+ Konu Cevaplama Paneli
Gösterilen sonuçlar: 1 ile 2 ve 2

Konu: Risale-i Nurun Özellikleri

  1. #1
    Ehil Üye istiğna - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2008
    Mesajlar
    2.274

    Standart Risale-i Nurun Özellikleri

    Kurtulan gençliğim
    Muhit! Ah bu muhit! Çevre, Ah o çevre! Evet, hem felakete atan o muhit, hem saadete götüren o muhit. Gençlik ve hevesat sarhoşluğuyla genci mahveden o çevre. Gençlik ve ruh zindeliğiyle, gencin yükseklere doğru çıkmasına sebep olan, gene o çevre. Ne yazık, hem pek çok yazık ki, ben, beni manevî uçurumlara sürükleyen bir muhitte büyüdüm. Gençlik çağına gel­dim. Mektep içinde, okul dışındaki hissettiklerim, gördüklerim, işittiklerim, beni, bir tek fikre sürükledi. O da şu idi: Para ve zevk. Bu iki nesnenin bitmez, tü­kenmez, zehirli, boş hülyaları. O erişemediğim ve eriştiğim takdirde dahi beni hayatta mes'ud edemeyeceğini sonradan anladığım o neticesiz hayaller, o kupkuru tasavvurlar. Ben neyim? Niçin yaşıyorum? Nereden geldim? Nereye gideceğim? Yoksa, şu bir sürü başıboş mahluklar gibi, ipi boğazına atılmış bir yaratık mıyım? Hayır. Bu, izzetime dehşetle dokunuyordu. Ben hay­van olamazdım. Ben hayvan gibi yaşayamazdım. Fikriyatım işliyordu. Ben bir insandım. Öyle ise insan gibi yaşayacaktım. Ama bu başıboş yaşayışım, acaba in­sanca bir yaşayış mıydı? İnsan olan insan, böyle mi hayat geçiriyordu? Bilemiyordum, fakat bu düşüncelerin verdiği tereddütlü tutum içinde, adeta çırpınıyor­dum, diyebilirim.
    Baba dostu muhterem bir ihtiyar vardı. Onu görünce merhum ve muhterem sevgili babamı hatırlarım. O da beni görünce, bir baba şefkatiyle halimi hatırımı sorardı. Onun o şefkati, kederli günlerimi neş'elendirirdi. Bir oğlu vardı, sınıf arkadaşımdı; onun namaz kıl­dığını, namaz vakti gelince okul penceresinde, bazen hademe odasında namaz kıldığını görüyordum. Ona, ruhumda bir takdirkarlık, hatta bir gıpta hissi duyu­yordum. Acaba diyordum, benim hayatım mı, yoksa onun hayatı mı insanca bir hayattı; ayırt edemiyor­dum. Nihayet üniversite. Anadolu'nun saf ve temiz, sakin havasından, böyle gürültülü, kalabalık bir yere gelir. Her neyse, burası uzun. Bu uzunu uzatmaya­cağım. Bir takdim... Yanında bir sima: Hatırlayacak gibi oluyorum. O da okuduğu kitaptan bir aralık başını kaldırdı. Göz göze geldik. O beni tanıdı: Tanıştık, se­viştik. "Gençlik mevzuunda bir bahis okuyordum" de­di. Dedim: "Ben de dinleyeyim, devam edin." Evvela ki­taba baktım; Gençlik Rehberi. Müellifi: Bediüzzaman Said Nursî. Biraz durakladım. Çünkü gazetelerden bu isim hakkında menfî şeyler işitmiştim. Fakat dinlemeliydim. İşte tam fırsattı; dinlediklerim ile duyduklarımı karşılaştırıp; bir hükme varmalıydım. Yaratılış itiba­riyle biraz tahkikçiydim, körü körüne, ezbere, şu veya bu dedikodulara kulak asmayı mertlik hissime layık görmüyordum. Arkadaşım okuyordu, dinliyordum. Ben öyle kendimi okunan kitaba vermişim ki, bir aralık kendime geldim, iki saat geçmiş; bu müddet içinde ruhumda bir kıpırdanış, bir başkalık oldu. Al­lah Allah! Ne olmuştum? Yoksa bir sihre mi tutulmuştum? yoksa bir mıknatisiyet beni kendine mi çekmişti? Ayrıldım, fakat benim aklıma fikrime şunlar yer etmişti, yer mi etmişti, yoksa akıl, fikir ve ruhî varlığımı istila mı etmişti? Yoksa kalb ve dimağıma, silin­mez bir yazı ile mi yazılmıştı, ne olmuştu? Ne olmuşsa olmuştu. Evet şu cümleler kulağımda çın çın çınlıyor­du, aklımı, dimağımı kaplıyordu: "Gençlik muhakkak gidecek."
