+ Konu Cevaplama Paneli
1. Sayfa - Toplam 2 Sayfa var 1 2 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 10 ve 12

Konu: Eylul

  1. #1
    Ehil Üye yakaza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    2.467

    Standart Eylul

    Eylül bu nasıl sevda...
    Gönül bağımı hazan vurdu,
    Duygularım sararıp soldu,
    Umutlarım göçmen kuşlar misali,
    Sonbahar'la başka diyarlara uçtu,


    Eylül bu nasıl sevda...
    Mutluluğum iki günlük,
    Hüzünüm ömürlük,
    Aşk dediğin mevsimlik,



    Eylül bu nasıl sevda...
    Baharı yaşamadan yüreğim,
    Yaprakları bir bir döküldü,
    Gönül bağıma hasat zamanı gelmiş,
    Güllerim,sümbüllerim boynunu büktü,



    Eylül bu nasıl sevda...
    Gözyaşıyla süslenmiş kelimelerim,
    Sonbahar yağmuru gibi,
    İçimden damla damla akıyor,
    Hislerim omuzumda kışa yol alıyor,


    ALINTI




    ''Madem ben de bu vatanın evlâdıyım,bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır.''

    Emirdağ Lahikası

    ...EN GÜZELİ SİNELERDE BİR YAD-I CEMİL OLARAK KALIP GİTMEK...


  2. #2
    Ehil Üye Enfâs - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2008
    Bulunduğu yer
    ..Ankara Kulvarları..
    Mesajlar
    1.090

    Standart

    Eline sağlık abla..çok hoş bir şiir...eylül; mevsim-i hazan....





    Allah’ım! Her zaman lütfunun aydınlığını bana yol gösterici et! Ucu Sana ulaşmayan yolu bana gösterme


  3. #3
    Ehil Üye yakaza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    2.467

    Standart

    EYLUL SABAHININ SERINLIGINI

    Eylul sabahının serınlıgını
    yaprakların serınlıgını
    cıgerlerıme dolduruyorum

    Sessızlık ve serınlık
    Bırlesıyor
    Yıkanmıs guvercınler
    Ve cok uzakta bır tren sesı

    Her zaman yenıden baslamak duygusu
    Doguyor ıcımde
    Her uyanısımda

    Duşmanlarımı bagışlıyorum
    Daha cok sevıyorum dostlarmı
    Her uyanısımda

    Eylul sabahının serınlıgını
    Yaprakların serınlıgını
    Yuregıme dolduruyorum


    ATAOL BEHRAMOĞLU.




    ''Madem ben de bu vatanın evlâdıyım,bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır.''

    Emirdağ Lahikası

    ...EN GÜZELİ SİNELERDE BİR YAD-I CEMİL OLARAK KALIP GİTMEK...


  4. #4
    Ehil Üye yakaza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    2.467

    Standart

    sonbahar
    sonbahar
    kı acının degısmez dıpnotudur
    sesının solgun gögunde
    kucuk bır yıldızla bır harfı tutusturur
    savrulur her yana kavruk kelımelerle
    yuregını acıyla burusturur
    bakısının pasıyla zırhlanan dunya
    bınlerce pıtrak yapıstırır yüzünün kumaşına
    sonbahar..
    kı doyumsuz bır aşkın sonudur

    alıntı.




    ''Madem ben de bu vatanın evlâdıyım,bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır.''

    Emirdağ Lahikası

    ...EN GÜZELİ SİNELERDE BİR YAD-I CEMİL OLARAK KALIP GİTMEK...


  5. #5
    Ehil Üye h.polat - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2007
    Yaş
    47
    Mesajlar
    1.245

    Standart

    emeğine sağlık aro... kardeşşş
    güzel paylaşımdı...
    seni ilgilendirmeyen şeylerle uğraşma......
    Düşmanından uzaklaş......
    ölünün neyine gıpta edersen,diriyede öyle gıpta et....
    senin ihtiyacını gidermeyi önemsemeyen bir kişiden bir istekte bulunma..


  6. #6
    Ehil Üye İNSan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Mesajlar
    2.337

    Standart

    Hüzün artık sarıdır, sarı artık hüzündür, sarı sonbahardır, sonbahar sarıdır, eylüldür…Eylül ayrılıktır, eylül buluşma vaktidir ancak...
    Yazın gözyaşlarını dökmeye inat eden yağmur,EYLÜL le salar kendini...
    ''EYLÜL işte ,
    tenha yollar, aşınmış günler, hayata dar gelen arzular ve kanadı kırık kuşlar... Tabiatın birden uyanıp gerçeği gören yüzü... Kıymeti bilinmeyen lezzetin çamurlara bulaşmış sarı bir acılık tarafından istilasına karşı şaşkınlık... Acıların beyhude, sevinçlerin zavallı, mutlulukların fanî olduğunu anlamanın dehşeti...''
    Eylül işte; nam–ı diğer, ölümün rengi...

