Bu herc-ü merc-i ubûdiyyetin tevâlisi,
Sükûtu cebhelerin, sonradan teâlisi,
Namazda hem beni gözyaşlarıyla ağlattı;
Hem öyle ağlanacak bir hakikat anlattı,
Ki dinlemezseniz elbette mahvolur millet:
Sizin felaketiniz: Târumâr olan 'Vahdet'
Eğer yürekleriniz aynı hisle çarparsa;
Eğer o his gibi tek, bir de gayeniz varsa;
Düşer düşer yine kalkarsınız, emîn olunuz!
Demek ki birliği te'min edince kurtuluruz
O halde vahdete hâil ne varsa çiğneyiniz!
Bu ayrılık da neden? Bir değil mi herşeyiniz?
Ne fırka herzesi lazım, ne derd-i kavmiyyet;
Bizim diyânete sığmaz sekiz, dokuz millet!
Bütün bu tefrikalar, etsenizdi istiknâh,
Görürdünüz nereden geldi Yâ ibâdallah!
Huzur-ı Hak'ta nasıl toplu durdunuzdu demin?
Günahtır, etmeyin artık, ayıptır, eylemeyin!
Şu ihtirâsa uyup az mı verdiniz kurban?
Şikâk için mi eder sade, kalbiniz daraban?
Neden uhuvvetiniz böyle münhasır namaza?
Çıkınca avluya herkes niçin boğaz boğaza?
Ne Müslümanlığıdır, anlamam ki, yaptığınız?
Çıkar yol olmayacak, korkarım, bu saptığınız!
Görünce fesli, atılmak, tasarlayıp bıçağı;
Görünce şapkalı, sinmek, değiştirip sokağı;
Gönüller ayrı oluş, sîneler bir olsa bile
Nifak alameti bunlar, kuzum tamamiyle; (Haşr/14)
Nifâka buğzediniz hâlisen li-vechillâh;
Halâs eder sizi ihlasınızla belki ilâh.
M Akif Ersoy