    Dedim, dönmeliyim: Eyvah, ya oradan ayrılmışsa! Niçin adresini almadım? Koştum, gün batıyor. Dolmuşa bindim. Ah! Kalbim ferahladı. Arkadaşım hala kitapla meşgul. "Geldim" dedim. "Bana bu eseri bir haftalığına veremez misiniz? Yahut nereden temin edebilirim? Bir tane muhakkak almak istiyorum." Al­dım. O gece geç vakte kadar okudum. Okuyordum. Çok yerlerini tam anlayamıyordum. Bu nasıl kitaptı? Hem anlamıyordum, hem anlıyordum. Anlamıyordum; zira, anladığımı ifade edemiyordum, ifadeden aciz kalıyordum. Fakat içimde bir inkılap, ruhumda bir sükun, kalbimde bir sürür, derin tesir duyuyordum.
    Sabahleyin uyandım. Güneş doğmuştu, içimde bir hüzün, hem acı bir hüzün var. Acaba neden, öğle vaktiydi? Minareden ezan sesi; İlahî davet sesi kulağıma geldi. O ses, acımın sebebini ihtar etti. Sabahtan beri niçin namaz kılmamıştım? Bu acıyı ilk defa duyuyor­dum. O günde, evet o bahtiyar günde namaza başla­dım.
    İşte Risale-i Nurdan bir Gençlik Rehberi, o da, başta sadece bir kısmını okumakla, beni nasıl böyle İlahî bir inkılap, böyle insanca, Müslüman’ca yaşayışa doğru götüren bir kuvvet meydana getirmiş ve beni nasıl değiştirmişti?
    İşte ey kardeşler! Allah'ıma hadsiz şükürler ediyo­rum ki, bana Risale-i Nuru görmeyi, onun kıymetini, onun yüksek değerini anlamayı nasip eyledi. Nurları tekrar tekrar okumaktan kendimi alamayacak bir sev­gi, bir aşk bana ihsan eyledi. Şimdi umum Türk gençliğine, Risale-i Nuru, kurtarıcı, ebediyen mes'ud edici bir eser olarak tavsiye ediyorum ki, dinime, îmanıma, gençliğe, vatan ve milletime, en kudsî, bir hizmeti yap­mış olayım.
    Ah Nur kardeşim! Senin bu samimi sözlerin, beni, iman ve İslam ve Kur'an yolunu öğrenmek yolunda Nur Risalelerine celbetti. Nur Risalelerini okumak sevgisiyle, benim gamlı gönlümü neş'elerle doldurdu ve coşturdu. Deli gönlümü, Kur'an nuru kapladı.
    Hayatım karanlıklar, ruhum ızdıraplar içindeydi. Adeta kesif bulutlarla kaplı karanlık bir dehlizde bu­nalma nöbetleri geçiriyordum, îç alemimde tozlu fırtı­nalar esiyordu; gözlerim eşyayı hakikî hüviyetiyle göremiyor, kulaklarım hak ve hakikat sadasına karşı sağırlaşmış bir haldeydi. Bu bedbaht durumda iken Risale-i Nuru tanıdım.
    Okudum, okudum. Okudukça derin nefesler almaya ve dirilmeye başladım. O zulmetli dehlizden, güneş ışığına kavuşmuş bir adam gibi mütehassis oldum. Ruhum ve kalbim huzura kavuştu. Gözlerim dünyayı hakikatiyle görmeye, kulaklarım hakikat seslerini işitmeye başladı. Ki dünyaya adeta yeni geliyorum gibi bir saadet ve ferah içinde kaldım. Beni böyle kurtaran bir tefsir-i Kur'an'a, bin canım da olsa feda etmek, onun hizmetine ihlas ve sadakatle devam etmek, insaniye­tin muktezası olan bir şükran borcudur, kanaatini taşımaktayım. Elimden gelseydi Nurların üstünlük ve meziyetini, ilmî prensip ve gayelerini tebellür ettirir, onun cihan değerinde olan kıymettar bir şaheser olduğunu daima terennüm eder ve o terennümle yaşardım.
