Miğferinde karıncalar dolaşan süvarileriz hepimiz. Yenik savaşların naraları yazıldı künyemize. Kılıçları bilemekten yorulduk. Yorgunuz. Bitiremedik bir lanet savaşı. Barış adına ruhlarımızı tüttürdük büyük şefle. Gözlerimizin ferine miller çekildi. Sağırız. Kalbimizde acı var. Hem de ne çok. Bitiremedik bir lanet savaşı.

Ve sen şimdi gel de: İbrahimin karıncası ol, kalbinde alevlenen korları taşı yangınlarımıza. Musanın asası ol, karanlığı yutup götür yeryüzünden. Yusufun kuyusu ol, son deminde sular gönder bedenlerimize. Hiranın örümceği ol, yolumuza serpilen dikenlerden koru bizi. Sürakanın atı ol ensemize vururken düşmanın nefesi, geçit ver bize. Zeydin gömleği ol, Taifin çocuklarının gül endamlı taşlarından yaralanan gözlerimizin kanını sil. Bilalin sesi ol, sevgilinin nağmelerini taşı, kızıllığını yitirmiş şafaklardan. Hüseyinin suyu ol, dirliğimizin ve birliğimizin kutsal sırlarını akıt kalbimize. İbrahim'in balığı ol, getir denizlerden ansızın yitirdiğimiz şarkıları. Ben zincirlerime yemin ederim ki: Hiçbir şeyin bitmediğine Her anın bir başlangıç olduğuna Düşmanın yenileceğine Kaybedenlerin kazanacağına Aşkın kutsallığına Sadakatin ve zaferin adına. Ve sen, sen, sen, sen, sen, sen, sen... Kovulduğum şehirlere inat, tanrılara inat, kılıçlara inat, çoğulcuğa inat, ikiyüzlülüğe inat, aşksızlığa inat, kurşunlara inat, soytarılara inat, zaferlere inat, paletlere inat, sevgilinin karşısındaki varlığa inat, mevsimleri kuşatan tazecik bir gül gibi Medine ol, çağır beni. Şimdi ben bir akşam üstü yeryüzünün, bulutlardan yağmur dilenmesi gibi gözlüyorum seni. Hadi durma Vahşinin mızrağı solurken ihaneti yüzüme; sen Medine ol çağır beni ey sevgili. Kalbim yaralı da olsa durmam gelirim. Sen yeter ki Medine ol çağır beni. Sevgili...
Adem ÖzbayBaşa dön