Filiz beyaz ve beyaz günlük
Uzun bir koşudayız. Yaşamın sarp yamaçlarında kimi zaman yalnız, kimi zaman kalabalıkların içindeyiz. En çok kendimizden kaçıyoruz. Kendimizden ve aşklarımızdan. Hayatın bizi kıskıvrak yakalamış yanlarıyla mücadeleye bir türlü cesaret edemiyoruz. Savaşa ve ölmeye hazır değiliz. Hazır değiliz; cennete ve Allah'ın bizi sımsıcak yapacak eline.
Ben böyle düşünürken radyomun frekanslarından beni titreten sözler duyuyorum. Karbeyaz bir ölümü anlatıyor bana. Öldükçe dirilmenin ahenkli şarkısını. Filiz Beyaz'ı. Kendisini hiç tanımamıştım. Görüşmemiştik. Ama onu, inancını dünyaya haykıran alnından tanırdım şüphesiz. br>
Beyazıt Meydanı'nı sesleriyle dolduran yüzlerce savaşçıdan birinin şarkısını söylüyor olmalıydı her zaman. Beyazıt'ın mü'min güvercinlerinin birisinin kanatlarından yüzüne taşan aydınlığı kim görmemiştir ki? br>
30 Temmuz akşamı gökyüzüne bakanlar, tüm yıldızlardan daha parlak bir aydınlığın göğe süzüldüğüne şahit oldular. Filiz Beyaz bir arabanın tiz fren seslerine karışan çığlıklarla bize veda etmiş, aramızdan (kutsal sözleri anlayamamış ve hayata geçirememişlerin) gönül dostu Havva Gülderen'le birlikte uzaklara (aslında çok yakınlara) göçtü. Yüreğimizin ta ortasına... br>
Cennete giden yola kurulmuştu 1995 yılında Selçuk Üniversitesi Jeoloji Bölümü'nü kazanarak Konya'ya gelen Beyaz, burada hayat serüvenini tamamen değiştirmiş ve Cennete giden yola kurulmuştu. Solcu bir kimliğe sahip olan, hem de oldukça hızlı bir solcu geçmişe sahip olan Filiz Beyaz, arkadaşlarının ifadesiyle geçmişin hesabını kendi kendine soruyor ve gece gündüz çalışarak, koşturarak geçmişin diyetini ödemeye çalışıyordu. Okulunda arkadaşlarına, tatillerinde çocuklara, akşamları çevre sakinlerine dersler veriyordu. Kimileri O'nun içli sesiyle Kur'an'ı terennüm etmişler, kimileri yüreğinden klavyenin 105 tuşuna dökülen damlalarla bilgisayar öğrenmişti. Bazıları için o bir zaferi taşıyordu adının beyazlığında: İnat ve aşkın zaferini. br>
Türkiye'nin gerçek sahiplerinin zulme uğradığı zamanlarda yaşama bahtiyarlığına erenlerdendi. Yılmadı. "Başını aç" denildiğinde O'ndan sadece tehditkar bir tebessüm alabildiler. Beyaz, başörtüsü yasağında ön saflarda hakkını aramak için savaştı durdu hep. Yılmadı, bırakmadı. Tüm zamanların değişmeyen zulmü Beyaz'ı da buldu. Başörtülü olduğu için derslere alınmayan Beyaz, protesto gösterilerinde provokatör olmakla suçlanıp yargılandı da. br>
Konya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi dedektifleri tarafından protesto gösterilerini organize ettiği suçlamasıyla gözaltına alınan kırk gün E-tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu olarak kalmış ve bu süre zarfında da çeşitli psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz kalmıştı. Sonra da çıkarıldığı mahkemede birinci celsede beraat etmişti. br>
Durum her zamanki gibi. Masumlara işkence et sonra da "kusura kalma" de. Sonra da demokrasinin ve huku Ben böyle düşünürken radyomun frekanslarından beni titreten sözler duyuyorum. Karbeyaz bir ölümü anlatıyor bana. Öldükçe dirilmenin ahenkli şarkısını. Filiz Beyaz'ı. Kendisini hiç tanımamıştım. Görüşmemiştik. Ama onu, inancını dünyaya haykıran alnından tanırdım şüphesiz. br>
Beyazıt Meydanı'nı sesleriyle dolduran yüzlerce savaşçıdan birinin şarkısını söylüyor olmalıydı her zaman. Beyazıt'ın mü'min güvercinlerinin birisinin kanatlarından yüzüne taşan aydınlığı kim görmemiştir ki? br>
30 Temmuz akşamı gökyüzüne bakanlar, tüm yıldızlardan daha parlak bir aydınlığın göğe süzüldüğüne şahit oldular. Filiz Beyaz bir arabanın tiz fren seslerine karışan çığlıklarla bize veda etmiş, aramızdan (kutsal sözleri anlayamamış ve hayata geçirememişlerin) gönül dostu Havva Gülderen'le birlikte uzaklara (aslında çok yakınlara) göçtü. Yüreğimizin ta ortasına... br>
Cennete giden yola kurulmuştu 1995 yılında Selçuk Üniversitesi Jeoloji Bölümü'nü kazanarak Konya'ya gelen Beyaz, burada hayat serüvenini tamamen değiştirmiş ve Cennete giden yola kurulmuştu. Solcu bir kimliğe sahip olan, hem de oldukça hızlı bir solcu geçmişe sahip olan Filiz Beyaz, arkadaşlarının ifadesiyle geçmişin hesabını kendi kendine soruyor ve gece gündüz çalışarak, koşturarak geçmişin diyetini ödemeye çalışıyordu. Okulunda arkadaşlarına, tatillerinde çocuklara, akşamları çevre sakinlerine dersler veriyordu. br>
Kimileri O'nun içli sesiyle Kur'an'ı terennüm etmişler, kimileri yüreğinden klavyenin 105 tuşuna dökülen damlalarla bilgisayar öğrenmişti. Bazıları için o bir zaferi taşıyordu adının beyazlığında: İnat ve aşkın zaferini. br>
Türkiye'nin gerçek sahiplerinin zulme uğradığı zamanlarda yaşama bahtiyarlığına erenlerdendi. Yılmadı. "Başını aç" denildiğinde O'ndan sadece tehditkar bir tebessüm alabildiler. Beyaz, başörtüsü yasağında ön saflarda hakkını aramak için savaştı durdu hep. Yılmadı, bırakmadı. Tüm zamanların değişmeyen zulmü Beyaz'ı da buldu. Başörtülü olduğu için derslere alınmayan Beyaz, protesto gösterilerinde provokatör olmakla suçlanıp yargılandı da. br>
Konya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi dedektifleri tarafından protesto gösterilerini organize ettiği suçlamasıyla gözaltına alınan kırk gün E-tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu olarak kalmış ve bu süre zarfında da çeşitli psikolojik ve fiziksel işkencelere maruz kalmıştı. Sonra da çıkarıldığı mahkemede birinci celsede beraat etmişti. Durum her zamanki gibi. Masumlara işkence et sonra da "kusura kalma" de.
Hayriye Karaşahin