Denize düşen boğulur, ateş yakar, yüksekten düşen yaralanır ya da ölür.. kâinatın böyle birçok kanunu vardır.
Fakat ateş Hz. İbrahim’i yakmadı, deniz Hz. Yunus’u boğmadı, nice çoklar nice azları silemedi. Allah, yarattığı kâinatın kanunlarına mahkûm değildir; bunu istisnaları yaratmasıyla bize gösterir.
Allah, istisnaları dualarla da yaratır. Mü’minin ruhunun özgürlüğüne bundan dolayı sınır yoktur. Elinde dua pasaportuyla varlık âleminin her kapısı ona açılabilir. Kâinatın kalıpları sınırları mü’mini sınırlamaz, mahkûm etmez. Çünkü onun duası vardır. Zorluklar, imkânsızlıklar bizim içindir, Allah için değildir. Sebepler bizim için sebeptir, Allah için bahanelerdir.
Dua ölümü de aştırıyor, ebetlere uçturuyor, affa ulaştırıyor, cennet kapılarını açtırıyor..

BİR GÜN DEĞİL, ŞİMDİ…
Bir gün daha iyi bir insan, daha iyi bir kul olmak çoğumuzun hayallerinde yaşar durur. Kendimizce mükemmel bir kulluk modeli çizeriz ve bunu ulaşmamız gereken bir hedef sayarız. Arada kulluğumuza yakışmayan şeyler yaptığımızda da, ileride kendimizi düzeltip mükemmel olacağımız hayalleri kurarız. Kendimize hayıflansak da, orada bir kulluğumuz vardır uzakta. Ancak hedefimizdeki bu mükemmel kulluğa da bir türlü varamayız.
Halbuki böyle yapmakla, baştan hata yapmış, kulluğu sınırlamış, belli şartlara, zamanlara hasretmiş oluruz. Oysa her hâlin, her zamanın, her işin, kendine göre bir kulluk duruşu, kendine özel bir kulluk hâli vardır. Adamakıllı kul olmak için, belli zaman ve şartlar aramak yerine, yaptığımız işe, bulunduğumuz hâle uygun kulluk duruşunu yapmaya gayret etsek gerçekten kulluk yapmış olacağız. Bir türlü varamadığımız hayalî kulluğumuzu düşünüp yazıklanmaya bedel, işimizi Rabbimizin hoşnut olacağı şekilde yapıp şevkleneceğiz…

AİLEYE HEDİYE
Biz yaşarken evlatlarımıza ayıracağımız zaman ve ilgi, biz öldükten sonra onlara bırakacağımız mirastan daha çok mutlu edecektir onları.. Kendimizi kandırsak da, bırakacağımız mirasımız değil, onlar için ifa edeceğimiz anne babalık, çocuklarımıza çok daha yararlıdır...
Mutluluk yaşatmakta rakipsiz olduğu iddiasıyla ortaya çıkan Batı kültürü, daha çocukluktan itibaren insanları çileli yapıyor. İnsanlara gaye olarak sunduğu çok kazanmak, aile mutluluğunun tuzağı oluveriyor. Anne babalar evlatları için çalışıyorlar; fakat bu gaye, onlarla olan birlikteliklerine en büyük engeli teşkil ediyor. Sonuçta çocuğuna ilgi borçlu yaşayan ebeveyn, bu borcunu ona götürdüğü hediye ile telafi etmek istiyor. Çocuk onlara muhtaçken anne babasını elinden alan Batı medeniyeti, yaşlanan anne babanın da, çocuklarına ihtiyaç duydukları zamanlarda yavrularını onlardan koparıyor. Onlar da bekledikleri ilgiye bedel evlatlarından ancak hediye alabiliyorlar..

ALINTI