    Mükerrem ve mübeccel Üstadım son derece bir gay­ret ve faaliyetle harika bir fedakarlık ve yüksek bir himmetle Kur'an ve îmana hizmet etmiştir. Misilsiz bir fedakarlık ve sa'yi gayretle muvaffak olmuştur. Bir ses, ruhumun ve vicdanımın derinliklerinden yükse­lerek diyor ki: Nurları büyük bir aşk ve sevgiyle ve ka­na kana ve düşüne düşüne oku. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri çok çetin şartlar ve imkansızlıklara eşedd-i zulüm ve istibdad-ı mutlakın dehşetli işkence ve taarruzlarına rağmen hizmet-i îmaniyeden asla çe­kinmemiş ve son nefesine kadar mücahedesinde daim olan muzaffer ve muvaffak bir İslam mücahididir. Nur Talebeleri öyle benzersiz bir sistem ve metotla hum­malı bir şekilde faaliyet yapıyorlar ki, Risale-i Nurun neşriyat ve fütuhatı beşerşümul büyük bir hadise olarak temayüz etmiştir. Siyasî, iktisadî sistemlerin isti­kamet ve selametle muvaffakiyeti, bu siyasî organların tahkiki îman kuvvetiyle münevver olmalarıyla kabil­dir. Risale-i Nurun İlahî intibaha mazhar olan nuranî ve Kur'anî dersleri, gözleri açmış, kalbleri uyandırmış, akıl ve mantıkları çalıştırmıştır. Risale-i Nurdaki kuvvet-i Kur'aniye ve ilmindeki İlahî kuvvet ve te'sir, din düşmanlarını dehşet ve hayrete düşürmüştür.
    Aziz ve değerli Üstadım! Bütün samimiyet ve hürmetimle Risale-i Nur'da şayan-ı hayret ve takdir olan, ilmî bir üstünlük vardır. Bu fevkalade tefevvukla temayüz etmiştir. Risale-i Nur'u okuyanlar, îman dolu bir kalble cihad-ı diniye meydanlarında cevelan ediyorlar, îman dolu bir kalble, îman ve İslamiyet hizmetine son nefesine kadar devam etmeye azmetmişlerdir. Mukaddesatımıza saldıran korkunç ejderleri gebertmiş, din­sizlik ve dalaletin kızıl bağrını darmadağın etmiştir. "Ey Nur! Yok mu çare-i halâsım?" diye feryat eden milletimin imdadına yetiştin. Feryad ü figan eden nesl-i cedide saadet yollarını göstererek dindirdin. Senin her bahsinde îman seli çağlıyor. Ağaçlar kalem, sular mürekkep olsa seni tavsif edemez insanlar.
    Ey Kardeşler! Büyük ceddiniz sizin hizmetinizden ümitvardır. "Allah Allah" diyerek yürüyün; zira bugün milyonlarca şehidin varisi olan sizlere, zafer kapılan açılmıştır.
    Ey Üstadım! Ölmez eserinle yaşıyorsun sen.
    Azmindeki kuvvet ve kudsiyete hayrandır bu mil­let.
    Ey Nur! Sendeki ilm-i îmana, ulviyet ve kudsîyete hayran yaşarız.
    Her an, seni okumak sevgisiyle dolup taşarız.
    İlm-i îmanla, himmet, gayret ve fedakarlıkla tema­yüz eden Nur Talebeleri, Risale-i Nur, Kur'an ve İslamiyet’in, asliyet ve safiyetini muhafaza ve müdafaa eden, olanca haşmetiyle ve rakipsiz olarak intişar ve inkişaf etmektedir.
    Nur davası olanca haşmet ve azametiyle ayakta dur­maktadır. Bu vatanın her köşesinde, alem-i İslam ve alem-i insaniyette her gün yeni yeni simalar ve istidat­lardan bir çok kimseler Risale-i Nur'la hidayete eriş­mekte, Nur'un saflarına seve seve, fevç fevç iltihak et­mektedirler. Geceli gündüzlü, var kuvvetleriyle nur­ların feyyaz mütalaası ve kudsî hizmetinde çalışmak­tadırlar. Din düşmanlarının münafıkane ve korkunç faaliyetlerini kökünden tar ü mar etmek hususunda gayet mahirdirler.
    Risale-i Nur insanları gaflet ve cehaletten kurtar­makta, genç nesilleri her çeşit hurafat ve dalaletten halas edip hidayet yolunu göstermektedir, içinden çıkılmaz badirelere sürüklenmiş olanları kurtarıcı eliyle halas ederek, nurlu, parlak, selamet ve saadete eriştiren cadde-i Kur'aniyede yürütmektedir.
