+ Konu Cevaplama Paneli
4. Sayfa - Toplam 4 Sayfa var BirinciBirinci ... 2 3 4
Gösterilen sonuçlar: 31 ile 39 ve 39

Konu: Hz Ali ve Hz Muaviye Meselesine Necip Fazıl Bakışı

  1. #31
    Dost birazsabir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Nov 2009
    Mesajlar
    20

    Standart

    Alıntı Ninja Kedi Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster
    Bismillah...

    "Birileri" o dediklerinizi açıklamıştır. Mütekaddim ulemanın kitaplarında haklı da haksız da tefrik edilmiştir.

    "Diyemiyoruz" dediğinizi birçok ulema zikretmiştir. Şu anda bulunduğunuz yerin fikirlerinden esinlendiği Said Nursi hzleri de bu meseleye değinmiş gerek Cemel'de gerek Sıffin'de Hz.Ali'nin haklı olduğunu muhaliflerinin haksız olduğunu ifade etmiştir.Ehl-i sünnet ulemasının ittifakı bu yöndedir. Lakin bu mevzuda şia gibi ifrata kaçıp haksız konumda olan sahebeyi tekfir etmiyor "bir içtihad hatasıdır.İsabet eden iki,hata eden bir sevab almıştır" diyip meseleyi kapatıyor.

    Birçok ulemanın dile getirdiği bir meseleyi avamın dile getirmesi,ele alması,tartışmaya kalkması hem gereksiz hem zararlıdır.

    Misal olarak bunları tekrar ve tekrar tartışmanın iftiraka sebeb olmaktan başka ne etkisi vardır?Ne faydası vardır? Sizin ifadeniz ile "Bu gün müslümanlar batı'daki emperyalist güçlerle doğu'daki budist zalimlerle,yanı başındaki israil belasıyla başadebilme" sine ne katkısı vardır?

    Derin bir ayrılık kimlerle kimler arasında neden vardır?

    Bu tür meselelerde müslümanları kim,nasıl kırmaktadır?

    vesselam

  2. #32
    Vefakar Üye karuban - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2007
    Yaş
    54
    Mesajlar
    486

    Standart

    Alıntı Ninja Kedi Nickli Üyeden Alıntı Mesajı göster

    * Hz.Muaviye döneminde daha neyi sorgulayacaksınız? Hz. Muaviye, Hz. Ali ile olan ihtilafında hatalıdır.Ehl-i sünnet ulemasının ittifakı da bu yöndedir. Hz. Muaviyenin hatalı olduğunun belirtilmesi sizi kesmiyor mu? Daha ne söylenmesini istiyorsunuz?

    NE ANLATMAK İSTİYORSUNUZ AÇIK OLUN. HZ. MUAVİYE HATALIDIR. BUNUN DENİLMESİ SİZİ KESMİYOR MU?

    Kusura bakmayın fakat ne dediğinizin ne anlatmaya çalıştığınızın farkında değilsiniz.
    Abdullah bin Mübârek hazretlerinden soruldu ki Hz. Muaviye ile (İslam'ın ilk müceddidi olan ve hayırlı nesil tabiinden) Hz. Ömer bin Abdülazîz'den hangisi daha yüksektir? Cevap olarak:

    "Hz. Muaviye, Resûlullah Efendimizin yanında giderken, atının burnuna giren toz, Ömer bin Abdülazîz'den katkat daha yüksektir"

    buyurdu. Hz. Muaviye'nin Hz. Ali ile münazaası, içtihad üzere idi. Allah onlardan razı olsun. Ve bu kavil Ehli Sünnet itikadı arasındadır. Bütün içtihadlar yeri gelince olur. Hatalı (isabet edemeyen) için, sevaptan bir derece vardır: haklı olana iki, hatta on derece vardır.

    Durum böyle olunca, onları dalâlet ve fasıklıkla suçlamak, hiç bir Müslüman'ın cür'et edemeyeceği bir iştir. Ancak kalbinde maraz (hastalık), içinde dahi habaset (pislik ve kötülük) bulunanlar cesaret edebilir.

