Daha önce yanlızlık diye bir konu açmıştım..sizden aldığım yanlızlık şevki ile nurlardan yanlızlık seyahatine çıkmayı düşündüm...çünkü nurlar marifette her derde deva oldukları gibi yanlığa da çare oluyor..adeta yanlızlık terapisi yaptırıyor,kur'andan aldığı çarelerle yanlızlığın imdadına yetişiyordu..sizden yanlızlık hakkında yorum isteyen bedevi yanlızlığı hissedebiliyormuydu...onu hissetmeden başkasından yorum nasıl istenirdi..bana sıkıntı oldu..yanlızlığı yaşamayan, yanlızlıkta hisseleri olmayanın başkasından bunu istemesi abes degilmiydi...gece çölde dışarda yatarız..gece saat 2 rüzgarın sesi ile uyanıyor bedevi...uyku tutmuyor...bu bir fırsattır.yanlızlığı hissetme adına ve nurlarla marifete seyahat etmek için bir fırsat...ve o fırsat kaçarsa bir daha yakalanmaz derken şeytanın bacakları paramparça oluyor...
ve bedevinin yanlızlık seyahati başlıyor...
YANLIZLIĞA SEYAHAT
Yalnızlık…
Yalnızlıkta inleyiş..
Yalnızlıkta hakikate geciş…
Yanlıkta hakikati hissediş..
Yalnızlık demiştim, bizlere ne his verir diye…
Mesela bize bir hakikat seyahati ettirir mi?
Yalnızlıkta hakikat seyahati mi? Olurmuş…
Bir an emin olunanın rahat-ı kalb bulduğu gar-ı hiraya gidin…
“Ben okuma bilmem” derken yanlızmıydı?
Evet yalnızdı? Yalnızlıkta namus-u ekber gelmişti…
Yalnız degildi…
Gar-ı hirada yalnızlık soluyordu…ben okuma bilmem derken yalnız degildi…
Ve artık hakikate yolculuk, yalnızlıkla başlıyordu..
Korkarak ve ürkerek koşuyordu, anamıza “örtün üstümü” derken, yalnız kalmak istiyordu…ama yalnız degildi…mesihe görünen namus-u ekber..oku diyordu ve habibi yalnız bırakmıyordu…
Ne okuyayım derken, korkuyordu ve yalnızdı…ama sevgili yalnız degildi…
İkra ile başlamıştı…yalnızlık muştusu ve seyahati…ebübekir(r.a), le muştu başlamış..ömerle şahlanmıştı…hamzayla, karısını dul, çocuğunu yetim bırakmak isteyene korku salmıştı yalnızlık..taifte başına taş yerken,Cibril yine yalnız bırakmıyordu… şefkat olmuş bunlar bilmiyorlar diyordu..şefaat diliyordu..
iki hami ebediyete göçmüştü..ikrada kendisini yanlız bırakmayan pak zevce haticetul kubra, bir ömür hamisi olan amcası ebutalib, işte yine yanlızdı ve rabbi cibiril-i emini göndererek yine yanlız bırakmıyordu rabbisi sevgiliyi.....ve başlıyordu makam-ı mahmud yolculuğu....
Refrefle başlamıştı yolculuk ve yalnızlık…namus-u ekber yine yalnız bırakmamıştı..burakla kat-ı meratip ederken yalnızlıkta Cibril yine yanındaydı…..gar-ı hirada başlayan başlayan yalnızlık ve cibirlle başlayan hakikat seyahati…sidrede son buluyordu.. namus-u ekber geride kalıyordu. Ve artık sevgili yalnızdı…fakat yalnız degildi..işte yalnızlıkta makam-ı mahmuda ulaşan bir seyahat…
"şahid ol yarab şahid ol yarab" derken...yanlıkla başladığı seyahat kemal buluyordu..ve yanlız sevgili sevgilsine ulaşıyordu...
Yalnızlıklar, aynı tedristen geçen yalnızlıklar..namzed-i varis-i resul olan kalbin yalnızlığı…8 yaşında rüya ile başlayan bir yalnızlık seyahati…
“senden ilim talep ediyorum” diyen 8 yaşında küçücük bir kalb…kur’an ilmi verilecektir, diyen emr-i resul ve 8 yaşında başlayan kur’an ilmine yalnızlık seyahati…
Hakikate ve marifete yalnızlıkla başlayan bir seyahat bediuzzaman…
Yalnızlık mahsulu…
Yalnızlıkta bir haykırış…
Yalnızlıkla bir seyyahın müşehedatı…
Yalnızlıkla haşrin sokaklarında seyahat..
Yalnızlıkla marifet denizinde yelkenler fora…
Yalnızlıkla hakikat tecellisi risale-i nur..
Rabbimi bana sevdiren risale-i nur..
Sevgiliyi sevdiren, yoluna tozuna kurban ettiren, ben sana feda olayım ey resul dedirten risale-i nur…
Yalnızlık seyahatinin hediyesi olan risale-i nur….
Şimdi bence kat'iyet peydâ etmiştir ki, ekser hayatım, ihtiyar ve iktidarımın, şuur ve tedbirimin haricinde, öyle bir tarzda geçmiş ve öyle garip bir surette ona cereyan verailmiş, tâ Kur'ân-ı Hakîme hizmet edecek olan bu nevi risaleleri netice versin. Adeta bütün hayat-ı ilmiyem, mukaddemât-ı ihzariye hükmüne geçmiş ve Sözlerle i'câz-ı Kur'ân'ın izharı, onun neticesi olacak bir surette olmuştur. Hattâ, şu yedi sene nefyimde ve gurbetimde ve sebepsiz ve arzumun hilâfında tecerrüdüm ve meşrebime muhalif, yalnız bir köyde imrar-ı hayat etmekliğim; ve eskiden beri ülfet ettiğim hayat-ı içtimaiyenin çok rabıtalarından ve kaidelerinden nefret edip terk etmekliğim, doğrudan doğruya bu hizmet-i Kur'âniyeyi hâlis, sâfi bir surette yaptırmak için bu vaziyet verildiğine şüphem kalmamıştır. Hattâ çok defa bana verilen sıkıntı ve zulmen bana karşı olan tazyikat perdesi altında bir dest-i inâyet tarafından merhametkârâne, Kur'ân'ın esrarına hasr-ı fikir ettirmek ve nazarı dağıtmamak için yapılmıştır kanaatindeyim. Hattâ, eskiden mütalâaya çok müştak olduğum halde, bütün bütün sair kitapların mütalâasından bir men, bir mücanebet ruhuma verilmişti. Böyle gurbette medar-ı teselli ve ünsiyet olan mütalâayı bana terk ettiren, anladım ki, doğrudan doğruya âyât-ı Kur'âniyenin üstad-ı mutlak olmaları içindir.
Evet yanlızlık seyahatinde böyle bir hediye bize bahşedilmişken, yalnızlıkla hakikat inleyişleri bizi kendimize getirirken, yalnızlıklarımızın hediyesi neydi..biz yalnızlıklarımızda hangi hakikatleri dokuyorduk, rüzgarların hemhemelerinde, yıldızların parlayışlarında, karanlıklara bakarken, kalabalıklarda kaybolurken, neler hissederdik kalp atölyemizde, yalnızlıkla neleri işlerdik..ne dokurduk…biz ne işlersek işleyelim..ne dokursak dokuyalım..yanlızlıklarımıza çare olan, bizi yanlızlık seyahatlerimizde yalnız bırakmayan risale-i nurlar dokuduğunu dokumuş, işlediğini işlemiş..