    Gençliğimizi ardı arkası kesilmeyen şeytanî telkin­lerden, dinsizlik ve dalalet kasırgalarından kurtarıp muhafaza etmenin yegane çaresi Risale-i Nur’dur.
    Risale-i Nur, İslamiyet’in ulviyet ve kutsiyetini gün gibi güneş gibi göstermiştir; aklı selime dayanan bir eserdir.
    Risale-i Nur, büyüklüğü ve bir çok meziyetlere malik olmasıyla beraber, her türlü şüphenin fevkinde olan bir eserdir, insan aklına kalb ve deruni iştiyaklarına hitap eden bir eserdir. Nur talebesi olmak, bir insan için büyük bir nimettir.
    Risale-i Nur hususî bir mana ve ehemmiyeti taşır. Risale-i Nur talebeleri, üstadları merhum Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinden mülhem olarak devam ettikleri gayretler üstü gayret ve faaliyetlerinden bir an olsun geri durmamışlar, en çetin şartlar altında hizmet-i imaniyelerinde ihlas ve şevkle ilerlemişlerdir. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri sürgün hayatında şiddetli bir tazyikat ve istibdat altında bulunduruluyordu. Hunhar işkenceler, binbir türlü zorluk ve müşkülatlar içinde Nur Risalelerini telif ediyordu. Bu dehşetli esaret hayatı senelerce devam etti. Nur Risa­leleri Kur'an yazısı ve yeni yazıyla neşredildi. Fakat zulüm ve istibdadın hükmü, Hz. Üstadı bir türlü serbest bırakmıyordu. Mühim yardımcılardan mahrumdu. Herkese korku ve dehşet verilmişti. Beşerî bir yardım görmüyordu.
    Bediüzzaman'dan başka hiçbir kimse Nur Risalele­rini ve Müellif-i Muhteremini müdafaaya cesaret ede­miyordu. îman ve İslamiyetin ihtiyatı ve kurtuluşu gibi büyük bir maksadı tanzim ve fiiliyat sahasına çıkarır­ken. on onbeş talebesinden başka kimse yoktu. Fakal o nurlar, gönüllerde İlahî bir iklim vücuda getirmiş;
    kalb, ruh ve akıllarda kendi kendine tutunup yan­mıştır; kendi kendine parlamıştır.
    Evet kendi kendini neşretmiştir ki, bu vaziyet Nur Risalelerindeki Kur'anî kuvvet ve kudretin en birinci delilidir. Demek Nurlardaki hakikatin yüksekliği ve onun hakkaniyeti, ehl-i îmanı kendine celb ve cezbetmiştir. Her cepheden binbir çeşit dalalet tayfunlarının hücumuna uğradığı halde, sönmemiştir; yanmış ve parlamıştır, înşaallah hal ve istikbaldeki beşeriyeti umumî bir şekilde aydınlatacaktır.
    Ebedî, sermedi bir cemali bakiye malik bir mahbub-u bakî Allah'ımıza ve Halikımıza aşık olan ehl-i aşk, ehl-i muhabbet saadeti içinde yaşayanlar Risale-i Nur'u her gün İlahî muhabbet ve sevginin gözyaşları­yla son nefesine kadar okumaktan kendilerini ala­mazlar, bunsuz mes'ud bir hayat yaşayamazlar.
    Risale-i Nur eserlerini sadakat ve sebat ile tekrar tekrar okumak, hakaik-i Kur'aniye, îmaniye ve İslamiye ile kalbi tenvir ve kabule ihzar eder. Aklı iz'an ve idrake yakınlaştırır. Ruhu nurlandırır, ferahlatır. Vic­danı selm ve selamete eriştirir. Nefsi ilzam eder, hevesat-ı rezileyi itlaf eder. Kudsî haz ve heveslere tebdil eder, gayr-i meşru olan şehevat-ı şeytaniyeyi meşru ve ulvi gayret ve faaliyetlere inkılab ettirir, hakikî mecrasına çevirir.