    Hz. Muaviye, nasıl cair (haksız) bir imam olur ki? Halbuki onun adil bir imam olduğu sahihtir. Hem Allah'ın haklarına riayette hem de Müslümanların haklarına riayette adil bir imamdır.

    Resulûllah Efendimizin Hz. Muaviye'ye şöyle duâ ettiği anlatılmıştır:

    «Allah’ım, ona yazı ve hesap ilmi ver; onu azaptan koru..» (Taberani)

    Bir başka duasında ise, şöyle buyurmuştur:

    «Allah’ım, onu hidayeti bulan ve hidayet eden eyle..»

    Resulûllah Efendimizin duası ise makbuldür. (mutlaka kabul edilir)

    Hz. Muaviye bu işte yalnız tek başına değildi. Ashabın yarısı tahminen bu işte onunla müşterekti. Eğer Hazreti Ali ile muharebe edenler kâfir veya fasık olmuşlarsa, dinin yarısı gitti, demektir. Çünkü, dinin yarısı onların tebliği ile bize ulaşmıştır. Böyle bir şeye de, ancak dinin iptalini isteyen zındık yol verir.

    Bu makamda en salim yol, Resulûllah Efendimizin Ashabı arasında geçen meselelerde sükût etmektir (susmaktır). Resulûllah Efendimizin hadis-i şerifleri bu manayadır: Allah'a karşı hazer ediniz (sakınınız) ve ondan korkunuz. Bilhassa Ashabım hakkında dikkat ediniz. Onları melânet ve taan okunuza hedef seçmeyiniz.

    İmam Şafiî Hz. şöyle anlattı:

    "O bir kandı; Allah ondan elimizi temizledi. Biz de ondan dilimizi temiz tutalım."

    Bu ibareden de anlaşılıyor ki: Onların hata icrasını dahi, dile getirmek yerinde olmaz. Onları hayırdan başka türlü anmamak gerekir.


    (İmam Rabbani Hz.)

    ***

    Bendenizce de farkında bile değilsiniz.
    Konu karuban tarafından (21.11.09 Saat 08:43 ) değiştirilmiştir.

  3. #33
    Dost alseloz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2009
    Mesajlar
    18

    Standart

    selamın aleyküm
    konuya yazmayacagımı belirtmiştim ki aynı kanaatdeyim ama bazı noktaları açıklama ihtiyacı hissettim
    benim kimsenin imanını sorgulamak gibi bir hakkım yok öyle bir şeyde yapmıyorum benim bahsetdiğim seyler sizin cevap verdiğiniz seyler değil misal;
    burada hadisleri örnek göstermişsiniz bende sizi alehine olan hadisleri gösterebilirim
    burada bazı alimlerin fikirlerini göstermişsiniz bende başka alimlerin fikirlerini gösterebilirim
    siz bana muaviyenin feth ettigi yerleri gösterebilirsiniz ki bu fetihlerin islamın yayılmasında ne kadar etkili oldugunu gösterebilirsiniz
    bu liste uzar gider
    ama burada sıkıntı olaylara ön yargılı yaklaşılması ne olursa olsun ne söylenirse söylensin muaviyeyi savunmak veya eleştirmek tabi buda saglıklı bir yaklaşım değil
    elhamdürüllah neyin ne oldugunun farkındayım
    ama işinize gelmeyen bir yorumla karşılasınca o yorumu yapanı fasıklıkla suçlayanlar neyin ne kadar farkında onu bilemem,
    son söz
    Ben kuran-ı kerim in sayfalarının mızraklara geçirilip savaşda hile yapılmasını hata olarak görmüyorum bu hata değil bilinçli planlı bir eylem
    yine ben islamın yayılmasını saglayan insanlara hak dininin göstermesini saglayan bizimde müslüman olmamızda payı olan fetihleri ve o fetihlerin komutanınıda saygıyla selamlıyorum bunuda görmezden gelemem
    ama benim tartışmam bu değil muaviyenin iyi mi kötü mü oldugu herkes kendi vicdanında bir karar verir asıl kararı manser günü Allah-ü teala verir
    benim eleştirdigim bu konu daki şu yorumdur haklıya 2 sevap vardır haksıza 1 sevap vardır anlayışı kur'an nın sayfalarının mızraklara geçirilmesinde nasıl bir sevap bulmuşlar onu'da bilmiyorum
    şu kadarını söyleyebilirim benim fikirlerim bu yönde ama yarın birgün yeni belgeler yeni kanıtlar bulur fikirlerimin yanlış oldugunu görürsem hiç çekinmem tövbe ederim
    ama bulmazsam ahirete bu fikirlerimle gidecem ve fikirlerim hatalıysa yanlışsa süphesiz rabbim kalbimi görüyordur ve kötü niyet beslemedigimi biliyordur bende rabbimin sonsuz olan merhametine affına sıgınırım
    Bir müslümanın görevi arastırmak ve kalbiyle inanmakdır ben buna inanıyorum başkalarının sözlerine hiç araştırmadan kabul etmeyi ben sahsen doğru bulmuyorum
    bir temenni;
    başkalarını fasıklıkla,kötü niyetle vb.. gibi seylerle suçlamak bir müslümana yakışmaz bunun ahirete var hesap günü var bir yorumda bulunan arkadaşa sesleniyorum ben kimseyi fasıkla suçlamadım suçlamam'da benim yaptıgım olayların degerlendirilmesindeki hataları kendimce di,le getirmem
    selam ve dua ile

