+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 7 ve 7

Konu: Üçüncü Madde:Tesettür Kalkacak!

  1. #1
    Yönetici HakanBa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2006
    Bulunduğu yer
    Gaziantep
    Yaş
    37
    Mesajlar
    2.575

    Standart Üçüncü Madde:Tesettür Kalkacak!

    TÜRBAN RAHATSIZLIĞI’NIN TARİHî ARKA PLANI

    Mazhar Müfit Kansu, “Erzurum’dan Ölümüne Kadar
    Atatürk’le Beraber” adlı eserinde ilginç bir nottan
    bahsediyor. 7-8 Ağustos 1919 tarihinde Erzurum
    Kongresi esnasında M. Kemal, yanında Süreyya Yiğit
    olduğu bir anda, gelecekte yapacağı devrimler
    ile ilgili şunları söylüyor:
    “Bir: Hükümetin şekli Cumhuriyet olacak.
    İki: Padişah ve hanedanına icap eden muâmele yapılacak.
    Üç: Tesettür kalkacaktır.
    Dört: Fes kalkacak, Şapka giyilecek.”

    “Üçüncü madde: Tesettür kalkacak!”

    Mazhar Müfit Kansu, “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” adlı eserinde ilginç bir nottan bahsediyor. 7-8 Ağustos 1919 tarihinde Erzurum Kongresi esnasında M. Kemal, yanında Süreyya Yiğit olduğu bir anda, gelecekte yapacağı devrimler ile ilgili şunları söylüyor:
    “Bir: Hükümetin şekli Cumhuriyet olacak. İki: Padişah ve hanedanına icap eden muâmele yapılacak. Üç: Tesettür kalkacaktır. Dört: Fes kalkacak, şapka giyilecek.” Bu arada elinden kalemi düşen Kansu, M. Kemal’e “Çok hayalperestsiniz” diyor. Cevap olarak “Bunu zaman tayin eder” diyerek beşinci maddeye geçiyor: “Latin harfleri kabul edilecek” denilince, Kansu “Paşam, kâfi… kâfi…” der ve “Sabah oldu” diyerek yanından ayrılır.
    Aradan yıllar geçer. M. Kemal, şapka inkılâbını gerçekleştirmiş ve Kastamonu’dan dönüyorken yanında şapka giymiş Diyanet İşleri Reisi olduğu halde Kansu’yu görür ve der ki: “Azizim Mazhar Müfit, kaçıncı maddedeyiz?”
    Bu yazımda, “Ne müthiş inkılâp olmuş!” diyen Kansu’nun notları arasında yer alan üçüncü madde üzerinde bir parça durarak türban ve başörtüsü konusunu incelemek istiyorum.
    Evet, seçimlerde milletten devamlı şekilde tokat yiyen CHP yöneticileri, bu gidişâta bir son vermek için geçen seçimlerden önce sırası ile çarşaf, Kur’ân kursu ve tarikat açılımları yaptı. Bu yüzden kendi partisinden de çok büyük tepkiler aldı. Partililer, M. Kemal’in yolundan sapıldığını iddia ettiler ve bunda da haksız sayılmazlardı. Zira yukarıda ifade ettiğimiz notlarda geçtiği gibi “Tesettür kaldırılmalı”ydı(!) Şimdi nasıl olur da böylesine bir taviz verilebilirdi.
    Partilileri bir tarafa bırakıp yakın tarihimizi kısa bir gözden geçirmeye devam edelim:
    Gerçekten de M. Kemal, devrimlerinin tamamını başarı ile gerçekleştirmişti. Fakat şu tesettür maddesi hâlâ yerinde duruyordu. Üstelik başörtülü hanımların sayısı azalmamış, aksine çığ gibi artmıştı. Peki devrimlerden bir sapma mı olmuştu? Hayır. Zira tesettürün kalkması için oldukça büyük güç sarf edilmiş, fakat bu noktada başarısız kalınmıştı.
    Tek partili dönemde yapılanları bir tarafa bırakalım, 1950’den sonraki olayları inceleyelim. Bakın neler yapılmış:
    Meselâ “İnkılâplarımızı nasıl koruyabiliriz?” konulu fikir yarışmasında derece kazanan makalede “Namus ve şerefin çarşafla, fesle muhafaza edilemeyeceğinin daimî propaganda ile herkese kabul ettirilmesinin mümkün olduğu; irticaın baş gösterebileceği yerlerde sık sık açılacak sergilerle milletlerin tarih boyunca kıyafetlerinde olan değişiklik ve tekâmüllerin zamana, ihtiyaca, iklimlere göre vuku bulduğunu halkın gözü önüne sermenin gerekliliği” gibi tekliflerde bulunuluyordu.
    Yine İsviçre’den gönderilen, ismi saklı bir okuyucu yazısında, kadınların çarşaf giyme “alışkanlığını” korumaları eleştirilerek şöyle deniyordu:
    “Artık bizim için bir yüz karası haline gelen çarşafa mani olmalıyız. Kadın cemiyetleri seferber olmalı, konferanslar tertip etmeli, çarşaf yerine giymeleri gereken elbise önerilerini bizzat giyerek göstermeli, sevdirmeli. Bir köydeki bütün kadınlar vazgeçerse, namus, ayıp meselesi kalmayacağı anlatılmalıdır.
    “Köylü saatinde radyolar harekete geçmeli, bilhassa şarkı ve türküler arasında bunun lüzumsuz-luğunu belirtmelidirler. Nihayet, muayyen bir tarihten sonra çarşaf giyenlerin çarşafı alınacağı gibi, para cezası almalı, hatta çarşaflar toplanmalı ve çarşaflık imal ve satışını yasak etmeli, köylere havadan broşürler atmalı.”
    İsviçre’den “hüviyeti mahfuz” olarak yazan okuyucunun bu “demokratik” (!) teklifleri ve gazetenin ısrarlı yayını etkili olur ve hemen ertesi günü (13 Mart 1956) üç kadın milletvekili çarşafın yasaklanması için Meclis’e kanun teklifi götürürler. Türk Kadınlar Birliği tarafından da olumlu karşılanan bu teklif, Meclis’te hiçbir işlem görmez.
    Cumhuriyet gazetesi, bu teklif üzerine çeşitli siyasal kişiliklere sorular sorar. Bir milletvekili, tasarının kanunlaşmasını beklediğini, medenî bir memleket olarak “çarşaf acayipliğinden” (!) kurtulmak gerektiğini söyler.
    Başka bir milletvekili Pertev Arat ise, çarşafın bir kanun meselesi değil zamanla halledilecek bir telkin ve terbiye meselesi olduğunu ve fes “ucubesi” (!) ile çarşaf meselesini ayrı değerlendirmek gerektiğini ileri sürerek şöyle konuşur:
    “Eğer çarşafla dolaşanlar son günlerde çoğalmış ise, bunun sebebi, alâkalı teşekküllerin vazifelerini ihmal etmiş olmalarıdır. Millî Eğitim Bakanlığı, kadın teşekkülleri ve diğer sosyal müesseseler, mayolu defileler tertip edeceklerine, çarşafla gezenlerle mücadele etsinler. Şu veya bu, sık sık antidemokratik kanunlardan bahsedilmektedir. Tasarı eğer kanunlaşırsa, çarşafın yasak edilmesine dair kanun, antidemokratik kanunların başında gelecektir. Biz, vatandaşların arzularına aykırı hareket edemeyiz.”
    Çarşafın yasaklanması yönünde kamuoyu oluşturma faaliyetlerine Türk Kadınlar Birliği de katılacaktır. Kadınlar Birliği Merkez İdare Kurulu aynı günlerde bir toplantı yaparak, tasarının kabulü hâlinde, çarşaflarını çıkartacak kadınlara ucuz manto temini ve bunların tipi gibi konuları görüştüler.
    Kadın mantoları satan mağazaların sahipleri de bu toplantıda bulunarak görüşlerini belirttiler. Sonuçta, yerli kumaşlardan hazırlanacak çeşitli tipteki mantoların istenilen zarafette olması ve ucuza mâl edilmesi kararlaştırıldı; modellerin hazırlanması ve kadınlara tavsiyesi işlerini de Olgunlaşma Enstitüsü üstlendi.
    İşte görüldüğü gibi bu hamur çok su götürüyor. O halde kısa keserek türban ve başörtüsü etrafında koparılan fırtınanın esas sebebini okuyucularımın takdirine sunuyorum...

