+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 20

Konu: GÜNÜN TARİHİ: 8 -10 Kasım 1938

  1. #1
    Ehil Üye *AHMET* - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2016
    Mesajlar
    3.440

    Standart GÜNÜN TARİHİ: 8 -10 Kasım 1938

    M. Latif SALİHOĞLU
    latif@yeniasya.com.tr


    Ölüm sekeratı 8 Kasım’da başladı

    Dolmabahçe’de yatan M. Kemal’i “ölüme götüren ağır koma” hali, 8 Kasım (1938) başladı.

    Nitekim, 8 Kasım’daki “resmî tebliğ”de, M. Kemal'in bu ağır koma hali hakkında yapılan duyuruda şu ifadeler yer aldı: "Bugün saat 18.30'da, hastalık birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhî vaziyetleri yeniden ciddiyet kazanmıştır."

    9 Kasım’daki son tebliğde ise "Umumi durumun vahâmete doğru seyrettiği" şeklindeki ifade, resmî kayıtlarda aynen yer almış oldu. (Bkz: TTK Yayınları, TC Krononoljisi, s. 629)

    Bu bildirideki ifadenin mânâsı, aslında "M. Kemal öldü" demektir. Aksi halde "umumî vahâmet" tabiri kullanılamazdı.

    Söz konusu ölümün 9 Kasım gecesi gerçekleşmiş olduğuna dair daha başka deliller var. İki tanesinden kısaca söz edelim.

    BİRİNCİSİ: Yıllarca M. Kemal'in şoförlüğünü yapan Seyfettin Yağız, “D.B.Tercüman” muhabiri Nide Eryılmaz'a konuşarak şunları söyledi: "Atatürk 10 Kasım'da ölmedi. Söylersem, tarihi şaşırtıyorsun diyorlar. Atatürk öldükten sonra beni Dolmabahçe'ye kapattılar. Dışarı çıkmamı istemediler."

    İKİNCİSİ: Cumhuriyet gazetesinin 9 Kasım gecesi yapılan yıldırım baskısında, M. Kemal'in öldüğü haberi yer aldı. Sonradan “resmî görüşe aykırı” bulunduğu için derhal toplattırılıp imha edilen bu yıldırım baskı, esasında sırf ölüm haberini vermek için çıkmıştı.

    Karabulut gibi dağları saran “Derin resmî korkular”, oradan alaşağı olup derin vadilere indiğinde, kimi ellerde saklı tutulan bu tür bilgi ve belgelerin ortaya çıkacağı da unutulmasın.

    Dolayısıyla ve netice itibariyle, M. Kemal’in ölüm günü ve saatinin “10 Kasım, saat 9’u 5 geçe” olan rapor ise, kesinlikle yalan ve uydurmaya dayalı bir tasarımdan ibarettir. Gerçeklikle, uzaktan yakından bir alâkası yoktur.

    Yakın tarih ‘yalan tarih’ oldu

    Resmî görüş gözlüğüyle bakılarak anlatılan “Birinci Reis” M. Kemal, gerçek M. Kemal’i kesinlikle yansıtmıyor.

    İstisnasız tamamı yalan, yanlış ve uydurma anlatımlardır.

    Onu olduğu gibi anlatmak yerine, “sipariş üzre” ve “istenildiği gibi” anlatmak, daima ağır basmıştır.

    Konuların bir kısmını özet veya başlıklar halinde sıralamak gerekirse, şunları söylemek mümkün:

    * Kast ettiğimiz resmî tarihçiler ve sözde araştırmacılar, ellerindeki olağanüstü imkânlara rağmen, M. Kemal’in şeceresini belgeli, ispatlı, tesbitli şekilde ortaya koymadılar.

    * Aynı şekilde, onun Selanik’teki Yahudilerle, Dönmelerle ve bilâhare İngilizlerle olan irtibat ve diyaloglarını olduğu gibi yansıtma cihetine gitmediler, gitmiyorlar.

    * Kezâ dinî, örfî, tarihî ve millî geleneklerle zerrece örtüşmeyen ve asla uyum sağlamayan “ilke ve inkılâplar”ını, sanki “mükemmel millî” imiş gibi anlatarak, böyle yüzde yüz yalan ve uydurma olan şeyleri nesillere yutturmaya vargücüyle çalıştılar. Ne yazık ki, bunda büyük ölçüde başarılı da oldular.

    * Latinceyi “Türk harfleri”, İsviçre’den ithal kànunları “Türk Medenî Kànunu”, şapkayı “medeniyet serpuşu”, Türkçe’ye çevrilen ezan ve kàmeti “daha iyi anlaşılsın diye”, İstiklâl Harbinde sipere koştuğu halde İstiklâl Mahkemesinde asılanları “vatan haini” diye tanıtarak ve daha nice konuyu alt-üst ederek, “yakın tarih”imizi adeta “yalan tarih”e çevirdiler.

    Ve nihayet, M. Kemal’in ölümünü dahi olduğu gibi anlatıp insanlarımıza yansıtmak yerine, bu konuyu bile sis ve duman perdesine sardırarak, tam bir yalan, sipariş ve uydurma bilgilerle, milyonları aldatmaktan geri durmadılar.

    @salihoglulatif:

    Çifte standart:

    a) Ben mâsumum hâkim bey! Aldatıldım. Rabbim ve milletim beni affetsin.

    b) Ben hâkimim mâsum bey! Rabbim ve milletim affetse de, BEN seni yine affetmem.

    * * *

    Uçurumdan önceki son düzlük: Şikâyet ettiği bütün hata, belâ ve günahların ortağı, hissedarı olduğu halde, yine tutup başkasını suçlayarak kendini pirüpâk gösterme hali...