    Gizli bozguncu teşekküller her tarafa zehirli tohumlar saçmaktadır. Bunlar öyle bir zehirdir ki, panzehiri araştırılmamış veya bulunamamıştır. Millet ve neslimizi mütemadî bir surette serptiği zehirlerle mahvetmektedir. Bu millet-i İslam için en büyük bir afettir, pek azim bir fecaattir. Öyle ise panzehiri bulmak gerektir. Amansız din düşmanlarımızı içinde toplayan mezkur gizli teşekküllere karşı koyacak bir kuvveti bulmak elzemdir, hayatî bir mecburiyettir, îşte o fesatçı ve yıkıcı dinsizlik cereyanlarına karşı atom bombası hükmündeki tek kuvvet, bu asırda Kur'an ı mu'cizü'l-Beyanın bir tefsiri olan Nur Risaleleridir. Dünyayı tehdit eden komünistlik ve farmasonluk gibi dinsizlik afetlerine karşı Risale-i Nur bir Sedd-i Zülkarneyndir. Bu noktada bütün hakikî münevverler ve ehl-i îman müttefiktirler. Zira o zındıka ve imansızlık ateşini söndürecek, o dinsizlikleri kökünden yıkacak bütün temel esaslar, kuvvetli ve kudretli parlak hakikatler, Risale-i Nur külliyatında mevcut bulunmak­tadır.
    Bir insan muhabbetullah ve mehafetullah sayesinde, hak ve hidayet caddesinin haricine çıkmaz; adalet, insaf ve merhamet hissi ona hakim olur, kötülükten çekinir, iyiliğe yönelir; günahlardan kendini muhafaza etmekte muvaffak olur; derunî bir hal, kalbi bir şevk ve sevgiyle İlahî emirlere itaat ve inkıyada mazhar olur. Vicdan ve vazife mes'uliyetini idrak eder, fenalık me­yillerini frenler, işte Risale-i Nur iman-ı billah, marifetullah ve muhabbetullahı ders verdiği içindir ki, onun bahtiyar talebeleri, Allah sevgisiyle, Allah korkusuyla, iman kuvvetiyle Allah'ın ve Resulullahın emir ve nehiylerine seve seve boyun eğerek itaat ederler, amel-i salih ve takva ile, gayet faaliyetli bir hayat sürerler.
    Gizli din düşmanları, bu milleti mahvetmek için ev­vela gençlerimiz ve çocuklarımızın safi zihinlerini bu­landırma, onların itikatlarında şüpheler husule getir­mek suretiyle işe başladılar. Türlü türlü neşir vasıtalarıyla mektep içinde ve dışında, herkesin ilk anda fark edemeyeceği birtakım hileli ve taklitli ifadelerle imanı zedeleyici, vesveseler verici hikayeler ve hezeyanlar uyandırıp, yeni neslimize okuttular, körpe dimağları zehirlediler, masum kalbleri dinsizliğin zehirli hançeriyle hançerlediler, mahza hak ve hakikat olan İslamî mevzuları hurafe gibi safî dimağlara yerleştirdiler; imanî eserlerde sarsıntı ve çöküntüler meydana getir­diler. Bu Müslüman vatanın Müslüman evlatlarını dinsizliği ve imansızlığı netice veren birtakım menfî makale ve sözlerle imansızlık kuyularına attılar. Yeni neslimizi ve milletimizi böyle îmani şüphe ve vesvese­lerden kurtarabilmek için naklî bir ilim fayda veremi­yordu. Onlara aklen ikna, kalben mutmain olacak şekilde hakikatleri izah ve isbat etmek gerekiyordu ki, kurtulabilsinler. İşte böyle felaket ve fecaatlerden, millet ve gençliğimizi halas edecek bir lutf-u İlahî vardır. O da Risale-i Nur'dur.
    Risale-i Nur dinsizcesine uydurulan hurafelerin, vicdansızcasına irtikap edilen tahribat ve tahrifatların husule getirdiği dinî şüphe ve vesveseleri, etrafıyla söker ve izale eder. Hakikatleri güneş gibi görünecek derecede isbat ederek, îman zafîyetine düşenleri kurtarır. İmana kuvvet, dine metanet verir. İmansızlığın zakkum-u cehennem tohumu, îman ve İslamiyetin, bir cennet çekirdeği olduğunu, kör gözlere de gösterir.İman ve İslamiyet’in hakkaniyetini ve ne kadar safî, ne derece şerefli, yüce ve nezih olduğunu gayet muknî bir şekilde izah eder. Dinsizliğin fecaat ve fenalığını, büyük bir cinayet olduğunu; dindarlığın yüce ve yüksek­liğini, ebedî saadet ve selametin sebebi bulunduğunu son derece nafî ve temsilî bir tarzda insanın kalb ve dimağına zerk edip yerleştirir, kuvvetli ve yakîni bir îman te'sis eder. İman kuvvetiyle, saadete saadetler katacak bir saadetle, fanî gençliği bakî bir gençliğe teb­dil eder. Şu muvakkat dünya hayatını, ebedî hayatın saadetinin elde edilmesine vesile ve hizmetkar ya­par.
