Tarihlerden 1 Aralık 1955.
Amerika'nın Montgomery kenti…
O yıllarda Amerikan yasalarına göre zenciler otobüste beyazlara yer vermek zorundadır. Zenciler bu durumdan oldukça şikâyetçidir ama yapabilecekleri bir şey yoktur. Zenciler toplumdan tecrit edilmiş bir yaşam sürmeye mahkûm edilmişlerdir.
İnsanlık dışı uygulamalar gün gelir kendi halinde sakin bir kadın olan Rosa Parks'ın canına tak eder. Rosa bir gün karanlığı delen önemli bir karar alır ve 'Ben artık otobüste beyazlara yer vermeyeceğim' der. Bu kararla sadece kendinin değil, tüm zencilerin kaderini değiştiren bir dönemi başlatır.
Nitekim ertesi gün otobüste bir beyaz Rosa'nın başında dikilir ve yer vermesini bekler. O buna aldırmaz. Rosa son derece kararlı bir tavırla yerini vermemekte direnir. Durumun gerginleşmesi üzerine şoför otobüsü en yakın polis karakoluna çeker. Rosa önce sorgulanır, ardından içeri atılır. Rosa Parks'ın bu davranışı ve uğradığı muamele önce tüm Montgomery'e, ardından da Amerika'ya yayılır.
Martin Luther King bu fırsatı iyi değerlendirir. 382 gün süren Montgomery otobüs boykotunu başlatır. Zenciler otobüse binmezler ve her yere yürüyerek giderler. Bazı beyazlar da onlara destek verir. Olaylar giderek büyür. Sonunda Amerika Federal mahkemesi, ırk ayrımcılığını yasaklar. Bu olay, Amerika'da vatandaşlık haklarının başlangıcı sayılır. Çok geçmeden, zencilerin beyazlara yer verme zorunluluğu ortadan kalkar. Uygulamaya son verilir.
Yıllar sonra Amerikan yönetimi bir bakıma iade-i itibar için Rosa Parks’ı Beyaz Saray’da ağırlar. Rosa Parks 1996'da Başkanlık Özel Ödülünü alır. 1999'da da Kongre tarafından altın madalya ile ödüllendirilir. ABD Başkanı Bill Clinton, Rosa Parks'a Başkanlık Özel Ödülü madalyasını takarken, "İyi ki, o gün o koltuktan kalkmadın" der.
İlginçtir, Rosa Parks’ı bu davranışından dolayı kutlayan Başkan Bill Clinton, Rosa Parks gibi siyahi olan Barak Obama’nın gün gelip eşi Hillary Clinton’ın elinden Demokrat Parti’den Amerikan başkan adaylığını alacağını elbette bilemez.
ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice da malum siyahîdir. Rice bir toplantıda konuşurken, Rosa Parks'ı anarak, "O olmasaydı, ben bugün bu koltukta oturamazdım" der. Ve elbette, Rosa Parks olmasaydı, Barack Obama’nın Amerika’da başkan adaylığı da söz konusu olamayacaktı.
Amerika’daki çarpık uygulamalar canına tak ettiği için yerinden kalkmayan siyahi bir kadın, bu oturuşuyla Amerikan tarihinin en köklü toplumsal değişikliklerinin önünü açar.