Neden Erkeğin Değil de Kadının Saçının Örtüldüğünü Araştırmış
Yıldız Cıbıroğlu, araştırmalarına başlayınca, Sümerlerle birlikte ilk devletin kurulduğu M.Ö. 3200’e kadar, buluşları yapanların hep kadınlar olduğunu görür. Bu tarihten itibaren kadınlar yavaş yavaş tarih sahnesinden silinir.
Araştırmacı yazar, devletin erkekler tarafından örgütlenmesinden önce neolitik devrimi kadınların yaptığı savını öne sürüyor: “10 ila 12 bin yıl önce başlayan bu döneme ön neolitik diyoruz.
Tarımcı kadın çıkıyor ortaya. Sığırı evcilleştiriyor, süt elde ediyor, yiyecek hazırlıyor. Erkek henüz üretici değil. Kadın doğuruyor, çocuğunu kucağına alıyor. Öykündüğü davar ve sığır yavrusu da ‘m’ sesi çıkarıyor. Dikkat edin birçok dilde anne sözcüğü ‘m’ sesi ile başlar.”
İPLİĞİ BULAN KADIN
Devletin kurulmasıyla iktidar, kadından erkeğe geçiyor. Daha sonra dokumacılık kadından alınıp, erkek peygambere atfediliyor. Terzilerin piri olarak İdris
kabul ediliyor.
Cıbıroğlu, “Ondan önce ipliği, düğümü, dokumayı bulan aslında kadınlar. Sümer’de giyecek tanrıçası var” diyor ve devam ediyor: “Kapatılmak, örtünmek engellenmektir. Kim bağlanır? Esir ya da hayvan kaçmasın diye bağlanır. Örteriz. Örtmek ve bağlamak büyülerde kullanılmış. Kadının elinde büyü bir silah. Bu yüzden birçok eskiçağ uygarlığında kadınlara yasaklanıyor büyü. Sadece erkek büyücülere izin veriliyor." diyor.
"Bir sava göre 40 bin yıl, diğer sava göre 70 bin yıl önce Afrika’da yapılmış bir ip bulunuyor. Artık ipi kadının bulduğu da kabul ediliyor. Çünkü kadın heykelciklerinin üzerinde büyü nesneleri olarak ipler, bağlar ve dokuma parçaları var. Anadolu’da bugün bile hâlâ kadın saçıyla erkeğin cinsel iktidarı uzaktan bağlanıyor.” diye ekliyor yazar.
KALITIMSAL İMGELER
Yazar, artık bütün dünyada antropologların kadınların simgeciliği, büyü için başlattıklarını kabul ettiğini söylüyor: “Çünkü onlar tarımcı. Emeğinin boşa gitmesini istemediklerinden büyü simgeciliğini buluyor. Ve büyüde kendi vücudundan simgelere yer veriyor. Vücuduna ait simgesel işaretler arasında saçını da sıklıkla kullanıyor.” Cıbıroğlu, saçın en tepede yer alması dolayısıyla kalenin burcu gibi olduğunu, yüzyıllar boyunca bir reklam panosu gibi kullanıldığını söylüyor. Büyücü kadın, bereket büyüleri yapan yüce ana... İyilik, kötülük, kısırlık hepsi kadınla bütünleşmiş yüzyıllar boyunca.
Cıbıroğlu, “Yılan saçlı kadın heykelciklerine bütün coğrafyalarda, Asya’da, hatta Afrika’da bile rastlanıyor. Bugün biz yılan saçlı kadına rastlamayız, böyle bir tehdit yok aslında. Fakat dünyanın birçok yerinde yapılan araştırmalar, insanların en çok korktuğu hayvanın yılan olduğunu ortaya koyuyor.”
Araştırmacı bunun nedenini insanların yaşadıkları birikimlerin yok olmamasına bağlıyor. Bunlara kalıtımsal imgeler deniyor, rüyalarda ve sanatçıların eserlerinde ortaya çıkıyor. Kadın saçının da bu tehlikeli kalıtımsal imgelerden biri olduğunu belirtiyor yazar.
ÖRMEKTEN ERKE
Cıbıroğlu anaerkil dönemde erkeklerin çok zor dönemler yaşadıklarından bahsediyor, “ Günümüzde kadının durumu neyse, orada da aynısı yaşanıyor” diyor ve ekliyor, “Erkekler avlanıyor ve yaptıkları planlar kısa vadeli. Ama kadınlar doğuruyor, çocuğunu yaşatmaya çalışıyor.
Onu örtecek, soğuktan koruyacak bir şeye ihtiyacı var. Çocuğunu doyurması gerek, ayrıca nazar değmesin diye uğraşıyor. Tabii bunlar için dokumayı buluyor, ürünü ekiyor, doğal afetlerden hem çocuklarını hem ürünlerini koruyor. En başta dokuma yapması, kadını büyücüyle özdeşleştiriyor.
Zaten bu dile de yansıyor. Örümcek örmekten gelir. Kadın saçı da örgüdür. Türkçe’de “ör” sözcüğü için Türk Dil Kurumu’nun derleme sözlüğüne baktığımız zaman, “ör” ile yapılan sözcükler “erk”e kadar gidiyor.”
taraf