Gönül, bilmem içinde neleri saklarsın,
Bir garip haldesin, kara belada mısın?
Estin geçtin yaşananlardan daim böyle susar mısın?
Nedir bu sükut, acep yaslarda mısın?
Hakka aşina olmayan bir maraz canda mısın?
Nedir şu halin, ye’s-i buhranda mısın?
Bak etrafına, dalına tutanan sarmaşıklara;
Bırakır mı sanırsın dalını; yağan kara esen rüzgara…
Kamer batar, tan ağarır her şey bir ahenk ile devir yapar,
Zannetme ki, gönülde sevdalar baki sevgiyi nihillere atar…
Bunalır, daralır Hakka ırak sineler,
Bir kor atsan içine sönmemiş külleri devirir geçer…
Atsan koru yakar canı, yakar sineyi yar!
İçinde sönmemiş küller bırakır yerini kora, gönül yanar…
Düşüncelere uzanan alevler düşünceyi yakar,
Yok olur benlik, düşünce açılmayacak kuyulara kaçar…
Ve bir birlik içinde yanar kül olur,
Hakka ırak, cana böyle zor olur…
Geriye ne bir temiz düşünce ne bir reca kalır,
Bulanmış gözlerle şu faniyat matem yeri sanılır…
Sen ne bir sarmaşıksın, ne de bir zambak,
Sen kardelensin, dön de bir kainata bak…
Zorlu sevmelerin koynunda batık bir gemi,
Boşver! Mehvan etme hanene elemi…
Kardelensin! Devir taşı, kesilsin kainatın sesi
Gün görmeyen yapraklarına göster koca şemsi
Yığınla yağan karlar arasında meşakkete müptela,
Meşakkati kolay yapanı gör zamanla…
Elem duyma artık! İmtihandır diyerek geç…
Sineler elbet anlar ha bu gün ha yarın en geç…
Gönül! Selamsız uyanmaları terket…
Selam almadan ver selamı hoşgörüyü hisset…
Bu da geçer ya huu diyerek elemi es geç…
Ne bir yıkım ne bir elem hepsine el geç…
Yorulmayan sineler ara, hakiki sinelere el uzat,
Endişe duydukların için kalma vasat…
Şükürleri yükselt arş-ı alaya ve dinle,
Gelen sesler Lebbeyk’tir tek kelimeyle…
Kardelensin! Güneş’e aynadarlık yaptığını gör,
Görmeyen gözleri geç, onların gönül gözleri kör…
alıntı