    Müslümanlığın ve insanlığın ebedî refah ve saadeti, tahkîkî îmanı elde etmekle mümkündür. Millet ve gençliğimizin nazar-ı dikkatini, îmanı kurtarmak davası üzerine çekmek, gözlerimizi bu mühim noktaya çevirmek çok elzem olan bir keyfiyettir. Risale-i Nur'un davası, îman ve İslamiyeti, alem-i İslam ve alem-i insa­niyette yerleştirmek, kuvvetlendirmek ve yükseltmek, dinsizliğin tacizlerine karşı müdafaa ve muhafaza et­mek davasıdır.
    Nurun Zuhuru
    Yirminci yüzyılda bir güneş doğdu. Dünyaya bir Nur-u Kur'an gönderildi. Zulmetler dağılmaya, dalalet ateşleri sönmeye, bid'at rüzgarları hızını kaybetmeye başladı. Kandilleri revaçsız kaldı. Türkiye'den cihan ilim ve irfan alemine bir güneş doğdu.
    Ey kardeş durma ilerle! Ey nur, fışkır ve güneşler gibi parla. Kudsî heyecanlarda doğacak şanlı zaferler ancak sendedir sende. Zira zulmetleri dağıtacak nurlu meş'aleler sinende. Nur Talebeleri hamdetmektedir sen gibi şaheserle. Alemlere yayıl, nesl-i cedidi uyan­dır. Alem-i İslam seni bekledi bunca zamandır.
    Bu millet-i İslamiye, dalalet ve hurafelerin, tahak­kümü altında bunalıp, bir nur aradığı ve beklediği bir asırda; Türkiye'den bir nur, ilim ve irfan alemine doğmuştur. Parlayan bu nur, cehalet, dalalet, dinsizlik ve zulümat kâbusuna bürünmüş olan kalb ve akılları aydınlatmış, hak ve hakikati güneşler gibi göstermiş, Kur'an ve îman, hidayet ve saadet yolunu en kısa ve en selametli bir tarzda göstermiştir. Yirminci asırda beşeriyete ihsan olunan bu rahmet-i İlahî, bu nur-u İlahî şuaları, bu asır insanlarına en ekmel bir mürşid ve en müstakim bir rehberdir.
    Risale-i Nur, tarih-i edyanın en şayan-ı hayret ve en kayda şayeste hadisatından en muhteşemidir. Zira, tefsiri ve tercümanı olmak haysiyetiyle Kur'an-ı Mu’cizü’l-Beyanın bu asırda en muazzam ve yep yeni ve şaheser bir tefsiridir. İntişar safhası ve devrinde, bütün dünyanın nazarını üzerinde toplayan ilmî bir keşşaf­tır.
    Risale-i Nurun gaye ve maksadındaki ulviyet, muhtevasının yüce hakikatlerle memlû olması, kendi ken­dini göstermektedir. Böyle birçok meziyet ve hususi­yet ve ulviyettendir ki, cumhur-u nasın muhabbet ve iltifatma mazhar olmuştur.
    Risale-i Nur, insana îmanî ve manevî bir kudret, taze bir cevvaliyet ve faaliyet verir. Yep yeni bir canlılık ve hayatiyet, neş'e ve neşve kazandırır. Risale-i Nur, tefsir-i Kur'anî ruhlara kut, fikirlere kuvvet verir, îman­ları inkişaf ettirir. Kuvvet-i îmana, salabet-i diniyeye, ilahi bir zevk, sürür, halavet, ferah ve lezzet verir. Se­bat ve sadakatla her gün okundukça, defalarca müta­laa ettikçe, bu kusurlu insanda hakaik-i îmaniyeyi da­ha ziyade parlatır. Böyle mes'ud bir insanın manevî cihazatına hak ve hakikat nurları daha fazla saçılır. Ri­sale-i Nurun okunması tekerrür ettikçe, ihtiva ettiği ukde-i hayatiye ve nurani esaslar, Kur'anî hakikatler iştihaları açar.
    Beşerî istidatları vazife-i asliyelerinde çalıştıran ve onları ahenkli bir şekilde inkişaf ettiren yegane eser Risale-i Nurdur.