  4. #34
    Vefakar Üye Ninja Kedi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2008
    Mesajlar
    491

    Standart

    Bismillah...

    İçtihad olan bahsettiğiniz durum değildir. Savaşa sebeb olan meselelerdir.

    vesselam

  5. #35
    Dost yskk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2011
    Bulunduğu yer
    ANKARA
    Mesajlar
    6

    Standart

    Şiiler, Hazreti Muhammed S.A.V. 'den sonra hilafet'in Ali ve soyuna ait olduğunu savunur ve sünnilerin meşru ve dince makbul kabul ettikleri ilk üç halife (Ebu Bekir, Ömer ve Osman'ın) hilafeti Ali'den gasp ettiklerine inanırlar. Yezid'in babası Muaviye konusunda ise bir ayrılık vardır.
    Şiiler, I. Yezid hakkındaki görüşlerin benzerlerini Ali'nin hilafetine karşı çıktığı için Muaviye için de sürdürürler ancak Sünniler ise Muaviye'nin bir "içtihad" yaptığını ve içtihadında yanılsa bile peygamberin sahabesinden ve Kuran'ın vahiy katiplerinden olduğu gerekçesiyle hakkında kötü ifadede bulunmaktan kaçınırlar. Buna karşın aralarında Ebu Hanife'nin de olduğu birçoksünni alimi ise, Ali halife iken, Ali'nin hilafetini tanımayıp ikinci halife olarak ortaya çıkan Muaviye'ye karşı, Hazreti Muhammed S.A.V. 'in "bir halife varken,sonradan çıkan ikinci bir halifenin katlinin vacib olması"[2][3] kuralını uygulamayan Muaviye taraftarlarının, bu tutumları ile açıkça hatalı olduklarını ve haram işlediklerini açıklamışlardır.
    Sünnilikte iktidar siyasi bir mesele ve Peygamberin dahi olsa bir soy meselesi olarak değil ümmetin kendi içinde istişare ile çözeceği bir konu olarak görülür ve genellikle "istişare ile seçilen devlet başkanına itaat" kültürü hakimdir. Şiilerde ise iktidar inanç meselesidir ve meşru siyasi lider aynı zamanda ruhani liderliği de elinde bulunduran Ali ve soyundan gelen imamlara (lider) aittir. Caferi şiası, toplam en sonu kıyamete kadar gizli kalan Mehdi de dahil 12 imamı kabul ettiğinden "12 imamcılık" (Caferi Şiası) olarak da bilinir. 12 imamın günahsız olduğuna, "vahiy alma" hariç peygambere benzediğine inanılır (mesela günahsızlık). Şiilik içinde İsmailîlik gibi mezhepler bir ölçüde farklı bir İmam listesini kabul ederler.)
    Suikaste uğrayan Halife Osman bin Affan'ın öcünü almak, aynı aşiretten olduklarından Muaviye'ye düşmekteydi. Muaviye Osman'ın katillerinin kovuşturmasını yapmadığından onların işbirlikçisi olduğunu iddia ettiği Ali bin Ebu Talib'nin hilafetini reddetti. Bununla birlikte, öncülüğünü (peygamberin eşlerinden) Ayşe, Talha ve Zübeyr bin Avvam'ın yaptığı isyana da katılmadı. İsyanın ardından yapılan Cemel Savaşı'nın galibi Ali, Ayşe'yi affetti. Ali'nin sağladığı refakatçiler eşliğinde Medine'ye giden Ayşe'ye maaş da bağladı.
    Ali Cemel Savaşı'nın ardından valisinin önderliğinde isyan eden Suriye'ye yöneldi. Fırat'a yönelen Ali 657 yılında Muaviye'nin güçleriyle çarpıştı. Muaviye, neredeyse mağlup olacağı Sıffin Savaşı'ndan ateşkes yaparak kurtulmayı başardı. Muaviye, Ali'nin safında çarpışanların dindarlığını istismar etmek için askerlerinin mızraklarına Kur'an'dan sayfalar astırdığı söylenir. Düşmanlarını görüşmeye ikna eden Muaviye, Ali'nin yandaşlarını bölerek hilafetinin geçerliliğine gölge düşürdü. Ali'nin eski yandaşları haricilerin isyanından doğan zayıflıktan yararlanan Muaviye Mısır'ı ele geçirmek üzere harekete geçti.

