Lozan Zafer mi, Hezimet mi?
Kadir Mısıroğlu, cilt: 1, sayfa: 272-273
<< Ingiliz heyetinin başkanı Lord Gurzon, Lozan'da Ismet Paşa'nın müşaviri sıfatına haiz bulunan [Istanbul Hahambaşısı] Hayim Naum efendiyi çağırarak daha onceki taahhütlere uygun olarak hilafet ilga edilmediği takdirde sulhun gerçekleşemeyecegini söylemiştir. Esasen bu mesele ile öteden beri meşgul bulunan Hayim Naum Efendi, Ismet Paşa ile Lord Gurzon arasında bu mesele etrafındaki haberleri getirip götürmek suretiyle ciddi bir gayret sarfetmişti.
.....
Heyetin başkanı Ismet Inönü, tek başına 'hilafeti kaldırma' sözü verecek mevkide değildi. Hatta o günlerde TBMM'de hilafet lehine bir hava doğmuştu. Bizzat Mustafa Kemal Paşa hilafeti methediyordu. Mesela, Lord Gurzon'un tam Lozan'i terk ettiği gün, meşhur Balıkesir Hutbesini irad etmişti. Binaenaleyh, Hayim Naum'a müspet bir cevap veremedi.
Ismet'le işi bitiremeyen Hahambaşı hemen atlayıp Türkiye'ye dönüyor. O esnada Izmir Iktisad Kongresinde bulunan Mustafa Kemal Paşa ile görüşüyor. >>
*****
Harp Hatıralarım
Ali Ihsan Sabis, cilt: 5, sayfa: 358
<< Hatta, iddiaya gore Hayim Naum'a bir de yazılı 'taahhüt' veriliyor. Ve akabinde 'yorgun olduğu' ileri sürülerek ordu terhis ediliyor. >>
*****
Hatıraları ve Söylemedikleri ile Rauf Orbay
Feridun Kandemir, sayfa: 96-97
<< Ismet Paşa, anlaşıldığına göre, Lozan'da Ingilizlerle bir nev'i gizli arabuluculuk rolü oynayan Istanbul'un Hahambaşısı Hayim Naum Efendinin telkinleriyle, hilafetin artık ne şekilde olursa olsun Türkiye'de devamına müsaade edilmeyip derhal atılması lüzumu fikrini tamamiyle benimsemiş bulunuyordu. Peki, ya dört-beş ay önceki hilafete bağlılık hatta hilafetin kuvvetlendirilmesi düşünce ve kanaati ve bu yoldaki kat'i ifadeler ve Islam alemine bunun duyurulması hususundaki telaş ve heyecan ne olmuştu? >>
*****
Cumhuriyet'e Giden Yol
Abdurrahman Dilipak, 1991
sayfa: 330-335
Lozan'da Ne Oldu?
Her şey Lozan görüşmeleri sırasında oldu. Bir çok kaynaklarda "gizli bir andlaşma ile Ismet Paşa'nın Ingilizlere Hilafeti kaldırma sözü verdiği" belirtiliyor. Yakın Tarih Ansiklopedisinde de bu tez bir çok belge ile teyid edilmektedir.
Haim Nahum Efendi'nin bu yeni oluşumlarda büyük rolü olduğu görülüyor.. Daha sonra Mısır'a giderek Nasır'ın danışmanları arasında yer alacak olan Nahum efendi, projesini Amerika'da hazırlamış, Amerikan ve Fransız entelijansı ile birlikte sonuçlandırmıştır.. Nahum efendi Ismet Paşa'nın Lozan'da yanından ayrılmamış ve Mustafa Kemal Paşa ile de Izmir Iktisat Kongresi esnasında gorüşerek bu konuda görüş alışverişinde bulunmuştur.
Izmir Iktisat Kongresi yeni Turkiye Cumhuriyeti icin bir dönüm noktasıdır. Ali Ihsan Sabis bu görüşmeden sonra askerlerin yorgun oldugu gerekcesi ile terhis edildiğini yazar. Lord Gurzon görüşmelerin sonunda Hilafetin kaldırılması ile sulhün mümkün olabileceği mesajını verecektir.
Karabekir'in hatıralarında belirttigine gore Nahum Batılı ülkelere "Türklerin Islami bünyesini değiştirerek onların Protestanlığı kabul etmelerinin kolaylaştırılacağını" anlatmıştır. Gerçekten de Lozan sonrası gelişmeler cok ilginçtir. Batılılara ve azınlıklara bir cok imtiyazlar verilirken, okullardaki Islam tarihi, Osmanlı tarihi kaldırılarak Yunan Medeniyeti tarihi konmuş, Maarif Vekaleti Batı klasiklerini tercüme ettirerek, ardından ders kitaplarını Yunan ve Batı düşüncesi doğrultusunda yenileyerek bu emele hizmet edilmiştir.
