...yüreğimin kuytusunda dinlendim bugün...
yüreğimde yol aldım duayı dilime dolayıp,
sessizce içten içe,
sessizce,
şükre dokunan ses’e medhiye okuyarak,
duayı, semâya ulaştıran nefesi şükrüme vesile kılarak.
bilirim yüreğim,
sığ bir deniz değilsin sol yanımda,
bir su birikintisindeki hayat kadar değil
sende cana hasretlik,
derinliğin kadardır aşkın,
derinliğin kadardır aşktan yana yanışın.
bilirsin yüreğim,
engin denizlere yakışmaz durgun sular gibi yosun bağlamak,
durgun sular gibi kokuşmak,
aşk, fırtınandır senin;
dalgalarının sarpa vuruşu kadar keskin olsun,
duanın nefese dokunuşu
martıların kararlılığı kadar ısrarcı olsun,
dilinin duayla dostluğu.
yüreğimin kuytusuna sığındım bugün,
yalnızlık değil bu halin adı;
yalnızlığı rabbe yakınlığa vesile kılmak,
yar için rabbe niyazda bulunmak,
nazlanmak her dem nazını çekebilen vefalı yâr’e.
yüreğimin kuytusuna çekildim bugün,
yüreğimin bamteline dokundum,
belli ki, hüzün dokunmuş ona,
onun için hüznü dokuyor lisanı, can’a dokunuyor;
uzaklardan bir ses paylaşıyor hüznünü;
duyar mısın yüreğim;
“rabbin seni terk etmedi ve (sana) darılmadı.”
kuytusunda yâr’le halleştiğim yüreğim,
bilirsin,
senin el-latif olan rabbin,
sana sevdayla ezâ edecek kadar merhametsiz olamaz,
lütfunu gizlemez acın gizlerine,
mutlaka aşikârdır hikmeti o’nun ,
mutlaka hikmeti sevdanın özündedir.
ben susuyorum yar;
sevdama yakışan bir sözü zikir yapıyorum nefesime;
“bu, benim rabbimin fazlındandır! “