ÂYET-? KER?ME MEÂL?
Şüphesiz ?lyas da Peygamber olarak gönderilenlerdendi. Kavmine demişti ki: “Siz Allah'tan korkmaz m?s?n?z?”
Sâffât Sûresi: 123-124
HAD?S-? ŞER?F MEÂL?
Güvenilirliği olmayan?n kâmil imân? yoktur, ahdine sadakati olmayan?n dine bağl?l?ğ? yoktur.
Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3848
Bayramda getirilen tekbirler...
Dördüncü Şuâ
?şte, ey tenbel nefsim! Bir nevi miraç hükmünde olan namaz?n hakikati, sab?k temsilde bir nefer, mahz-? lütûf olarak huzur-u şâhâneye kabulü gibi, mahz-? rahmet olarak Zât-? Celîl-i Zülcemâl ve Mâbûd-u Cemîl-i Zülcelâlin huzuruna kabulündür. Allahu ekber deyip, mânen ve hayâlen veya niyeten iki cihandan geçip, kayd-? maddiyattan tecerrüd edip, bir mertebe-i külliye-i ubudiyete veya küllînin bir gölgesine veya bir sûretine ç?k?p, bir nevi huzûra müşerref olup, “?yyâke na’büdü” hitab?na, herkesin kabiliyeti nisbetinde, bir mazhariyet-i azîmedir. Adeta, harekât-? salâtiyede tekrarla Allahu ekber, Allahu ekber demekle kat-? merâtib ve terakkiyât-? mâneviyeye ve cüz’iyattan devâir-i külliyeye ç?kmas?na bir işarettir ve marifetimiz haricindeki kemâlât-? kibriyâs?n?n mücmel bir ünvan?d?r. Güya herbir Allahu ekber bir basamak-? miraciyeyi kat’?na işarettir. ?şte, şu hakikat-i salâttan mânen veya niyeten veya tasavvuren veya hayâlen bir gölgesine, bir şuâ?na mazhariyet dahi büyük bir saadettir.
?şte, hacda pek kesretli Allahu ekber denilmesi şu s?rdand?r. Çünkü, hacc-? şerif, bilasâle herkes için bir mertebe-i külliyede bir ubûdiyettir. Nas?l ki bir nefer, bayram gibi bir yevm-i mahsusta, ferik dairesinde, bir ferik gibi padişah?n bayram?na gider ve lütfuna mazhar olur. Öyle de, bir hac?, ne kadar âmi de olsa, kat-? merâtib etmiş bir velî gibi, umum aktâr-? arz?n Rabb-i Azîmi ünvan?yla Rabbine müteveccihtir, bir ubûdiyet-i külliye ile müşerreftir. Elbette, hac miftah?yla aç?lan meratib-i külliye-i Rububiyet ve dürbünüyle nazar?na görünen âfâk-? azamet-i Ulûhiyet ve şeâiriyle kalbine ve hayâline gittikçe genişlenen devâir-i ubûdiyet ve merâtib-i kibriyâ ve ufk-u tecelliyât?n verdiği harâret, hayret ve dehşet ve heybet-i Rubûbiyet, Allahu ekber, Allahu ekber ile teskin edilebilir. Ve onunla, o merâtib-i münkeşife-i meşhûde veya mutasavvire ilân edilebilir.
Hacdan sonra, şu mânâ-y? ulvî ve küllî muhtelif derecelerde, bayram namaz?nda, yağmur namaz?nda, husûf, küsûf namaz?nda, cemaatle k?l?nan namazda bulunur. ?şte, şeâir-i ?slâmiyenin—velev Sünnet kabilinden dahi olsa—ehemmiyeti şu s?rdand?r.
Sözler, s. 182, Y.A.N.
Lügatçe:
tecerrüd: S?yr?lma.
iyyâke na’büdü: Ancak sana ibâdet ederiz. (Fatihâ: 5)
harekât-? salâtiye: Namazdaki hareketler.
kat-? merâtib: Mertebeler kesmek, ilerlemek.
devâir-i külliye: Geniş ve umûmî daireler
kemâlât-? kibriyâ: Sonsuz büyüklük sahibi Allah’?n kemâlât?.
bilasâle: Bizzat, kendisi, kendi eliyle, asâletiyle.
ferik: General, korgeneral, tümgeneral.
merâtib-i münkeşife-i meşhûde: Görünen, aç?l?p genişleyen mertebeler.
husûf: Ay tutulmas?.
küsûf: Güneş tutulmas?.