“Tarihi yanl?ş yazmak bir millet olman?n ayr?lmaz parças?d?r.” Böyle demişti Frans?z düşünürü Ernest Renan. Uluslaşma ile tarih yaz?m? aras?ndaki bağ bu şekilde dile getirilmeliydi ona göre.



Asl?na bak?l?rsa Fransa için olduğu kadar ABD için de geçerlidir bu tarihi yanl?ş yazma pratiği. Holocaust sonras? Yahudi tarihi bir daha eskisi gibi yaz?lamayacak kadar değişmedi mi? Hint tarihçileri şimdi kollar? s?vam?ş, ?ngilizlerin tarih üzerinden zihinlerinde meydana getirdiği derin çatlağ? nas?l tamir edebiliriz diye gece gündüz uğraşm?yorlar m?? Çin derseniz, o tamamen başka bir alemde kulaç at?yor. Hatta bir iki y?l evvel Amerika’y? keşfedenin Kristof Kolomb değil, Zeng Ho adl? bir Müslüman Çinli olduğunu iddia eden sempozyum bile düzenlendi Singapur’da. Kitaplar da cabas?…





Demek ki, tarih de öyle bir kere yaz?ld? m?, Everest’in zirvesi gibi yerinden edilemeyen bir granit kütlesi değil. Sonuçta o da bir insan ürünü ve bir süre sonra her insan ürününden s?k?ld?ğ?m?z gibi ondan da s?k?lmaya ve yeni bir ‘geçmiş masal?’n? arzulamaya koyuluyoruz. Baksan?za, 18 Mart’? “Şehitler Günü” ilan ettik kanunla. Ancak şimdilerde 16 Mart Şehitler Günü’nü hat?rlayacak bir Allah’?n kulunu bulmak isteseniz ilaç için bile yoktur (belki baz? uzmanlar? d?ş?nda tutabiliriz bu yarg?n?n).



Peki neydi 16 Mart ? 1960’l? y?llara kadar bizi sokaklara döken ve yürüyüşler yapt?ran bu tarih, ?ngilizlerin Meclis-i Mebusan’? bast?ktan sonra Şehzadebaş? Karakolu’na bask?n düzenleyip 6 Türk askerini kalleşçe şehit etmesi (1920) trajedisinin y?ldönümüydü. Emperyalist ?ngilizlere olan kinimizi sokağa döktüğümüz bu y?ldönümü kay?plara kar?şm?şt? ki, bu y?l iki gün sonras?na konuşland?r?lan Şehitler Günü, 16 Mart’ta hunharca katledilen Mehmetçiklerin aziz ruhlar?na bir parça da olsa teselli vermiş olmal?d?r.



Bu yüzden diyorum ya, ?stiklal Savaş? (sonradan uydurulan ‘Kurtuluş Savaş?’ değil, çünkü biz Yunan’?n elinden kurtulmak için değil, bağ?ms?zl?ğ?m?z? sağlamak uğruna savaşm?şt?k) y?llar?m?z?n tarihi 1927’deki Nutuk ekseninde ve 1930’lar?n ortalar?nda geliştirilen Tarih Tezi yörüngesinde yeterince kald?. Art?k onu yeni eksenler ve yörüngeler üzerinden yeniden okumaya girişmenin vakti geldi.



Hat?rlars?n?z, daha önceki bir yaz?mda Sivas Kongresi günlerinde Mustafa Kemal Paşa ve Rauf (Orbay) Bey’in imzalar?n? taş?yan bir mektubun Louis Edgar Browne adl? bir gazeteci eliyle ABD Senatosu’na gönderildiğini ve mektupta Senato’dan bir inceleme heyetinin Anadolu’ya yollanmas?n?n istendiğini ele alm?şt?m. Gazi Mustafa Kemal Nutuk’unda bu mektubun gönderilip gönderilmediğini pek iyi hat?rlamad?ğ?n? söylemekteydi. Halbuki belgelerle gösterdim ki, mektup gönderilmiş, o kadar gönderilmiş ki, mektup üzerine Sivas’a gelen General Harbord Mustafa Kemal ve Rauf Bey’le görüşmüş, sonra Erzurum’da Kâz?m (Karabekir) Paşa ile incelemelerde bulunmuştu. Mektubun imzal? nüshas?n? bulup neşretmiştim. (Son kitab?m Yak?n Tarihin Kara Delikleri’nde (Timaş Yay?nlar?) orijinalinin fotokopisini bulabilirsiniz.)



Şaş?ranlar, hatta k?z?p köpürenler oldu. Sözlerimi amaçlamad?ğ?m noktalara çekenler de eksik değildi. Ancak o yaz?da as?l şunu söylemeye çal?şm?şt?m: 1919 şartlar?nda insanlara doğru ve normal görünen bir karar, 1927’de anormal görünmeye başlayabilir. Bunda tuhaf bir şey de yok. Bak?n Ahmet Necdet Sezer’in 7 y?l önceki sözleri ile veda konuşmas? aras?ndaki dağlar gibi farka ve ondan sonra yeniden düşünün isterseniz söylediklerimi.



Şimdi size ?stiklal Savaş? y?llar?n?n farkl? bir yüzünü gösterecek birkaç fotoğraf sunmak istiyorum.







Birinci fotoğraf, Eylül 1919’da Erzincan Hükümet Konağ?’n?n girişini gösteriyor. Merdivenlerin hemen baş?nda iki askerimiz ellerinde bir bez afiş tutuyorlar. Üzerinde şöyle yaz?yor: “Vive l’Art. 12 des Principes de Wilson.” Türkçeye çevirisi: “Yaşas?n Wilson Prensipleri’nin 12. Maddesi.



“Yaşas?n” denilen bu Wilson Prensipleri de nedir? Peki bu Frans?zca bez afiş Erzincan Hükümet Konağ?’n?n kap?s?na –Türkler için olamayacağ?na göre- kimler için as?lm?şt?r?



Siz düşünedurun, ben ikinci bombam? patlatay?m.








?kinci fotoğraf?m?z ise hemen ayn? günlerde Erzurum’da çekilmiştir. ?ki Dadaş?n elinde bu defa bir pankart görülüyor. Etraf da kalabal?k say?l?r. Bir gösteri, muhtemelen. Pankart bu defa Türkçe konuşuyor: “<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Vilson Prensipleri Madde