FÂT?H CÂM??
Yatarken yerde ilhâd?yle haşr olmuş sefil efkâr,
Yar?p edvâr? yükselmiş bu müdhiş heykel-i ikrâr,
Siyeh reng-i dalâlet bir bulut şeklinde mâzîler,
Civâr?ndan kaçar, bulmaks?z?n bir lâhza istikrâr;
Ziyâ-rîz-i hakîkat bir seher tavr?nda müstakbel,
Gelir fevk?nden eyler sermedî binlerce nûr îsâr.
Derâgûş etmek ister nâzenîn-i bezm-i lâhûtu:
Kol açm?ş her menâr? sanki bir ümmîd-i cür'etkâr!
O revzenler, nazarlardan nihan dîdâra müstağrak,
Birer gözdür ki s?yr?lm?ş önünden perde-i esrâr.
Bu kudsî ma'bedin üstünde tâban fevc fevc ervâh
Bu ulvî kubbenin alt?nda cûşan mevc mevc envâr.
Tecessüd eylemiş gûyâ ki subhun rûh-i mahmûru;
Semâdan yâhud inmiş hâke, Sînâ-reng olup, Dîdâr!
Tabîat perde-puş-i zulmet olmuş, hâbe dalm?şken,
O, gûyâ kalb-i nûrânîsidir leylin, durur bîdâr.
Evet bir kalbdir, bir kalb-i cûşâcûş-i âş?kt?r,
Ki cevfinden demâdem yükselir bin nâle-i ezkâr.
Nümâyan cebhesinden Sadr-? ?slâm'?n meâlîsi:
O sadr?n feyz-i enfâs?yle gûyâ bir y?ğcn ahcâr,
K?yâm etmiş de, yükselmiş de bir timsâl-i nûr olmuş.
Nas?l timsâl-i nûr olmaz? Şu pek sâkin duran dîvâr,
As?rlar geçti hâlâ bât?l?n pîş-i hücûmunda,
Göğüs germektedir, bir kerre olsun olmadan bîzâr:
Bu bir ma'bed değil, Mâ'bûd'a yükselmiş ibâdettir;
Bu bir manzar değil, dîdâra vâs?l mevkib-i enzâr.
Semâdan inmemiştir, şüphesiz, lâkin semâvîdir:
Zemînî olmayan bir cilve-i feyyâz? hâvîdir.