    Bediüzzaman, tesettür âyetini tefsir ettiği için ceza almıştı
    “Eskişehir Mahkemesi (1935), tek bir mesele olan tesettür-ü nisâ (kadınların örtünmesi) hakkındaki bir küçük risâlenin beş on kelimesini bahane ederek, lâstikli bir kanunla hafif bir ceza verdiği zaman, Mahkeme-i Temyizden sonra lâyiha-yı tashihimde kanunsuzluğun yalnız tek bir numunesi olarak resmen Ankara’ya yazdım ki: ‘Bin üç yüz elli senede, üç yüz elli milyonun kudsî bir düsturuyla daimî ve kuvvetli bir âdet-i İslâmiyeyi ders veren ve emreden tesettür âyetini, eskide bir zındığın Kur’ân’ın bu âyetine itirazına ve medeniyetin tenkidine karşı müdafaa için üç yüz elli bin tefsirin icmâına ve hükümlerine ittibâ ederek o âyeti tefsir edip bin üç yüz elli senede geçen ecdadımızın mesleğine iktidâ eden bir adama o tefsiri için verilen ceza ve mahkûmiyeti, dünyada adalet varsa, elbette o hükmü nakz edecek ve bu acip lekeyi bu hükümet-i İslâmiyedeki adliyeden silecek.’”
    (Bediüzzaman, Şuâlar, s. 332)

    Vehbi HORASANLI/Yeni Asya Gazetesi- Elif Eki
    vehbihorasanli@ttmail.com


    http://www.yeniasya.com.tr/2009/07/17/elif/default.htm


    "Eğer komünistler mürekkep ve kağıdı yok etmek imkanını da bulsalar, benim gibi birçok gençler ve büyükler fedai olup hakikat hazinesi olan Risale-i Nurun neşri için, mümkün olsa derimizi kağıt, kanımızı mürekkep yapacağız."

    -Zübeyir Gündüzalp-


  2. #2
    Pürheves muhammed54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Yaş
    34
    Mesajlar
    268

    Standart

    mustafa kemale göre fes, sarık, başörtüsü, çarçaf, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıymış.. buyrun sizde izleyin:
    http://www.youtube.com/watch?v=lj3su-nfiEI

  3. #3
    Ehil Üye nur-35 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Bulunduğu yer
    izmir
    Mesajlar
    1.336

    Standart

    bu konuyla ilgili bende bir özeleştiri yapmak istedim evet tesettürü başörtüyü kaldıramadılar..... tesettürdeki amaiç dikkat çekmemekken bizim başörtülerimiz pardesülerimiz oldukça dakat çekici maalesef nefisle mücadaelemizi çoğu zamn kaybediyoruz modacılar bir eteğin yırtmacını nereye koyarsak daha dikkat çeker cazip olur die günlerce bu konu üzerinde tartışmalr yapıyorlarmış; bunu ilk duyduğumda çok şaşırmıştşm ama öleymiş..... sanırım bunlarla savaşabilmek için Risale-i Nurları çok okumali ve okuduklarıımzı hayata geçirmeliyiz... zor bir savaş Rabb'im yardımcımız olsunYa Rab! Pişmanım, utanıyorum,sayısız günahımdan ar ediyorum. Perişanım, zelilim. İstikrarsız yaşamaktan göz yaşı döküyorum. Garibim, kimsesizim, yalnızım, zayıfım, güçsüzüm, hastayım, acizim yaşlıyım, ihtiyarsızım. ''El-aman''! diyorum, af diliyorum, dergahından yardım istiyorum ey Allahım!
    İMAN TEVHİDİ TEVHİD TESLİMİ
    TESLİM TEVEKKÜLÜ
    TEVEKKÜL SAADET-İ DAREYNİ İKTİZA EDER (SÖZLER)

    ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR


  4. #4
    Ehil Üye hicap - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Mesajlar
    1.035

    Standart

    S.A. Kardeşler.Hamdolsun bu kadar tahkir, bu kadar oyun için hala dinimizi yaşayabiliyoru.Kökümüz ne kadar da sağlammış.Zamanında bu gibi anti-islam düşüncelerle fikri savaşan Risale-i nur olmasa idi,din,namaz,oruç,abdest nedir bilmezdik herhalde.Hamdolsun Rabbime.Bu dini Mevla nasıl indirdi ise,Rasulullah(sav) nasıl yaşadı ise öyle yaşamalıyız.Mevlam bu cihette yar ve yardımcımız olsun.Yaşamak ve etrafımızdakilere neşredebilmek duası ile...
    s.a.

    TAİF' TE TAŞLANMAK;MEDİNE'DE AÇ KALMAK; UHUD'DA YARALANMAKDA SÜNNET...


  5. #5
    Ehil Üye Şahide - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    9.193

    Standart

    Cumhuriyetin ideal kadınları ve balolar


    Modern Batı ile Müslüman Doğu arasındaki en köklü farklılıklardan biri aile hukuku ve kadına yüklenen misyondur. Bu nedenledir ki, sosyolog Nilüfer Göle’nin tabiriyle Kemalist reformların başarısı konusunda kadının konumu "mihenk taşı" olmuştur ve modernleşmenin simgesi mahiyetini kazanmıştır. Eğer bu değişim gerçekleştirilecek olursa dinin hegemonyası temelinden sarsılmış olacaktır. Kemalist reformlarda "ideal insan"ın yerine "ideal kadın"ı hedefleyen devlet feminizminin hâkim kılınmasındaki esas gaye bu olsa gerektir… (1)

    Kadınların giyimlerinin düzenlenmesi -o da yalnızca peçe kullanılmasını yasaklamak- faaliyetleri ilk kez ancak 1935 yılında yapılan CHP kongresinde gündeme gelmiştir ve kanun çıkarılmayarak inisiyatif belediyelere bırakılmıştır. Bunun nedeni, dini reforme etmek için yapılan onca icraattan sonra, bir de Müslümanların en hassas noktaları olan "ailelerinin mahremiyeti"ne müdahale etmenin getireceği ciddi olumsuzluklardır. Tesettür konusunda kanuni yasakların getirilmemesi, meseleye ehemmiyet verilmediğini göstermemektedir.

    Nitekim 30 Ağustos 1925 günü Kastamonu'da M. Kemal'in yaptığı konuşma bunun açık ve net bir işaretidir: "Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başına bir bez veya peştamal veya buna benzer bir şeyle atarak yüzünü gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın mana ve anlamı nedir? Efendiler medeni bir millet anası, millet kızı bu garip şekle, bu vahşi vaziyete girer mi? Bu hal milleti çok gülünç gösteren bir manzaradır. Derhal düzeltilmesi lâzımdır." (ifadeye bakarmısınız)

    Atatürk’ün kadın giyimine kanunla müdahale etmekten kaçınmış olması ve bunu zamana yayarak halletmeye çalışması, işin nezaketini kavradığının en bariz göstergesidir.

    Cumhuriyet Baloları

    Cumhuriyet’in ilk yıllarında, “Batılılaşmış kadın” tipinin oluşumu için çok ciddî çabalar gösterildi. Cumhuriyet Bayramı balolarına, Ankara’da ve diğer illerde, devlet memurlarının eşleriyle birlikte katılmaları şarttı.
    O döneme ışık tutan çalışmalarında ünlü İngiliz tarihçi Lord Kinross, rejimin “yeni kadın” tipinin oluşturulmasında, Cumhuriyet Balolarının büyük rol oynadığına dikkat çeker.