  7. #7
    Ehil Üye İNSan - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Mesajlar
    2.337

    Standart

    ...ve hayat bir şarkının nağmelerinde eylül oldu...

  8. #8
    Ehil Üye Sıla-i rahim - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jun 2009
    Bulunduğu yer
    DÜZCE
    Yaş
    62
    Mesajlar
    1.280

    Standart

    her akşam uzaklaşıp giden güneş,
    ayrılığın ağırlığına kızarmış.
    tadı kalmış bir lezzetin üzüntüsü sanki
    içimin eylül rengi..


    eylül…eylül…eylül geldi bize
    bir güz mevsimi daha aktı içimize.
    bu kadar mı güzel durur hüzün,
    bir çınar ağacının yapraklarında sararmış.
    ve hüzün,
    güzelleştirir mi..? bir insanı
    bir eylül sabahın da.
    sararmış renginde okurum kendimi
    eylül benim ufkum yeni adresim..
    ve kimse anlamaz eylül ü
    siz bana sorun o sarı hüznü.

    çok mevsimler var
    konuşulmadan kalan.
    oysa eylül günleri,
    soylu sözlere benzer
    ve eylül günlerine bürünür acılarım,
    sarı ve tedirgin gittikçe..
    bir güz gülü olur yaralarım
    eylül gözlerini gezdirdikçe..


    03.09.2005 / emirgan
    Mustafa kaya
    www.mustafakaya.net

    Elazığlı Mustafa Kaya


  9. #9
    Ehil Üye yakaza - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Jul 2008
    Mesajlar
    2.467

    Standart

    Eylül Akşamları

    Aycan Kaymakçı



    Yapraklar dökülür bir bir dallarımdan
    İliklerime kadar titrer dururum
    Her eylül akşamında...

    Ölüm çekiştire durur her bir yanımı ...
    bütün eylül akşamlarını sileceğim penceremin buğusundan
    Bir eylül akşamında...

    Arsızlara taş çıkartır yalnızlıklarım
    Ekim ayı'nı bekler dururum biçare
    Bir eylül akşamında...

    Dolunay sancıları kamçılar ben'liğimi
    Sabahlarıma doğacak umut dolu ışıkları düşler, gözlerim!
    Her eylül akşamında...


    Yeryüzüne düşen her damlası kezzap gibi yakacak; yüreğimi!
    Zamanı gelince kördüğüm yollarda tükendiğimi göreceğim...
    Son'umu getiren bu son eylül akşamında...!




    ''Madem ben de bu vatanın evlâdıyım,bu vatanın saadetine hizmet etmek benim için farzdır.''

    Emirdağ Lahikası

    ...EN GÜZELİ SİNELERDE BİR YAD-I CEMİL OLARAK KALIP GİTMEK...


  10. #10
    Müdakkik Üye NİSANUR - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Mar 2009
    Mesajlar
    604

    Standart



    Eylül Güneşi

    I.
    Mevlevi sedasıyla hür dünyaya haykırsa,
    Deprem olsa heceler, taş kalplerde fay kırsa!

    Semazen döngüsünde Zümrüdüanka tüyü,
    Yirmi yıldır beklenen efsunlanmış teleğim,
    Bir kez değse elime bozulsa kara büyü;
    Yoksa ben seni asla anlatamam meleğim!
    Melek: Acılı anne, ülke: Irak, düş: Barış.
    Özgürlüğe susamış toprağında her karış!

    II.
    Dualar zincirinin halkasına eklenen,
    Arşa açılan eller ve sabırla beklenen:

    Çift kurban adağında Hakk'tan dilenen bebek,
    Her biri asır olan yedi yıl sonra doğdu.
    Anne pembe bir güldü, oğlu beyaz kelebek.
    Bebek, anne-babayı büyük sevince boğdu!
    İlk gün kurban kesildi, dağıtıldı hediye,
    Bahtı da kendi gibi çok güzel olsun diye.

    Muskalarla karışık yedi nazar boncuğu,
    Kem göz değmesin diye dizildi beşiğine.
    Kurşun bile döküldü belki korur çocuğu...
    Besmele çekti baba geldikçe eşiğine.
    Nur yüzlü dedesinden duaları okundu.
    Annenin gül dudağı kelebeğe dokundu.

