Parayı ver, tarihi değiştir!
Abdurrahman Dilipak


Haber şöyle: “Avrupa Birliği, KKTC ve Rumlara ‘Barış için, savaş konularını ders kitaplarından çıkartın. Masrafı öderim’ dedi. KKTC yöneticileri bunu hemen kabul etti. AB’den gelen 69 bin YTL ile yeni sosyal bilgiler kitabı basıldı.

Kitaplarda artık Atatürk, Kurtuluş Savaşı, Kıbrıs Harekâtı, Türkiye Cumhuriyeti, Rauf Denktaş yok..” Peki, Rumlar ne yaptı? “Tarih değişmez.. Para sizin olsun” dedi.


Yani ne demiş oluyorlar bu şekilde Rumlar?.. “Biz kendi yalanımızdan memnunuz, sizin yalanınızı istemiyoruz. Herkesin kendi yalanı kendine” mi demiş oluyorlar?

Takvim gazetesinin haberine göre; KKTC’de okullarda okutulan sosyal bilgiler kitaplarında Atatürk’ten ve Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan söz edilmiyor. Avrupa Birliği’nin “Rumlarla dost olmak için kitaplarınızdaki millî tarihleri silin” önerisi KKTC’de uygulanmaya başlandı. Skandal uygulamayla 6. sınıf sosyal bilgiler ders kitabında Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı ve Kıbrıs Barış Harekâtı bulunmuyor. Ancak tarih sahnesinde yer alan Sümerlerden Osmanlılara tüm uygarlıklar ve devletler anlatılıyor. Kitabın orta bölümlerinde Türkiye Cumhuriyeti Dönemi ifadesi geçiyor. Sanki daha sonra yeni bir devlet kurulmuş gibi. Kitapta sadece 1 sayfada Atatürk’ün resmi bulunuyor. (Tabii en az bir forma olmalıydı. İstiklâl Marşı, Ey Türk gençliği!)
Peki hiç düşündünüz mü; neden bizimkiler bu işe “evet” diyor da, Rumlar “hayır” diyor?.. Gerçekten bizimkiler ucuz ve hain adamlar mı?.. Rumlar daha mı “kahraman” yani?.. Taviz vermiyorlar!.. Peki, bu adamları seçenler de bunları seçtiğine göre onlar da hain.. O zaman bizim şu kahramanlık hikâyeleri ne oluyor?.. Bir bakıyorsunuz; Türk önde Türk ileri, Türk en büyük.. Bir bakıyorsunuz; hain, ucuz, kaba saba, cahil kalabalıklardan oluşan bir toplum.. Hani Türkler, bazı şeyleri asla yapmazlardı.. Demek, bir kısmının kanı bozuk!.. Ya da ahlâkı, huyları değişmiş!.. Yani, köprünün altından çok şey geçmiş demek ki!

İçinde hain ve kahramanlar olan bir toplum.. Hem de herkes karşılıklı olarak birbirini ihanetle suçluyor.. Herkesin kahramanı, karşı tarafın haini.. Yani hainler aynı zamanda kahraman, kahramanlar ise ötekilerin gözünde hain.
Hem Mustafa Kemal, batılılaşmanın mimarı değil mi idi?.. “Çağdaşlık = batılılaşma” diye öğretilmedi mi? Biz batının yazısını, takvimini, kıyafetini, siyaset biçimi ve yaşama tarzını almadık mı? Peki onlar şimdi neden Mustafa Kemal’i istemiyorlar?

Hani gün gelecek; “Yunanlıları denize filan dökmedik, gemilerine binip geldikleri gibi gittiler.. Mustafa Kemal, İzmir’e girdiğinde Todor’un kahvehanesine gidip beyaz tuzlu leblebi ile rakı içti. Vilayet Konağı’nın balkonuna elinde rakısı ile çıkıp kardeşlik nutku söyledi!” diyecekler nerede ise.. Hani bir de böyle bir tarih kurgusu var.. Mustafa Kemal’le Venezilos’u Ege’nin iki yakasındaki dost olarak tanımlayan.

Çanakkale’de o kadar birbirimizi boğazladık da ne oldu, bugün Anzaklarla şafak ayinleri düzenlemiyor muyuz?

Böyle bir yapıdan nasıl bir gerçeklik üretirsiniz?

Ders kitaplarında yazan tarihe gerçekten sahip çıkacak mıyız?.. Değiştirmeyecek miyiz anlatılanları?.. Yani çocuklarımıza 1. İnönü Savaşı gibi olmayan bir savaşın destanını anlatmaya devam mı edeceğiz?.. Kurtuluş Savaşı gerçekten anlatıldığı gibi mi?.. Çanakkale’de gözden kaçırılan bir şey yok mu sizce?.. Seyyid Çavuş’un kol gücünü tartışalım derken gözümüze çok yaklaştırılan birtakım olayların arkasında bir ormanı kaybediyoruz olmayalım sakın.. Ha bu arada Seyyid Çavuş’un o bildik fotoğrafı bir Alman fotoğrafçıya aitmiş, daha sonra o günlerin anısına çekilmiş.. Sırtladığı mermi de maket..

Ne yapalım şimdi?..

Aslında ne mevcudu savunabiliriz ne de yeniyi.. Dünkünü dayatanlar da bugünkü değişimi dayatanların ta kendisi değil mi?

Kullan ve at.. Miadı dolunca değiştir.. Öyle ya; bunlar siyaset endüstrisinin ürettiği markalar.. Ürettiği malzemeler.. Çocuklarımıza okutulan tarih de yaşanan tecrübeler birikimi değil, resmi ideolojinin propagandası için üretilen bir nesne sadece..

Daha önce resmi ideolojinin kiralık kalemleri, parayı verince resmi tarih kitapları yazıyorlardı.. Şimdi de aynı yolu kullanan başkaları aynı yolu deniyorlar.. Parayı verip tarih yazdırıyorlar.. Yani değişen fazla bir şey yok.. Tarih yazarlarının bir kısmı için arzı ihlas ettikleri makam aynı, yani para.. Ya da daha başka bir şey! Peki o ne?

Eee, yarın bakarsınız bize de denecek; şu Kurtuluş Savaşı’nı yeniden yazın diye?.. Hani Yunan’ı nasıl denize döktük, “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz ileri” filan var ya!.. Ecevit’in “Rakıyı içince anlarsın Yunan’la kardeş olduğunu” yazacağız gün gelecek.. Atatürk-Venezilos dostluğundan söz edeceğiz.. Yok öyle Sütçü İmam filan.. Zaten Maraşlı o adam “mürteci!” Ne yani, adamlar; ‘ılımlı İslâm’ diye İncil’e benzer bir Kur’an, papaza benzer bir imam, kiliseye benzer bir cami, Hıristiyana benzer bir Müslüman icat etmek için çalışıyorlar.. Bölgedeki 23 ülkenin rejimini, sınırlarını, yönetimini değiştirmek istiyorlar, kimseden “gık” yok, Kıbrıs’ta tarih kitapları yeniden yazılmış, eyvah! Daha çok şeyi değiştirecekler..

Yapmak istedikleri, mevcut yanlışı yeni bir yanlışla değiştirmek.. Bugünkü değişimin mimarları, bugün değiştirmek istedikleri tarihin de sponsorları idi aslında.

Yani, başımıza gelen bu felaket ilk değil.. Dünden gelen cüret ve cesaretleri, alışkanlıkları var.

Direnecek olursanız, çok daha vahim tarih belgelerini arşivlerinden çıkartırlarsa görürsünüz o zaman gününüzü..
Selâm ve dua ile..


Vakit