Saf kalabilmek güzeldir ve büyük bir maharet gerektirir..Anlaşılamamak da imtihan dünyasının ayrı bir buududur..Herkes anlaşılsaydı ilk önce Efendimiz(s.a.s) anlaşılır ve buna bağlı olmak üzere de herkes müslüman olurdu....
Saf kalabilmek güzeldir ve büyük bir maharet gerektirir..Anlaşılamamak da imtihan dünyasının ayrı bir buududur..Herkes anlaşılsaydı ilk önce Efendimiz(s.a.s) anlaşılır ve buna bağlı olmak üzere de herkes müslüman olurdu....
Allah yardım etsin kardeş, kalbini pamuk gibi değil sahabelerin kalbi gibi tut. Onların hayatlarını inceleyiniz, çok örnekler vardır.
İyi olmanın sınırı yoktur elbette. Mümün kardeşlerimize yumuşak din düşmanı kafirlere ve düşmanlara sert olmalıyız.
Bak üstadın resimlerine onu gören küffar kaçacak delik arıyordu.
Şimdi reset atalım, yeniden bir ruhumuz olsun...
Hakkını helal et; belki hakkımız olamayanı söyledik.
"Birbirimiz ile halleşmek ve ortak dertlerimizi paylaşmak üzere her zaman yazılan ifadeler makes bulup teselli olur inşaallah.Sizleri tebrik etmek geldi içimden,zira sizler derdinizi kendinize deva eylemiş, ebedi şifaya namzetsiniz inşaallah.Selam ve dua ile..."
Risale-i Nur bir derece muvaffak oluyorsa,
bunun sırrı işte budur. Said yoktur.
Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur.
Konuşan yalnız hakikattir,
hakikat-i imaniyedir
çünkü DAVAM DEVAM iledir
vanasyanur
Her zamanın bir hükmü var. Şu gaflet zamanında musibet şeklini değiştirmiş. Bazı zamanda ve bazı eşhasta belâ, belâ değil, belki bir lûtf-u İlâhîdir. Ben şu zamandaki hastalıklı sair musibetzedeleri-fakat musibet dine dokunmamak şartıyla-bahtiyar gördüğümden, hastalık ve musibet aleyhtarı bulunmak hususunda bana bir fikir vermiyor. Ve bana, onlara acımak hissini iras etmiyor. Çünkü, hangi bir genç hasta yanıma gelmişse, görüyorum, emsallerine nisbeten bir derece vazife-i diniyeye ve âhirete karşı merbutiyeti var. Ondan anlıyorum ki, öyleler hakkında o nevi hastalıklar musibet değil, bir nevi nimet-i İlâhiyedir. Çünkü, çendan o hastalık onun dünyevî, fâni, kısacık hayatına bir zahmet iras ediyor, fakat onun ebedî hayatına faydası dokunuyor. Bir nevi ibadet hükmüne geçiyor. Eğer sıhhat bulsa, gençlik sarhoşluğuyla ve zamanın sefahetiyle, elbette hastalık hâletini muhafaza edemeyecek, belki sefahete atılacak.
Müslüman eriyiz, silsilemiz kahraman / Müslümanız, Hakk'a tapan Müslüman...
Bir gün Kur an etrafındaki surların yıkıldığını görürsen, hemen kemiklerini taş, etlerini harç, kanını da su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten ahlâktan kaleler dikeceksin. Kaleler, fedailer ister. Nasıl olsa sen de içinde fedai olacaksın.
Ey maraza müptelâ hasta! Bu zamanda tecrübemle kanaatim gelmiştir ki, hastalık bazılara bir ihsan-ı İlâhîdir, bir hediye-i Rahmânîdir. Bu sekiz dokuz senedir, liyakatsiz olduğum halde, bazı genç zatlar hastalık münasebetiyle dua için benimle görüştüler. Dikkat ettim ki: Hangi hastalıklı genci gördüm; sair gençlere nispeten âhiretini düşünmeye başlıyor. Gençlik sarhoşluğu yok. Gaflet içindeki hayvânî hevesattan bir derece kendini kurtarıyor. Ben de bakıyordum, onların tahammül dahilindeki hastalıklarını bir ihsan-ı İlâhî olduğunu ihtar ederdim. Derdim ki:
"Kardeşim, senin bu hastalığının aleyhinde değilim. Hastalık için sana karşı bir şefkat hissedip acımıyorum ki, dua edeyim. Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış. Ve hastalık vazifesini bitirdikten sonra, Hâlık-ı Rahîm inşaallah sana şifa verir."
