Tesettüre dair bir risâle…
Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân’ın tesettür emrinin kadınların fıtratına uygun olduğunu psikolojik, sosyolojik, biyolojik, tarihî yönleriyle (fark edebildiğimiz kadarıyla) anlattığı Tesettür Risâlesi’ndeki iki cümle yüzünden 1935’te tutuklanır.
Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesinin 19 Ağustos 1935 tarihinde verdiği kararla, hukukî bir suç isnat edilmemesine rağmen, “kanaat-i vicdaniyeye” dayanarak 11 ay hapisle birlikte Kastamonu’da “mecburî ikamet” cezasına maruz kalır. Tesettür Risâlesi yüzünden Bediüzzaman Hazretlerinin 15 talebesi de altışar ay hapis ile cezalandırılır. (Tarihçe-i Hayat, 2006 Yeni Asya Neşriyat baskısı, s. 11)
Bediüzzaman, Ağır Ceza Mahkemesindeki tabloyu başka bir eserinde şu şekilde değerlendirir:
“Tesettür Risâlesini… müellifinin mahkûmiyetine sebep gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedî mahkûm ve mahcup eylemiş.” (Sözler, s. 668)
Yukarıda yer verdiğimiz aynı cümlenin başında “Tesettür Risâlesinin esasıdır” dediği şu tesbitleri de yapar:
“Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla erkekleşirler. (Üstadımızın Arapça bir ifadesi)” (Sözler, s. 668)
Kadınların hayâsız bir şekilde erkekleşmesinde sefih erkeklerin oynadığı rol dikkatle yorumlanmaya değer bir tesbit öyle değil mi?
Özellikle de cinselliğin haram-helâl sınırını tanımadığı bu ortamda bugün de tazeliğini muhafaza eden yorumlar bunlar...