Akıl, anlayıcı bir kuvvettir. Faydalıyı zararlıdan ayırt etmek için yaratılmıştır. Akıl bir ölçü aleti gibidir. İki iyi şeyden, daha iyi olanını ve iki kötü şeyden, daha kötü olanını ayırır. Akıllı kimse, sadece iyiyi ve kötüyü anlayan değil, iyiyi görünce onu alan ve kötüyü görünce de onu terk edendir. Süfyan-ı Servi hazretleri; “Herkese akıllı denmez. Akıllı kimse, kendisini her türlü kötülükten koruyandır” buyurmuştur.

Akıl göz gibidir. Din de ışık gibidir. Işık olmazsa göz göremez. Akıl, doğruyu, iyiyi bulan bir alet ise de, yalnız başına bulamaz, noksandır. Peygamberlerin gelmesi ile tamamlanmıştır. Veki' bin Cerrah hazretleri; "Akıllı, Hak teâlânın azamet ve kudretini anlayandır. Yoksa, dünyanın hile ve desiselerine saparak, dolap çeviren kimse değildir" buyurmuştur.

Aklı olmayan delidir. Aklını kullanmayan sefihtir. Akla uygun iş yapmamak sefahettir. Aklı az olan da ahmaktır. İbn-i Semmak hazretleri buyurdu ki:

"Akıllı kimselerin arzusu, düşüncesi, Cehennemden kurtulmak ve haramlardan kaçmaktır. Ahmak olanın arzusu ise, oyun ve eğlencedir."

Akıllı olan ve büluğ çağına giren erkeğin ve kadının birinci vazifesi, Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitaplarında yazdıkları iman bilgilerini öğrenmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. Kıyamette Cehennem azabından kurtulmak, onların bildirdiklerine inanmaya bağlıdır. Cehennemden kurtulacak olanlar, yalnız bunların yolunda gidenlerdir.

İbn-i Hafif hazretleri buyurdu ki:

"Akıllı insan, önce itikadını düzeltir ve Rabbine ulaşmaya hazırlanır. Niyetini halis yapar, işlerini temiz kılar. İbadetini güzel yapar ve ahiret azığı toplar. Kendisinin başıboş yaratılmadığını bilir.”

Dünya yani haram ve mekruhlar, görünüşte hoştur. Aslında ise, öldürücü bir zehirdir. Ona müptela olmak, tutulmak ise, faydasızdır. Çünkü ona sarılan perişan, hor ve hakir olur. Aklı az olanlar dünyaya meyleder.

Cafer bin Süleyman Dabii hazretleri buyuruyor ki:

"Dünyayı süt anneniz, ahireti de öz anneniz kabul ediniz. Küçük çocuk süt annesine gitmek için feryat edip çırpınır. Akıllandığı zaman ise öz annesine gitmeyi çok ister. Siz de akıl sahibi iseniz öz anneniz olan ahirete yöneliniz."

Akıllı kimse, kıymetsiz, geçersiz olan dünya malına kapılıp ona köle olmaz. Bu kısa dünya hayatında, Allahü teâlânın rızasını ele geçirmeye gönül verir ve ahiret amelini hazırlar. Dünya hayatında, akıllı kimselerden istenen şey, kulluk vazifelerini eda etmek ve Hakkın marifetini ele geçirmektir.

Fudayl bin İyad hazretleri buyuruyor ki:

"Dünyanın tamamı altından olsaydı, yine yok olurdu. Ahiret ise, çanak-çömlek gibi topraktan olsaydı, yine baki olurdu. Akıllı kimse, geçici olan dünyayı, altın da olsa reddeder. Baki olan ahireti, çanak çömlek gibi topraktan da olsa kabul eder. İşin aslı, ahiret baki ve altın gibi kıymetlidir. Dünya ise, fani ve çanak-çömlek gibi kıymetsizdir."

Akıllı insanların, geçici, yok olucu şeylere gönül vermesi, pek yazık olur. İmam-ı Gazali hazretleri nefsine hitaben buyuruyor ki:

“Ey nefsim! Akıllı olduğunu iddia ediyorsun ve sana ahmak diyenlere kızıyorsun. Halbuki, senden daha ahmak kim var ki, ömrünü boş şeylerle, gülüp eğlenmekle geçiriyorsun. Senin halin, şu katile benzer ki, polislerin, kendisini aradıklarını ve yakalayınca, idam edeceklerini bildiği halde, zamanını eğlence ile geçiriyor. Bundan daha ahmak kimse olur mu?”

Bişr-i Hafi hazretleri de sevenlerine hitaben; "Akıllı kimse, hayrı ve şerri bilen kimse değildir. Akıllı kimse hayrı gördüğünde ona tâbi olan, şerri gördüğünde ondan kaçınan kimsedir" buyurmuştur.

Şeytana ve nefsin arzularına uyarak, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını unutmamalıdır. Sıhhat yerinde ve ecel henüz gelmemiş iken, Allahü teâlâyı çok zikretmeli, Kur’an-ı kerim okumalı, ibadet için zaman ayırmalıdır. Zira nefs-i emmare ve alçak dünya, aldatıcıdır ve insana ahireti, Cennet nimetlerini unutturur. Şeytan ise, dünyaya teşvik etmekte, fakirlik ve yoksullukla insanı korkutmaktadır.

Dünya ve içindekiler, gelip geçicidir, elde kalmaz. Ahiret ise, sonsuzdur, elden gitmez. İnsan, tercihine göre, ya Cennet nimetlerine kavuşacak veya Cehennem azabını tadacaktır. Onun için insanın, dünyada iken meşgul olduğu şeylere çok iyi dikkat etmesi gerekmektedir. İnsan, ya nefsine tâbi olur ebedi felakete gider veya kalbinin selameti için çalışır ebedi saadete kavuşur. Akıllı olan kimse, dünya ihtiyaçları için ahiret işlerini geriye bırakmaz. Ahiret işlerinde tedbir ise, çalışmaktır. Kıyamet gününün şiddetini ve kabrin yalnızlığını unutanlar, kendilerine verilen ömrü oyun, eğlence ile geçirenler, ecel geldiği zaman çok âh ederler ama, onların bu iniltilerine kimse kulak vermez. Bunun için Ebu Osman Hiri hazretleri; "Akıllı kimse, korktuğu şey başına gelmeden önce, onun çaresine bakandır" buyurmuştur.

Ve Peygamber efendimiz buyuruyor ki:


(Akıllı kimse, ölmeden önce hesabını gören, ölümden sonra kendisine yarayacak şeyleri yapan kimsedir. )

alıntıdır