Hem derdim: "Senin bir kısım emsalin sıhhat belâsıyla gaflete düşüp, namazı terk edip, kabri düşünmeyip, Allah'ı unutup, bir saatlik hayat-ı dünyeviyenin zâhirî keyfiyle hadsiz bir hayat-ı ebediyesini sarsar, zedeler, belki de harap eder. Sen hastalık gözüyle, herhalde gideceğin bir menzilin olan kabrini ve daha arkasında uhrevî menzilleri görürsün ve onlara göre davranıyorsun. Demek senin için hastalık bir sıhhattir; bir kısım emsalindeki sıhhat bir hastalıktır."
Müslüman eriyiz, silsilemiz kahraman / Müslümanız, Hakk'a tapan Müslüman...
Bir gün Kur an etrafındaki surların yıkıldığını görürsen, hemen kemiklerini taş, etlerini harç, kanını da su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten ahlâktan kaleler dikeceksin. Kaleler, fedailer ister. Nasıl olsa sen de içinde fedai olacaksın.
-Allah rahmet etsin-iki genç vardı: Biri İlâmalı Sabri, diğeri İslâmköylü Vezirzâde Mustafa. Bu iki zat, talebelerim içinde kalemsiz oldukları halde, samimiyette ve İmân hizmetinde en ileri safta olduklarını hayretle görüyordum. Hikmetini bilmedim. Vefatlarından sonra anladım ki, her ikisinde de ehemmiyetli bir hastalık vardı. O hastalık irşadıyla, sair gafil ve ferâizi terk eden gençlere bedel, en mühim bir takvâ ve en kıymettar bir hizmette ve âhirete nâfi bir vaziyette bulundular. İnşaallah, iki senelik hastalık zahmeti, milyonlar sene hayat-ı ebediyenin saadetine medar oldu. Ben onların sıhhati için bazı ettiğim duayı, şimdi anlıyorum, dünya itibarıyla beddua olmuş. İnşaallah, o duam, sıhhat-i uhreviye için kabul olunmuştur.
İşte bu iki zat, benim itikadımca, on senelik bir takvâ ile elde edilecek bir kazanç kadar bir kâr buldular. Eğer ikisi, bir kısım gençler gibi sıhhat ve gençliğine güvenip gaflet ve sefahete atılsaydılar, ölüm de onları tarassut edip tam günahlarının pislikleri içinde yakalasaydı, o nurlar definesi yerine, kabirlerini akrepler ve yılanlar yuvası yapacaklardı.
Madem hastalıkların böyle menfaati var. Ondan şekvâ değil, tevekkül, sabır ile, belki şükredip rahmet-i İlâhiyeye itimad etmektir.
Müslüman eriyiz, silsilemiz kahraman / Müslümanız, Hakk'a tapan Müslüman...
Bir gün Kur an etrafındaki surların yıkıldığını görürsen, hemen kemiklerini taş, etlerini harç, kanını da su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten ahlâktan kaleler dikeceksin. Kaleler, fedailer ister. Nasıl olsa sen de içinde fedai olacaksın.
bu dünyada gaflete dalacak sıhhati rabbi unutacak rahatı bulamayanlara ne mutlu... acıyor muyum sana Allah şahidim olsun zerre kadar acımıyorum... sana bu sözleri söyleten ve seni bizler gibi gaflete komayan, girmene izin vermeyen hastalığın için rabbine şükret çok şanslısın... gönül isterki musibetsiz muttaki olabilsin insan ama o kadar unutkan ve düşüncesiz ki bu varlık ancak zor anında rabbiyle bütünleşebiliyor... şanslısın Allah seni cennetine almak için bahane arıyor...
Şanslıymışın..Rabbimden benim de niyazım bu..Bir an önce öbür dünyaya gitmek..
Ey Rabbu'l-Berri ve'l-Bahr,
Kur'ân'ın dersiyle ve Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın talimiyle anladım ki:
Nasıl gökler ve feza ve zemin, Senin birliğine ve varlığına şehadet ederler. Öyle de, bahirler, nehirler ve çeşmeler ve ırmaklar, Senin vücub-u vücuduna ve vahdetine bedahet derecesinde şehadet ederler.
Evet, fıtraten ebediyeti isteyen ve ebed için halk olunan ve ezelî ve ebedî bir Zâtın aynası olan ve nihayetsiz derecede nâzik ve letâfetli bulunan zîşuur bir sırr-ı insanî, zînur bir latîfe-i Rabbâniye, şu kasâvetli, ezici ve sıkıntılı, geçici ve zulümâtlı ve boğucu olan ahvâl-i dünyeviye içinde, elbette teneffüse pekçok muhtaçtır. Ve ancak namazın penceresiyle nefes alabilir.
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)