Yakın Tarih Ansiklopedisi'nin 3. cildinde yer alan(sayfa:62) bir belgeye gore, Haim Nahum Gurzon'a "Siz Turkiye'nin mulki tamamiyetini kabul edin, onlara ben Islamiyet'i ve Islam temsilciliklerini ayaklar altında çiğnetmeyi taahhüt ediyorum." demiştir.
Inönü Lozan kahramanıdır ve Halife sınır dışına gönderilmiştir. Tek Parti iktidarının Istiklal Mahkemeleri ve Takrir-i Sükun gibi iki önemli silahı vardır artık. Ve Turkiye Cumhuriyeti yeniden biçimlendirilmektedir. Bu kez Kurtuluş Savaşı ruhuna karşı yeni bir utopya, devlet zihniyetine hakimdir.
Olaylar bundan sonra arkası arkasına gelişir. 3 Mart 1340 (1924) Tevhid-i Tedrisat.. Dini çevrelerde bir kıpırdanış. 20 Nisan: Turkiye devletinin dini din-i Islamdır.. Sistem Cumhuriyet, Din Islam, zahiren önemli bir değişiklik gözlenmiyor.
1 Şubat 1925 Şeyh Said isyanı. Ingilizler bir yandan Şeyh Said'i destekler görünüp öte yandan Ankara'yı Şeyh Said'e karşı kışkırtır. Devlet-şeriat hesaplaşması örgütlenmektedir... 29 Haziran 1925'de Diyarbakır'da 47 idam. 4 Mart 1925 Takrir-i Sükun kanunu... Ve ardından devrimler başladı. Şapka kanunu, Türbe ve Zaviyelerin kapatılması.
2.5.1928'de, 1924 Anayasasının 2. maddesi değiştirilerek "Türkiye devletinin dini din-i Islamdır" ibaresi çıkarıldı ve yerine de herhangi bir hüküm konmadı. Din yoktu artık. Allah adına yapılan yeminlerdeki "Vallahi" yerine "Namusum üzerine söz veririm" ibaresi kondu.
Aynı zamanda Anayasa'nın 26. maddesi de degiştirilerek TBMM'nin görevleri arasındaki seriat hükümlerinin yerine getirilmesine ilişkin hüküm de yok edildi.
.......
"Batı'ya kalkan tren" hızını almıştı.
"Hilafet'in kaldırılmasına dıştan ve içten akisler" derleyen Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı'nın Nisan sayısında bu konuya oldukca geniş yer ayırıyor. Ikbal gibi Islam şairleri o zaman Mustafa Kemal'i "Mücahid-i Islam" olarak selamlıyordu. Sonra "Eyvah"ı yazacaktı ama olan olacaktı bu arada.
Kabaklı'nın bu derlemesini özet olarak buraya aktarıyorum:
<< Türklerin hilafeti ansızın ve beklenmeyen bir tarzda kaldırmaları başta Ingilizler olmak üzere bütün Batı'dan alkış toplamıştır. Bu bakımdan Mustafa Kemal Paşa'ya yöneltilen pek çok övgüler arasında General Sheiril Mustafa Kemal Paşa'yı ünlü Protestan reformcu Martin Luther'e benzetmektedir. >>
Ingiliz yazarı Ph. Gravet "Saltanat ve Hilafet'in kaldırılmasını Türkiye'yi bir Avrupa devleti haline getirmek isteyen devrimci değişikliklerin ilki" olarak yorumluyor.
Hind müslümanları ve Avrupa müslümanları Hilafetin kaldırılması karşısında hayal kırıklıklarını ifade ederlerken "Briton and Turk, London 1941"de şu görüşler yer almaktaydı: "Türk Cumhuriyetcileri, müslüman uyrukları olan herhangi bir gayrimuslim devlet icin (Ingiltere gibi) her zaman güçlükler çıkartacak bir kurumu (Hilafeti) ortadan kaldırmakla Britanya Imparatorluğu'na olağanüstü bir iyilik yapmıştır."
* * *
Çeşitli kaynaklarda verilen bilgilerden, meselenin sadece "Hilafeti kaldırmak" meselesi olmadığı, bunun ötesinde, Mustafa Kemal ve avanesinin Türkiye'yi resmen hristiyan yapmayı bir süre düşündükleri görülüyor. Hayim Naum'un da bu maksadla Mustafa Kemal'le birkaç kez görüştüğü anlaşılıyor.