  2. #2
    Ehil Üye olabilir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    May 2017
    Mesajlar
    1.109

    Standart

    Bakara, 39. Ayet: İnkâr edip âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir, onlar orada ebedî kalırlar.

  3. #3
    Vefakar Üye Ahmet. - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2017
    Mesajlar
    499

    Standart

    ...

  4. #4
    Ehil Üye Ahmet.Ramazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2017
    Mesajlar
    1.255

    Standart

    güncel

  5. #5
    Ehil Üye Ahmet.Ramazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2017
    Mesajlar
    1.255

    Standart

    "Said ve arkadaşları, Mustafa Kemal'e din yıkıcı, süfyan demişler ve kalblerdeki sevgisini bozmağa çalışmışlar. Onun için mahkûm ediyoruz." Acaba ölmüş gitmiş bir adamın şahsına karşı bin defa böyle itiraz da olsa, umumî bir dava oluyor. Mahkeme-i adalet buna dair böyle bir hükmü vermek, elbette pek acib bir mana iş içinde var.


    Said Nursi
    Emirdağ Lahikası


  6. #6
    Ehil Üye Ahmet.Ramazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2017
    Mesajlar
    1.255

    Standart

    A'râf, 50. Ayet: Cehennemlikler de cennetliklere, "Ne olur, sudan veya Allah'ın size verdiği rızıktan biraz da bizim üzerimize akıtın" diye çağrışırlar. Onlar, "Şüphesiz, Allah bunları kâfirlere haram kılmıştır" derler.

  7. #7
    Ehil Üye Ahmet.Ramazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2017
    Mesajlar
    1.255

    Standart

    Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir hadîs-i şerifin ihbarıyla, Kur'ana zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimive sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi. Said Nursi - Emirdağ Lahikası

  8. #8
    Ehil Üye Ahmet.Ramazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2017
    Mesajlar
    1.255

    Standart

    Rivayette vardır ki: "Âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar, uluhiyet dava edecekler ve kendilerine secde ettirecekler."

    Allahu a'lem, bunun bir tevili şudur ki: Nasılki padişahı inkâr eden bir bedevi kumandan, kendinde ve başka kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur eder. Aynen öyle de: Tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevi rububiyet tahayyül ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine ubudiyetkârane serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.

    Şualar


  9. #9
    Ehil Üye Ahmet.Ramazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2017
    Mesajlar
    1.255

    Standart

    Şualar'a giren Beşinci Şua ellerine geçmesi ehemmiyetlidir. Fakat bunda da bir hikmet var. Belki onlara kendi mesleklerini bildirmek ve Cehennem'e gidenin mahiyetini bilmek için, fevkalâde iktidar haricinde bir kaza-i İlahîdir, diye Cenab-ı Hakk'ın hikmetine ve inayetine ve hıfzına itimad edip, merak etmeyiniz.

    Said Nursi
    Kastamonu Lahikası


    Ehemmiyetlidir: Önemlidir.
    Hikmet: Gözetilen fayda ve gaye.
    Mahiyet: İç yüz, asıl, temel gerçek.
    Kaza-i İlahî: Kader yazısının Allah'ın(cc) emriyle gerçekleşmesi, Allah'ın takdirinin yerine gelmesi.
    İnayet: İyilik, yardım.
    Hıfzına: Korumasına.
    İtimad: Güvenmek.

  10. #10
    Ehil Üye Ahmet.Ramazan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2017
    Mesajlar
    1.255

    Standart

    Rivayette var ki: "Âhirzamanın dehşetli bir şahsı, sabah kalkar; alnında "Hâzâ kâfir" yazılmış bulunur."

    Allahu a'lem bissavab.. bunun tevili şudur ki: O Süfyan, kendi başına firenklerin serpuşunu koyup herkese de giydirir. Fakat cebir ve kanun ile tamim ettiğinden, o serpuş dahi secdeye gittiği için inşâallah ihtida eder, daha herkes -yalnız istemeyerek- onu giymekle kâfir olmaz.


    Şualar

    Âhirzaman: Dünyanın son zamanı, kıyamete yakın son devre.
    Hâzâ kâfir: Bu kafirdir.
    Allahu a'lem bissavab: Allah(cc) doğrusunu en iyi bilendir.
    Tevil: Bir sözden gaye edilmiş olması mümkün olan mana, bundan kasdedilen mana bu olabilir diyerek yapılan açıklama.

    Süfyan: Âhir zamanda geleceği ve ümmetin karanlık günler yaşamasına sebeb olacağı sahih hadislerde bildirilen dehşetli, dinsiz ve münâfık şahıs.
    Firenk: Avrupalı, batılı.
    Serpuş: Başlık.
    Cebir: Zor, Zorlama.
    Tamim: Genelleştirme, umumîleştirme.
    İhtida: Hidayete erme, Kur'anın gösterdiği iman ve islâm yoluna girmek.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. HeR Ay BiR HatiM ( KaSıM Ayı )
    By _vatan_ in forum Hatim Kampanyaları
    Cevaplar: 7
    Son Mesaj: 01.12.15, 15:12
  2. Kasım Ayı Kur'an-ı Kerim Hatmimiz
    By BiKeS_ in forum Hatim Kampanyaları
    Cevaplar: 17
    Son Mesaj: 27.11.09, 00:06
  3. Kasım Ayı Kur'an-ı Kerim Hatmi
    By HakanBa in forum Hatim Kampanyaları
    Cevaplar: 43
    Son Mesaj: 05.11.07, 11:15
  4. Ya Kasım
    By Tılsım in forum Dualar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 20.10.07, 23:28

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0