden bir devletin, bir milletin ruhuna kadar nüfuz eden eski bir devlete galebe etmesi, yine tedricidir, zamana mütevakk?ft?r. Acaba, Muhammed-i Arabi Aleyhissalatü Vesselam?n bütün esasat-? aliyeyi havi olan ve maddi-manevi bütün terakkiyat ve medeniyet-i ?slamiyenin kap?s?n? açan, k?sa bir zamanda def'aten teşkil ettiği bir devletle dünyan?n bütün devletlerine galebe edip maddi-manevi hakimiyetini muhafaza ve ibka ettiren, harikuladeliği değil midir?

    Üçüncü nükte: Evet, kah?r ve cebirle zahiri bir hakimiyet, sathi bir tahakküm, k?sa bir zamanda ibka edilebilir. Fakat bütün kalblere, fikirlere, ruhlara icra-y? tesir ederek, zahiren ve bat?nen beğendirmek şart?yla vicdanlar üzerine hakimiyetini muhafaza ve ibka etmek, en büyük harika olmakla, ancak nübüvvetin hassalar?ndan olabilir.
    Dördüncü nükte: Evet, tehditlerle, korkularla, hilelerle efkar-? ammeyi başka bir mecraya çevirtmek mümkün olur. Fakat tesiri cüz'idir, sathidir, muvakkat olur. Muhakeme-i akliyeyi az bir zamanda kapatabilir.
    Amma irşad?yla kalblerin derinliklerine kadar nüfuz etmek, hissiyat?n en incelerini heyecana getirmek, istidatlar?n inkişaf?na yol açmak, ahlak-? aliyeyi tesis ve alçak huylar? imha ve izale etmek, cevher-i insaniyetten perdeyi kald?r?p hakikati teşhir etmek, hürriyet-i kelama serbesti vermek, ancak şua-? hakikatten muktebes harikulade bir mucizedir.
    Evet, Asr-? Saadetten evvelki zamanlarda kalb kat?l?ğ? ve merhametsizlik öyle bir hadde baliğ olmuştu ki, kocaya vermekten ar ederek k?zlar?n? diri diri toprağa gömerlerdi! Asr-? Saadette ?slamiyetin doğurduğu merhamet, şefkat, insaniyet sayesinde, evvelce k?zlar?n? gömerlerken müteessir olmayanlar, ?slamiyet dairesine girdikten sonra kar?ncaya bile ayak basmaz oldular. Acaba böyle ruhi, kalbi, vicdani bir ink?lap hiçbir kanuna tatbik edilebilir mi? Bu nükteleri ceyb-i kalbine soktuktan sonra, bu noktalara da dikkat et:
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


  10. #30
    Ehil Üye Bilal-i Sivasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Apr 2007
    Bulunduğu yer
    İzmir
    Mesajlar
    1.298

    Standart

    1. Tarih-i alemin şehadetiyle sabittir ki, parmakla gösterilen en büyük bir dahi, ancak umumi bir istidad? ihya ve umumi bir hasleti ikaz ve umumi bir hissi inkişaf ettirebilir. Eğer böyle bir hissi de ikaz edememiş ise sa'yi hep heba olur.

    2. Tarih bize gösteriyor ki, en büyük bir insan, hamiyet-i milliye, hiss-i uhuvvet, hiss-i muhabbet, hiss-i hürriyet gibi hissiyat-? umumiyeden bir veya iki veyahut üç hissi ikaz etmeye muvaffak olur. Acaba evvelki zamanlar?n cehalet, şekavet, zulüm zulmetleri alt?nda gizli kalan binlerce hissiyat-? aliyeyi, Ceziretü'l-Arab memleketinde, bedevi ve dağ?n?k bir kavim içinde inkişaf ettirmek harikulade değil midir? Evet, şems-i hakikatin ziyas?ndand?r.