    Dilerseniz bu balolardan birini takip edelim. Kaynak İsmet İnönü’nün torunu Gülsün Bilgehan’ın Mevhibe isimli kitabı. Kocasıyla birlikte Lozan’a giden Mevhibe Hanım, orada Avrupaî tarzda, ama başını açmadan, şapkayla dolaşmış, Türkiye’ye, İsmet Beyin bütün ısrarlarına rağmen Avrupalı bir kadın gibi dönmeyi reddetmişti. Trenden kolları saçaklı pardesüsüyle inmiş, başını “sıkmabaş” denilen tarzda şifon bir eşarpla örtmüştü. Mevhibe Hanım başını hiç açmamıştı. Tâ ki, o baloya kadar..
    Bilgehan büyükannesinin ev sahipliğini yaptığı bir Pembe Köşk hatırasını naklediyor.

    Bakın Mevhibe Hanım ilk olarak başörtüsünü nasıl çıkarmış ve M. Kemal muhtemelen bir Arap elçisinin hanımıyla başörtüsü üzerine nasıl tartışmış?

    Mevhibe Hanım başını nasıl açtı?

    1927 yılı son dönemin sıkıntılarını unutturan büyük bir balo ile başladı. Gazi Paşa hem kendisinin, hem başkentlilerin bunalımdan çıkıp Cumhuriyetin ilk yıllarının gayretli havasına yeniden dönmesini arzu ediyordu. Ankara’daki sosyal hayat gün geçtikçe gelişiyordu. Sıra Ankara’ya tek tük gelmeye başlamış yabancı elçilerle devlet ileri gelenlerini büyük bir eğlencede bir araya getirmedeydi. Gazi, bekâr olmasını engelleyici [bir unsur] gibi kabul ederek, ilk Cumhuriyet balosunu Başbakanın köşkünde vermek istedi. İsmet Paşa arkadaşının arzusunu emir olarak nitelendirip derhal hazırlıklara girişti… Mevhibe’ye ev sahibesi sıfatıyla önemli görev düşüyordu.

    Mevhibe, bu özel gecede giyeceği elbiseyi Brüksel Sefiresi Lütfiye Hanım’a rica ederek, Belçika’dan ısmarlamıştı. Yakası sivri, “V” şeklinde açık, kolları mendil biçiminde, mor lame bir balo kıyafetiydi… Genç kadın Mustafa Kemal ile kocasının bu ilk cumhuriyet balosuna verdikleri önemi bildiğinden birkaç gündür uzun düşüncelere dalmış, nihayet bir karara varmıştı. O gece konuklarının önüne saçları açık olarak çıkacaktı. Ankara’nın tek kadın kuaförü olan Beyaz Rus’un dükkânına gitmiş, kumral saçlarını hafifçe kabartarak, arkasında gevşek bir topuz halinde toplamıştı.

    “Gazi Paşa geliyorlar!”


    Pembe Köşk’ün sahipleri, haberi duyar duymaz, büyük misafirlerini karşılamaya çıktılar. Cumhurbaşkanlığı otomobili durdu, içinden Mustafa Kemal çevik bir hareketle atlayarak çiftin önünde belirdi. Etraftakiler paltosunu çıkarmak için yardımına koşuyorlardı ki, Gazi bir işaretle onları durdurdu. Gözleri genç kadının üzerindeydi. Belli belirsiz bir hayranlıkla arkadaşının eşini süzdü. Mevhibe jaketatay giymiş, çok şık, dimdik duran eşi İsmet Paşa’nın yanında zarif, mahcup ve çok güzel görünüyordu. Gazi, ev sahibesinin karşısında hafif tebessüm ederek eğildi, sonra genç kadının çekinerek uzattığı elini dudaklarına hafifçe dokundurdu. Mevhibe’nin yanakları heyecandan kıpkırmızı olmuştu. Cumhurbaşkanı ilk defa elini öpüyordu... Gazi, Başbakanın eşine kalabalığın önüne başı açık olarak çıkma cesaretini gösterdiğinden dolayı nazik bir şekilde teşekkür ediyordu.
    Sonra, İsmet Paşa ile selâmlaştılar ve içeri girdiler…


    Atatürk bir kadınla başörtüsünü tartışıyor!