    Alem-i İslam’da dünya üzerindeki düzensizliği nizama koymak isteyenler ve çeşitli huzursuzluklardan muzdarip olarak hastalanan ve en tesirli bir reçeteyi arayıp bulamayanlar Risale-i Nuru okudukları zaman aradıklarının fevkalade bir tarzını Risale-i Nurda bu­luyorlar. Ve pek isabetli olarak düşünüyorlar ki: böyle nûranî bir sırra agah bir müellif bu asra kadar dünyaya gelmemiştir. Bu eserler dünyanın vefatına kadar beşeri tenvir edecek bir kuvve-i Kur'aniyeyi haizdir.
    Risale-i Nur müellifi yalnız bu vatan ve milletin değil, onu tanımak saadetine eren alem-i İslam’ın kalbinde en muhterem ve en yüksek bir mevkii ihraz et­miştir. Onun eserleri her Müslüman’ın, hatta her in­sanın kalbinde nuranî yangınlar husule getiren, hayata hayat ve hareket veren bir saadet meş'alesidir.
    Bu mübarek vatan ve millete düşen felaket yıldırım­ları Bediüzzaman'ın kalbinde derin yaralar açmıştı. Bu çok acılı yaraların tesirleriyledir ki, hayatını istih­kar edip millet-i İslam’ın îmanını kurtarmak davası uğrunda çalışarak Risale-i Nur eserlerinin te'lif ve neşrine başlamıştı.
    Dünyada huzur ve rahat mı arıyorsunuz? Ukbada saadet mi istiyorsunuz? Risale-i Nuru okuyunuz.
    Risale-i Nur, îman ve İslamiyet’teki azameti ve ih­tişamı irae eden bir eserdir.
    Ruhlarda İslamî heyecanı uyandırmak, manevî alemimizde cûş u huruşlar kopartıp hareket ve hizmet, feragat ve fedakarlık, sebat ve sadakat aşkını saha-i vücuda çıkarmak mı istiyorsun? Risale-i Nurun nurlu alemine gır. Oku ve okut. Tek çare budur. Bu necat yo­lu tecrübelidir. Mes'ud yolcuları olan milyonlarca Nur Talebeleri meydandadır.
    Risale-i Nur, ölü damarlarda hayat kanı akıtan bir eserdir.
    Ruhunu doyurmak için felsefeyle iştigal edip de bir türlü meşbû olamayanlar, bilakis çeşitli hastalıklarla muzdarip hale düşenler, Risale-i Nuru okudukları va­kit, ruhî, aklî ve kalbi ihtiyaçlarını onda buluyorlar. Ve doyasıya okumaya ve okudukça okumak zevki ve sermestisi içinde kalarak ebede kadar okumakta karar kılıyorlar.
    İslam’ın ve hakikatin zevkini tatmak, sürurla yaşa­mak ihtiyacını mı hissediyorsunuz? Müjdeler olsun sana ey kardeş! İşte sana Risale-i Nur! O son derece canlı, son derece mücahit ve son derece heyecanlı bir ruha maliktir.
    Risale-i Nur sırr-ı hilkat-i insanı idrak ettiren, kai­natın yaratılışındaki muammayı keşf ve halleden, ale­min kemiyet ve keyfiyetini fehmettiren bir eserdir.
    Şimdi Risale-i Nur en ücra köşelere kadar gitmiş ve büyük bir revaca mazhar olarak en kuvvetli ve külli bir vaziyet almıştır. Neşriyatı, fütuhatı, dahil ve hariçte muazzam ve muhteşem bir surette inkişaf etmektedir. Nur Talebelerinin arasındaki harikulade ittihad ve te­sanüt ise bütün dünyada intişar etmiş bir durum­dadır. İslamiyet’in bidayetinden bu zamana kadar İslamiyet’i içinden yıkmak için, İslam düşmanları, İslam milletlerinin aralarına fesat ve tefrika tohumlarını at­mış ve parçalamaya çalışmışlardır. Zamanımızda da böyledir.
    Ayrıca her asırda İslamiyet’e mücahidane hizmet eden Hizbü'l-Kur'an'ı mağlup etmek gayesiyle münte­siplerini ve erkanlarını birbiriyle münakaşa, mübareze ettirmek, kardeşi kardeşle çarpıştırmak planları ve şeytanetleri çevirmişlerse de muvaffak olamamış­lar, O Hizbü'l-Kur'an bilakis daha ziyade kuvvetlen­miş ve genişlemiştir.
