ya da şöyle bakmak gerekmez mi beşer zulmeder kader adalet eder...
ya da şöyle bakmak gerekmez mi beşer zulmeder kader adalet eder...
bizlere şeri olanı doğru olanı söyleyecek kişinin mutlaka şeriatı nefsinde her yönüyle yaşayabilen birisi olması gerekmez bu nefsin kendini savunması gibi geldi biraz bana doğruyu kim söylerse hırzı can edip şeri olan budur allah razı olsun ama yapamıyorum demek gerekmez mi?
[quote=CAN KARDEŞ;277762]kadeşim bakım rumuzuz da tebliğ
yani tebliği iyi mutaala etmiş olanız lazım. Elhamdulillah
Şimdi üniversiteyi okumayınca insanlar dininden uzaklaşıyormu ?
Ben böyle birşey demedim asıl insanlar o özgür ortamı görünce dinden uzaklaşabiliyor (Allah muhafaza).Ayrıca bilgili olmak için illada bir üniversite mezunu olmak gerekmez.Maşallah sizin gibi ablalarımız abilerimiz kendilerini geliştirip bizlere de faydalı oluyorlar.Bazı olaylara bakış açımız farklı olabilir.Ama hiçç bir zaman ne baş açmaya ne peruk takmaya olumlu bakmadım, doğrudurda demiyorum.Neyse bunları yazmak bile üzüyor beni Rabbim tüm mügmin ve mügminelerin yardımcısı olsun ve bizleri dostdoğru yola iletsin.Amin
Zîra sınıfı, senesi, süresi, mezuniyeti, diploması olmayan; ömür boyu an be an devam eden imtihanın notunu zaman içinde yaşanan ihlâsın, samimiyetin, sadakatin ve gayretin tayin ettiği daimî bir talebelik bu.
Ninja Kedi
Burada ferd niyetini,amacını iyi ayarlamalıdır. Osmanlı sultanlarının haccı terklerinin sebebi makam sevgisi değil tahtta bulunmama neticesinde ülkenin ve halkın göreceği zarardır.
Bu konudaki mevzu ile kıyas edilebilir.
Zîra sınıfı, senesi, süresi, mezuniyeti, diploması olmayan; ömür boyu an be an devam eden imtihanın notunu zaman içinde yaşanan ihlâsın, samimiyetin, sadakatin ve gayretin tayin ettiği daimî bir talebelik bu.
İkinci mesele: Otuz birinci ayetin işaretinin beyanında, -2-. bahsinde denilmiş ki: Bu asrın bir hassası şudur ki, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı bakiyeye bilerek tercih ettiriyor. Yani, kırılacak bir cam parçasını baki elmaslara bildiği halde tercih etmek bir düstur hükmüne geçmiş.
Ben bundan çok hayret ediyordum. Bugünlerde ihtar edildi ki, nasıl bir uzv-u insanî hastalansa, yaralansa, sair âzâ vazifelerini kısmen bırakıp onun imdadına koşar. Öyle de, hırs-ı hayat ve hıfzı ve zevk-i hayat ve aşkı taşıyan ve fıtrat-ı insaniyede derc edilen bir cihaz-ı insaniye, çok esbapla yaralanmış, sair letaifi kendiyle meşgul edip sukut ettirmeye başlamış; vazife-i hakikiyelerini onlara unutturmaya çalışıyor.
Hem nasıl ki bir cazibedar sefihane ve sarhoşane şâşaalı bir eğlence bulunsa, çocuklar ve serseriler gibi, büyük makamlarda bulunan insanlar ve mesture hanımlar dahi o cazibeye kapılıp hakikî vazifelerini tatil ederek iştirak ediyorlar. Öyle de, bu asırda hayat-ı insaniye, hususan hayat-ı içtimaiyesi öyle dehşetli, fakat cazibeli ve elîm, fakat meraklı bir vaziyet almış ki, insanın ulvî latifelerini ve kalb ve aklını nefs-i emmaresinin arkasına düşürüp pervane gibi o fitne ateşlerine düşürttürüyor.
Evet, hayat-ı dünyeviyenin muhafazası için, zaruret derecesinde olmak şartıyla, bazı umur-u uhreviyeye muvakkaten tercih edilmesine ruhsat-ı şer'iye var. Fakat, yalnız bir ihtiyaca binaen helâkete sebebiyet vermeyen bir zarara göre tercih edilmez, ruhsat yoktur.
Halbuki bu asır, o damar-ı insanîyi o derece şırınga etmiş ki, küçük bir ihtiyaç ve âdi bir zarar-ı dünyevî yüzünden elmas gibi umur-u diniyeyi terk eder.
Evet, insaniyetin yaşamak damarı ve hıfz-ı hayat cihazı, bu asırda israfatla ve iktisatsızlık ve kanaatsizlik ve hırs yüzünden bereketin kalkmasıyla ve fakr u zaruret, maişet ziyadeleşmesiyle o derece o damar yaralanmış ve şerait-i hayatın ağırlaşmasıyla o derece zedelenmiş ve mütemadiyen ehl-i dalâlet nazar-ı dikkati şu hayata celb ede ede o derece nazar-ı dikkati kendine celb etmiş ki, ednâ bir hâcât-ı hayatiyeyi büyük bir mesele-i diniyeye tercih ettiriyor.
Bu acip asrın bu acip hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur'an-ı Mucizü'l-Beyânın tiryak misâl ilaçlarının naşiri olan Risale-i Nur dayanabilir ve onun metin, sarsılmaz, sebatkar, halis, sadık, fedakar şakirtleri mukavemet edebilir. Öyleyse, herşeyden evvel onun dairesine girmeli, sadakatle, tam metanet ve ciddi ihlas ve tam itimadla ona yapışmak lazım ki, o acip hastalığın tesirinden kurtulsun.
Umum kardeşlerimize birer birer selam ve dua ediyoruz.
2 "Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler..." İbrahim Sûresi: 14:3.
Zîra sınıfı, senesi, süresi, mezuniyeti, diploması olmayan; ömür boyu an be an devam eden imtihanın notunu zaman içinde yaşanan ihlâsın, samimiyetin, sadakatin ve gayretin tayin ettiği daimî bir talebelik bu.
MuM
2 "Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler..." İbrahim Sûresi:
Allahın izniyle bizim yaptığımız dünya hayatını ahirete, hemde seve seve tercih etmek (asla)değildir.Eğer böyle anlaşılıyorsa, bu büyük suizandır.Rabbim hiç birimizi doğru yoldan ayırmasın, saptırmasın.Amin
Zîra sınıfı, senesi, süresi, mezuniyeti, diploması olmayan; ömür boyu an be an devam eden imtihanın notunu zaman içinde yaşanan ihlâsın, samimiyetin, sadakatin ve gayretin tayin ettiği daimî bir talebelik bu.
" Ey Rabbim,
Kuran'ı kalbimin baharı,sıkıntı ve gamlarımın atılma vesilesi kılmanı Senden niyaz ediyorum."
O, “ben Senin Rabbin değil miyim?” dedi. Sen “Evet” dedin. “Evet” demenin şükrü nedir, bilir misin? Çok bela çekmektir. Bilir misin bela çekmenin sırrı nedir? Yani fakr u fena dergahındaki halkaya katılmaktır...
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)