osmanoğlu Nickli Üyeden Alıntı
Allah raz? olsun Muhterem Hocam, yine çok güzel bir konuya temas ettiniz. Bizden de bir çam sak?z? çoban armağan?; Risale-i Nur umman?ndan:
Mâlûmdur ki, fenn-i belâgatta bir lâfz?n, bir kelâm?n mânâ-i hakikisi, başka bir maksud mânâya s?rf bir âlet-i mülâhaza olsa, ona lâfz-? kinâî denilir. Ve kinâî tâbir edilen bir kelâm?n mânâ-i aslîsi medâr-? s?dk ve kizb değildir; belki kinâî mânâs?d?r ki, medâr-? s?dk ve kizb olur. Eğer o kinâî mânâ doğru ise, o kelâm sâd?kt?r; mânâ-i aslî kâzib dahi olsa, s?dk?n? bozmaz. Eğer mânâ-i kinâî doğru değilse, mânâ-i aslîsi doğru olsa, o kelâm kâzibdir. Meselâ, kinâî misâllerinden, "Filânün tavîlü'n-necad" denilir. Yani, "K?l?nc?n?n kay?ş?, bendi uzundur." Şu kelâm, o adam?n kametinin uzunluğuna kinâyedir. Eğer o adam uzun ise, k?l?nc? ve kay?ş? ve bendi olmasa da, yine bu kelâm sâd?kt?r, doğrudur. Eğer o adam?n boyu uzun olmazsa; çendan, uzun bir k?l?nc? ve uzun bir kay?ş? ve uzun bir bendi bulunsa, yine bu kelâm kâzibdir. Çünkü, mânâ-i aslîsi, maksud değil. (32. sözden)