    Muhtelif devirlerde yolunu şaşırmış beşer kütleleri üstüne doğan ışıklardan biri de, bu zamanda Risale-i Nur'dur. Dehşetli ve karanlık günlerin imha edici ve yıkıcı icraatları zamanlarında, bunun neticesi olan se­falet ve sefahet ateşinin millet ve gençliğimizi yakmak­ta bulunduğu zulümlü ve zulümatlı bir devrenin felaket ve fecaatlerinin hüküm sürdüğü bir hengamede ve hem hakîki ilim ve irfanın göğüs ve kafalardan kaldırılmaya, neslimizin cehalet kuyularına atılıp bilme­diğini de bilmeyecek bir cehl-i mürekkep içinde boğulmaya çalışıldığı pek korkunç bir devrede, Türkiye'den doğan ve parlayan Kur'an nurunun parlak bir şu'lesi olan işte bu Nur Risaleleridir.
    Dinsizlik ve sapkınlık had bir safhaya gelmiş, millet-i İslam boğulmaya doğru yönelmiş, cehalet ve dinsizlik taassubu dehşetli bir istibdad suretinde her nevi İslam’ın müessese ve akidelerini yıkmaya başlamıştı. İşte Bediüzzaman Said Nursi böyle bir devirde cihad-ı diniye ve hizmet-i imaniye meydanına atılan yegane ve mümtaz bir varlıktır. Büyük bir mütefekkir ve müs­tesna ve mümtaz bir varlıktır. Büyük bir mütefekkir ve müstesna bir mücahid-i dindir. Ve bu millet-i İslam’a bir mevhibe-i îlahiyedir.
    Risale-i Nur, kainat semasında daima parlayan ve hiçbir vakit gurup etmeyen, batmayan, alem-i hakika­tin şems-i şümusu olan Kur'an-ı Mucizü'l Beyan'ın bu dehşetli asırda bir mu'cize-i manevîsidir. Bu dalaletalût zamanda parlayan yüksek bir tefsiridir.
    Risale-i Nur, insanı en parlak bir nur-u Kur'an ve imana gark eder. Kur'an-ı Hakimin cilvelerini şu alem-i şahadette gösterir, hak ve hakikate eriştirir.
    Risale-i Nur, insana en büyük lütf-u Rabbani, en la­tif bir nesîm, en leziz bir ab-ı hayat, en şirin bir ziya­dır.

    Zübeyir Gündüzalp

    "Allah'a tevekkül et! Zira O vekil olarak kuluna yeter!.." (Ahzab/48)



  2. #2
    Dost Tesnîm - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Aug 2007
    Mesajlar
    29

    Standart

    Bu eser-i alişanda şimdiye kadar emsaline rastlanmamış bir feyz-i ulvi ve bir kemal-i namütenahi mevcut olduğundan ve biçbir eserin nail olmadığı bir şekilde meşale-i İlahiye ve şems-i hidayet ve neyyir-i saadet olan Hazret-i Kur’anın füyuzatına varis olduğu meşhud olduğundan, onun esası nur-u mahz-ı Kur’an olduğu ve evliyaullahın asarından ziyade feyz-i envar-ı Muhammediyi (a.s.m.) hamil bulunduğu ve Zat-ı Pak-i Risaletin ondaki hisse ve alakası ve tasarruf-u kudsisi evliyaullahın asarından ziyade olduğu ve onun mazharı ve tercümanı olan manevi zatın mazhariyeti ve kemalatı ise o nisbette ali ve emsalsiz olduğu güneş gibi aşikar bir hakikattir.

    Sualar,s.577

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Risale-i Nur'un Özellikleri
    By Yaşlı ÇocuK in forum Risale-i Nur'u Yeni Tanıyanlara
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 10.08.19, 19:12
  2. Risale-i nurun makbuliyeti
    By _vatan_ in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 05.06.14, 09:49
  3. Risale-i Nurun Fihristesi...
    By gamze-i_dilruzum in forum Risale-i Nur'u Yeni Tanıyanlara
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 31.01.14, 14:08
  4. Risale-i Nurun Anlaşilmasi
    By ebu_zer in forum Risale-i Nur'u Yeni Tanıyanlara
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 06.10.08, 15:57
  5. Risale-i Nur Talebelerinin Özellikleri
    By ayseguL in forum Risale-i Nur Talebeliği
    Cevaplar: 15
    Son Mesaj: 09.09.08, 19:06

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0