    Kutlu bebek büyüdü, geldi yedi yaşına.
    Bir maçta fileleri havalandıran şutu,
    Gördüğü günden sonra belâ oldu başına,
    Rüyalarına giren: Sihirli camlı kutu!
    O fileler aklına öylesine soktu ki...
    Çocuk çok istese de, paraları yoktu ki!

    Üzgün çocuktu artık isteği yasaklanan.
    ''Başka çare yok! '' diyen anne öne atıldı,
    Bütün serveti olan, sekiz yıldır saklanan;
    Birkaç altını ile, tek kuzusu satıldı!
    Çocuğun rüyaları sonunda gerçek oldu:
    İki odalı eve renkli bir dünya doldu.

    Anne-oğul beraber karşısına kuruldu,
    Çocuk haksız değildi, ne büyülü ekrandı!
    Anne diziyi sevdi, oğlu maça vuruldu.
    Biricik oğlu sanki tahta çıkmış sultandı.
    Bir tartışma başladı konu: Yeni nesildi.
    Haberler okunurken anne dikkat kesildi:

    Birleşmiş Milletler'in, eğitim ve bilime,
    Bakan kültür kurumu: '' İki bin yedi yılı:
    Mevlana Yılı! '' dedi. '' Demek artık dilime,
    Düşen isyanı duydu; senelerce tek kılı,
    Kıpırdanmayan dünya harekete geçiyor:
    Sevgi, barış, kardeşlik, hoşgörüyü seçiyor! ''

    III.
    Anne: '' Koş oğlum! dedi, deden tez gelsin beri;
    Kendisi gelip duysun, izlesin bu haberi.''

    Dedesine giderken kader ağını ördü,
    Çocuk yol kenarından kaldırıma atlarken.
    Baba biraz uzaktan kendi gözüyle gördü:
    Bomba yüklü araba birden bire patlarken!
    Onlarca beden sanki havada birer kuştu,
    Toz dumanın içinde dağılarak uçuştu!

    Çılgın gibi koşarken baba olay yerine,
    Kaç kez ayağa kalktı, kaç kez yere yıkıldı!
    Hançer gibi bir acı yüreğinden derine,
    İnerken anlamadı kimden kime sıkıldı,
    Uşuşan mermiler hep masumlara üşüştü,
    Üç kurşunla vurulan baba da yere düştü!

    Oğlu geciken anne patlamayı duymuştu,
    Dedeye koştu hemen, çocuk yoktu meydanda.
    Anne, içinden gelen endişeye uymuştu,
    Hastaneye ulaştı en kısa bir zamanda.
    Eşiyle karşılaştı, ağır yaralanmıştı,
    Sessiz ecel kapısı çoktan aralanmıştı!

    Şüphenin kızıl koru yüreğinde erirken,
    '' Oğlumuz...'' diyen anne, kalbini yangın alan...
    '' Görmedim! '' dedi beyi son nefesi verirken,
    On beş yıllık eşine, ilk kez söylenen yalan!
    Anne ummana düştü dünya artık neyine,
    Ağıtlar çift yakıldı, bir oğul bir bey'ine!

    IV.
    Felek bir yazı yazmış, mahşere dek silmiyor,
    Mesken tutmuş körduman başından eksilmiyor!

    Hüzün saltanat kurdu daha sonraki günler.
    Kalbine çift'e hasret yerleşti yavaş yavaş.
    Savaşın yasasıydı ölümler ve sürgünler.
    Ocakları söndüren yirmi yıl süren savaş,
    Elinin tersi ile nimetleri itmişti.
    Dedenin asil soyu yeryüzünde bitmişti!

    Yaslı gelinden başka kimsesi kalmamıştı.
    Nasıl yanmasın dede; oğul tek, torun tekti.
    Ecel bir kez sarılmış, bir daha salmamıştı!
    Dede ölene değin iki şeyden çok çekti:
    Canevinin içinde küllenmez kızıl korun,
    Hele hayalden göze perdelendikçe torun!

    Izdırabı gözünde sel olup çağlamaktan,
    Dedenin gözyaşları ne azaldı ne dindi.
    Torun ve oğlu için devamlı ağlamaktan,
    Üç ayda gözlerine dumanlı perde indi!
    Ömür mevsimi artık bahara dönmez kıştı;
    Yer demirdi, gök kurşun arasında sıkıştı!