    Mevhibe, bir ara kocasının kalabalığın ortasında genç bir kadınla konuştuğunu gördü; tanımıyordu. Ufak tefek bir hanımdı, yabancı sefirelerden biri olabileceğini düşündü. Aynı anda dikkati yine Gazi’ye çevrildi. Mustafa Kemal başını sıkı sıkıya örtmüş, hatta yüzünü yarıya kadar saklamış bir bayanla tartışıyordu. Bütün uğraşlarına rağmen, kadını ikna edemediği anlaşılıyordu. Üstelemedi; hanımların kendi iradeleriyle çağdaş hayata ayak uydurmaları taraftarıydı… (2)

    Reşide Hanım…

    Celâl Bayar’ın eşi Reşide Hanım ise kocası başbakanken de, cumhurbaşkanı iken de beş vakit namazını ve Kur’ân okumayı hiç bırakmamıştır.
    Reşide Hanım, İnönüler’in verdiği bir davette Atatürk’ün masasına başı kapalı kıyafetiyle oturmuştur. Sofrada Atatürk’ün “Başınızı açmayacak mısınız hanımefendi?” sorusuna muhatap olan Reşide Hanım cevap vermez. Masada cisimleşen sessizliği, kocasının “Müsaade edin Paşam, açacaktır” sözleri bozar… (3)

    Kaynakça:
    1. Nilüfer Göle, Modern Mahrem, s. 76–92.
    2. Gülsün Bilgehan, Mevhibe, s. 195–198.
    3. Ayça Atikoğlu, Cumhurbaşkanı Eşleri isimli kitabından.


    Bizim Aile Dergisi





    Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
    Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!

    Mehmed Akif Ersoy


  6. #6
    Ehil Üye Şahide - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jan 2008
    Bulunduğu yer
    İstanbul
    Mesajlar
    9.193

    Standart

    BAŞÖRTÜLER ÇIKARTTIRILIYOR

    Atatürk coşkun alkışlarla karşılandığı bahçede kendisi için hazırlanan masaya oturmuştur. Atatürk’ü yakından görmek için kendilerini dans yerine atan çiftler neşe içinde dönerlerken başlarını alelâde bezlerle örtmüş olan bazı kadınlar Atatürk’ün dikkatini çekmiştir. Atatürk dans etmekte olan İhsan Bey isminde bir doktorun kızını çağırarak şöyle demiştir:

    - Hanımefendi, bu başörtünüzü çıkardığınız takdirde daha güzel olacağınızı tahmin ediyorum, isterseniz bir deneyiniz.

    Genç kız, Atatürk’ün bu hitabı üzerine başındaki örtüyü çıkararak dansa devam etmiştir. Bundan memnun olan Atatürk birkaç dakika sonra aynı genç kızla dans etmiştir.

    Atatürk başörtüsü ile dans eden öteki hanımlara da aynı tavsiyede bulunmuş, örtüleri çıkardıkları takdirde daha iyi olacaklarını söylemiştir. Bunun üzerine balodaki bütün kadınlar başörtülerini çıkarmışlardır.

    (Niyazi Ahmet Banoğlu, Atatürk’ün İstanbul’daki Hayatı, cilt: I, sayfa: 218)





    Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek
    Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!

    Mehmed Akif Ersoy


  7. #7
    Pürheves adas - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2009
    Mesajlar
    205

    Standart

    ya ne olursunuz türban ile başörtüsüne aynı şey gibi yorum yapmayın arkadaşlar,türbanı sevmiyorum diye beni de tesettür karşıtı zannediyorlar.evet tesettür haktır ama cicili bicili türban takıp nazar-ı dikkati kendine celbetmeye çalışanlara sinir oluyorum hak mıdır değilmidir bilmiyorum ama sevmiyorum başı açıklardan daha çok çekici oluyor bu da beni vicdanen rahatsız ediyor,madem tesettürün gayesi namahremden sakınmak...

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Hayatinizi Kurtaracak 21 Madde
    By yakaza in forum Sağlık
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 08.09.08, 17:54
  2. Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 21.06.08, 00:33
  3. Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 29.11.07, 09:31
  4. Suyun Donmasını Önleyen Madde Bulundu!!!
    By emirdağ_çiçeği in forum Bilişim Haberleri ve Bilimsel Makaleler
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 01.08.07, 00:21

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0