    Bu noktalar? akl?na sokamayan?n, Ceziretü'l-Arab? biz gözüne sokar?z. Ey muannid! Ceziretü'l-Araba git, en büyük filozoflardan yüz taneyi de intihap et, beraber götür. Onlar da orada ahlak?n ve maneviyat?n inkişaf? hususunda çal?şs?nlar. Muhammed-i Arabinin o vahşetler zaman?nda o vahşi bedevilere verdiği cilay?, senin o filozoflar?n, şu medeniyet ve terakkiyat devrinde yüzde bir nisbetinde verebilirler mi? Çünkü o Zat?n yapt?ğ? o cila ?lahi, sabit, layetegayyer bir cilad?r ve onun büyük mucizelerinden biridir.
    Ve keza, bir işte muvaffakiyet isteyen adam, Allah'?n adetlerine karş? safvet ve muvafakatini muhafaza etsin ve f?trat?n kanunlar?na kesb-i muarefe etsin ve heyet-i içtimaiye rab?talar?na münasebet peyda etsin. Aksi takdirde, f?trat, adem-i muvafakatla cevap verecektir.

    Ve keza, heyet-i içtimaiyede, umumi cereyana muhalefet etmemek laz?md?r. Muhalefet edildiği takdirde, dolab?n üstünden düşer, alt?nda kal?r. Binaenaleyh, o cereyanlarda, tevfik-i ?lahinin müsaadesine mazhariyeti dolay?s?yla, o dolab?n üstünde, Muhammed-i Arabi Aleyhissalatü Vesselam?n hak ile mütemessik olduğu sabit olur.
    Evet, Hazret-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselam?n getirdiği şeriat?n hakaiki, f?trat?n kanunlar?ndaki muvazeneyi muhafaza etmiştir. ?çtimaiyat?n rab?talar?na laz?m gelen münasebetleri ihlal etmemiştir. Zaman uzad?kça, aralar?nda ittisal peyda olmuştur.
    Bundan anlaş?l?r ki, ?slamiyet, nev-i beşer için f?tri bir dindir ve içtimaiyat? tezelzülden vikaye eden yegane bir amildir.

    Bu nükteler ile şu noktalar? nazara al, Muhammed-i Haşimi Aleyhissalatü Vesselama bak. O Zat, ümmiliğiyle beraber, bir kuvvete malik değildi. Ne onun ve ne de ecdad?n?n bir hakimiyetleri sebkat etmemişti; bir hakimiyete, bir saltanata meyilleri yoktu. Böyle bir vaziyette iken, mühim bir makamda, tehlikeli bir mevkide, kemal-i vüsuk ve itmi'nan ile büyük bir işe teşebbüs etti, bütün efkar-? ammeye galebe çald?, bütün ruhlara kendisini sevdirdi, bütün tabiatlar?n üstüne ç?kt?, kalblerden bütün vahşet adetlerini, çirkin ahlaklar? kald?rarak pek yüksek adat ve güzel ahlak? tesis etti, vahşetin çöllerinde sönmüş olan kalblerdeki kasaveti ince hissiyatla tebdil ettirdi ve cevher-i insaniyeti izhar etti. Onlar?, o vahşet köşelerinden ç?kararak, evc-i medeniyete yükseltti ve onlar?, o zamana, o aleme muallim yapt?. Ve onlara öyle bir devlet teşkil etti ki, sahirlerin sihirlerini yutan asa-y? Musa gibi, başka zalim devletleri yuttu ve nev-i beşeri istila eden zulüm, fesat, ihtilal, şekavet rab?talar?n? yakt?, y?kt? ve az bir zamanda, devlet-i ?slamiyeyi şarktan garba kadar tevsi ettirdi. Acaba o zat?n şu maceras?, onun mesleği hak ve hakikat olduğuna delalet etmez mi?
    Ey muhataplarım!
    Ben çok bağırıyorum. Zîra, asr-ı salis-i aşrın, yani on üçüncü asrın minaresinin başında durmuşum,

    sûreten medenî ve
    dinde lakayd ve
    fikren mazinin en derin derelerinde olanları
    camie davet ediyorum.


+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0