Bilsem, Bilsen, Bilsek...

Geçmişteki fiilleriyle bugününü oluşturduğunu bilse “İçim acıyor, insanlardan darbe aldım” diyerek kimseyi suçlamayacaktı…

- Sistemin yerli yerince işlediğini, mekanizmada haksızlığın muhal olduğunu bilse, “Bana haksızlık yaptılar” diye üzülerek geceler boyu depresyona girmeyecekti.

- Başarı ve Yapmak kavramlarının benlik- şirk koktuğunu bilse “Başaramadım, yapamadım” diye sorumluluklar altında ezilerek yıkılmayacaktı.

- Gayret edenin himmet bulacağını, marifetin iltifata tabi olduğunu bilse “Dünya; torpil dünyası, gariplere fırsat verilmiyor” demeyecekti.

- Adandığı şeyin sadece Allah olması gerektiğini bilse, vuran kişiler görülse de asıl vuranın işleyişini inkar ettiği sistem olduğunu bilse “Beni en yakınlarım ardımdan vurdu, oysa onlara ömrümü adamıştım” diye kimseye sitem etmeyecekti.

- Her birimin sadece kendi idrakini ortaya koyduğunu, kimsenin kimseye anlayış gösterme zorunluluğunun olmadığını bilse, “Eşim ve çocuklarım bile beni anlamadı” diye çöküntüye uğramayacaktı.

- Her yıkılışın yeniden inşa olduğunu bilse, yalnızlığa itildiğinde AHADİYET ve SAMEDİYET kapısında olduğunu bilse, “Yapayalnız, kimsesizim” diyerek perişan olmayacaktı.

“Bildiğimi bilseydiniz….” buyurdu Rasülullah! Bilseydik Ona Ümmet olmakta, Rabbimize Kullukta ihmal gösterir miydik?...

(Mehmet Doğramacı)