  6. #36
    Dost yskk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2011
    Bulunduğu yer
    ANKARA
    Mesajlar
    6

    Standart

    Ali Küfe’de şehit edildikten sonra, Ali’nin taraftarları Hasan’a bağlılık yemini (biat) ettiler. Bu yemini, Ali ile halifelik için çatışan ve savaşan Muaviye kendi otoritesine bir tehdit olarak algıladı. Muaviye derhal Suriye, Filistin ve Lübnan’daki ordu komutanlarına savaş hazırlıklarına başlamaları için talimat verdi, diğer yandan da genç varis Hasan ile anlaşmayı denedi, daha doğrusu Hasan'a halifelik iddiasından vazgeçmesini bildiren bir mektup gönderdi ve eğer vazgeçmezse, istemediği sonuçların doğacağını ve müslümanların öleceğini bildirdi. Aslında Muaviye için en iyisi Hasan'ın halifelik hakkından vazgeçmesi olacaktı, çünkü Muaviye orduları Hasan’ı savaş meydanında öldürüp tüm güç Muaviye'nin elinde toplansa bile, Muaviye’nin halife olabilirliği tartışılmaya devam edecekti. Kurnaz bir politikacı olan ve halka hoş gözükmeye çalışan Muaviye için bu hiç de istenilen bir durum değildi.
    Hasan hakkından vazgeçmedi ve anlaşma sağlanamadı. Kimi kaynaklara göre altmış bin olduğu iddia edilen Muaviye'nin ordusu Hasan’ı mağlup edip öldürmek için yürüyüşe geçti. Diğer yandan Hasan da ordusunu kurmuş ve savaşmaya hazırdı, iki ordu Sabat yakınlarında karşılaştılar.
    Hasan savaş başlamadan önce Muaviye askerlerine konuşma yaparak onlara yanlış yönde olduklarını ve Muaviye’yi haksız görüyorlarsa onun tarafında bulunmamaları gerektiğini hadis ve Kuran’dan örnekler vererek bildirdi. Hasan’ın teslim olacağını sanan bir kısım birlikler, Hasan’a asi oldular ve ona saldırdılar. Hasan yaralandıysa da, yakın korumları bu saldırıyı püskürtmeyi başardı. Fakat Hasan'ın komutanlarından Ubeydullah, Muaviye'nin tarafına geçti.
    İki ordu arasında birkaç sonuç getirmeyen çarpışma yaşandı. Sonunda Muaviye üstün gelemeyeceğini, üstün gelse bile birçok adamını kaybedeceğini anladı ve iki Kureyş'li adamını Hasan ve takipçileriyle anlaşsınlar diye görevlendirdi. Hasan yaralanmıştı ve ordusunun içinde meydana gelen başıbozukluk yüzünden ordusuna pek güvenemiyordu. Sonunda Hasan ve Muaviye bir yerde bir araya geldiler ve anlaştılar. Hasan; Kuran’a ve sünnete uyması, yandaşlarından intikam almaması şartlarını ve bir de; Muaviye'nin ölmesinden sonra halifeliğinin tekrar kendisine, eğer kendisi hayatta değil ise kardeşi Hüseyin’e geçmesi şartını öne sürmüştü. Muaviye kabul etti.
    Antlaşmadan sonra Muaviye, biat almak üzere Kufe’ye gitti. Orada Muaviye halka hitap ettikten sonra minbere Hasan çıktı ve şöyle dedi;
    Ey Irak halkı! Benim gönlüm sizden soğudu. Babam Ali’nin sağlığında bunca muhalefetler ettiniz, bir gün onu gamsız bırakmadınız. Nihayet babamı öldürdünüz. Bana da bunca zahmet verdiniz; üzerime hücum eylediniz; beni yaraladınız. Henuz yaram iyileşmedi. Malımı yağmaladınız. Ey Irak halkı! Eğer siz Ehli beyt'i peygambere eza kıldınızsa da Allah hıyanette bizimle sizin aranızda hakim ve kafidir. Şu halde ben Muaviye’ye biat ettim. Sizin biatınızdan bizar oldum.