    Elbet her ülke gibi, Irak da bir anneydi,
    Melek yüzünü her gün gözyaşıyla yıkadı!
    Takvim sayfalarından düşen bu zaman neydi?
    Usulsüz mahkemede, ehliyetsiz bir kadı!
    '' Adalet! '' diyen sesin kesilmekti hissesi,
    Dedenin ağıdında Irak'ın kendi sesi:

    V.
    Geçmişim fidye ister gelecek her seneden,
    Her yılım öncekinden beter değilse neden?

    Islak kirpiklerimin billûrunda saklıdır,
    Gözlerimden süzülür Dicle ve deli Fırat.
    Mutluluğun perisi ülkemde yasaklıdır!
    prülerim tutulmuş her biri sanki sırat.
    Yıkılan mabetlerde kıblemin yönü harap,
    Alev gibi dökülür elime Şattülarap!

    Reva görülen zulüm sizce neyin gereği,
    Beş bin yıllık tarihin sil kalemden inkârı?
    Zulüm olmuş halkına hükümdarın ereği!
    Kendi yurdunda esir mazlumlar kimin kârı?
    Hışımlı bulut gibi başa gelen şer belâ,
    Kerkük semalarında, ağıt yakar Kerbela!

    Ayakları zincirli, elleri kelepçede.
    Kaç zalimin elinde çaresiz kaldın halkım?
    Sarin gazlı bombalar patlarken Halepçe'de!
    Panzehir salkımından esirgenen bir talkım.
    Nifakın sinsi eli dolaşır usul usul,
    '' Sıra bende mi? '' diye tedirgin kalır Musul.

    Kanatlanan her umut vurulur gökyüzünde,
    Hardal gazı kokuyor etraf toz-duman, yanık.
    Melek düşünde melek boğuluyor hüzünde.
    Hem suçludur hem güçlü mağdur rolünde sanık.
    Mizan isyanda bugün şer konmuş kefe ağır,
    Diller suskun, gözler kör, kulaklar duymaz sağır!
    Selahaddin Eyyubi! ... Sen bana O'nu çağır!

    VI.
    Bin iki yüz yedide Horasan'dan Hayfa'ya,
    Bir Güneş doğmuş derler, nur iniyor sayfaya!

    Babası Bahâeddin, Ulemanın Sultanı.
    Anne: Belh Emiri'nin kızı Mümine Hatun.
    Otuz Eylül gününün, bambaşka olur tanı,
    Kenarları nur ile sırmalanan bulutun,
    Müjdesini dünyanın sisli ufkuna asan,
    Hoşgörü Güneşi'nin doğduğu yer: Horasan.

    Geçtiği kutlu yerler: İlk durağı Nişabur.
    Kutsal topraklar için Bağdat'a yol alırken,
    Saygıyla geçit verir Fırat koynunda Habur!
    Hacı olur Kâ'be'de nur içinde kalırken,
    Mekke'den, Şam'a derken; Erzincan, Konya yolu,
    Mevlana'ya açılır, son durak Anadolu!

    Ey, '' Hamdım, piştim, yandım.'' diyen! Kalplerde yerin,
    Ne Şems-i Tebrizî'nin simasında gördüğün,
    Mutlak kemâlin nuru kaybolur ne eserin.
    Şeb-i Arûs bir nevi gelin gecesi, düğün!
    Son vedanın hüznünde şeyh Sadreddin Konevî,
    Mirasındır Divan-ı Kebir ile Mesnevi...

    Mevlana! Hiçbir şeyi inkâr etmeyen biri,
    Zulmette kalanlara rehber, rahmani seda!
    Sevgiden söz etmeyi öğreten bir aşk piri.
    Akıl, ruh ve sevginin üçgenindeki feda.
    Hakk'a gönlünü verip benliğini kaldıran,
    Gönüllere sevgiyi, hoşgörüyü aldıran!
    ........
    Şair, yeter yanmasın daha fazla şu bağır!
    Tomurcuğu açmadan gül solar gülşenimde.
    Eylülün son güneşi Mevlana'yı tez çağır!
    Yıllar var ki esirim ben kendi bedenimde.
    O'nu çağır! Göğsüme övüncün armasını,
    Vicdanlara hoşgörü barış haykırmasını,
    İpek gönül tülünün ibrişim sırmasını! ...

    İrfan Yılmaz


+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Eylul Gibi
    By yakaza in forum Edebiyat
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 25.09.09, 20:03
  2. Bu Fotoğraflar İlk Kez Yayınlanıyor,11 Eylul Fotograflari
    By DeRiN_DeWRiM in forum Resim - Fotoğraf Galeri
    Cevaplar: 7
    Son Mesaj: 26.11.08, 21:14

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0