  7. #37
    Dost yskk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Dec 2011
    Bulunduğu yer
    ANKARA
    Mesajlar
    6

    Standart

    Benim çevremde bir tane bile yok, benim çevrem muaviye ye sövmez ama sevmez de.

  8. #38
    Vefakar Üye odanedir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2016
    Mesajlar
    344

    Standart

    يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّهِ وَ رِضْوَانًا saltanat ve hilâfete kemâl-i liyakat ve kahramanlıkla girdiği halde ve kemâl-i zühd ve ibadet ve fakr ve iktisadı ihtiyar eden ve rükû ve sücudda devamı ve kesreti herkesçe musaddak olan Hazret-i Ali’nin (r.a.) istikbaldeki vaziyetini ve o fitneler içindeki harpleriyle mes’ul olmadığını ve niyeti ve matlubu fazl-ı İlâhî olduğunu haber veriyor.
    أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

  9. #39
    Vefakar Üye odanedir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Sep 2016
    Mesajlar
    344

    Standart

    Sahabelerin bir kısmı, o harplerde, adalet-i izafiye ve nisbiye ve ruhsat-ı şer’iyeyi düşünüp tâbi olarak, Hazret-i Ali’nin (r.a.) takip ettiği adalet-i hakikiye ve azîmet-i şer’iyye ile beraber zâhidâne, müstağniyâne, muktesidâne mesleğini terk edip, muhalif tarafa bu içtihad neticesinde girdiklerini,
    أُوْلَئِكَ عَلَى هُدًى مِّن رَّبِّهِمْ وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Necip Fazıl Solcuydu?
    By recbisen in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 6
    Son Mesaj: 05.01.17, 12:47
  2. İnanmaz.. (Necip Fazıl)
    By naz in forum Şiirler
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 14.11.08, 10:36
  3. Necip Fazıl'ın Bir Sözü
    By Hanedan19 in forum Serbest Kürsü
    Cevaplar: 8
    Son Mesaj: 29.04.08, 18:17
  4. Mektup (Necip Fazıl'dan)
    By hafiz-ul_esrar in forum Kıssadan Hisseler, İbretli Öyküler
    Cevaplar: 2
    Son Mesaj: 25.10.07, 18:51

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0