Muvakkat lezzeti yalnız şükür için arayabilirsin. Zaten lezzetler şükür için verilmiş. Emirdağ Lâhikası
Muvakkat lezzeti yalnız şükür için arayabilirsin. Zaten lezzetler şükür için verilmiş. Emirdağ Lâhikası
Teşekki, kaderi tenkit ve teşekkür, kadere teslimdir. Şualar
Şükür, nimette in'amı görmek demektir. İn'amı görmek, nimetin zevalinden hasıl olan elemi def'eder. Zira nimet zâil olduğunda Mün'im-i Hakiki onun yerini boş bırakmaz, misliyle doldurur ve teceddüdünden lezzet alırsın. Mesnevi-î Nuriye
Hattâ dünyada yediğin meyve üstünde söylediğin “Elhamdülillah” kelimesi, cennet meyvesi olarak tecessüm ettirilip sana takdim edilir. Burada meyve yersin, orada “Elhamdülillah” yersin. Sözler
Lezzetli rızık ve nimet, kısa ve muvakkat bir lezzet-i zahiriyesiyle beraber daimî, hakiki, hadsiz bir lezzeti ve zevki taşıyan iltifat-ı Rahmanîyi şükür ile kazandırır. Mektubat
HAMD: Medih, öğmek. Cenâb-ı Hakka karşı kulların memnuniyet ve sevinçlerini ve O'na hamd ve şükür ile medihlerini bildirmeleri, senâ etmeleri. (Bak: Elhamdulillâh) (Hamd'in en meşhur mânası; sıfat-ı kemâliyeyi izhar etmektir. Şöyle ki, Cenab-ı Hak insanı kâinata câmi' bir nüsha ve onsekizbin âlemi hâvi kitabına, bir fihriste olarak yaratmıştır. Ve esmâ-i Hüsnâdan her birisinin tecelligahı olan her bir âlemden bir örnek, bir nümûne insanın cevherinde vedia bırakmıştır. Eğer insan, maddi ve manevi her bir uzvunu Allahın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan "şükr-ü örfi" yi ifâ ve şeriata intisab ederse, insanın cevherinde vedi'a bırakılan o örneklerin her birisi kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden o âleme bakar. Ve o âleme tecellî eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir'at ve bir âyine olur. O vakit insan; ruhu ile, cismi ile, âlemi şehadet ve Âlemi Gayba bir hülâsa olur. Ve her iki âleme tecelli eden insana da tecelli eder. İşte bu cihetle insan, sıfat-ı kemâliye-i İlâhiyyeye hem mazhar hem müzhir olur. İ.İ). (.... Hamd ve senâ medih ve minnet O'na mahsustur, O'na layıktır. Demek nimetler O'nundur, O'nun hazinesinden çıkar hazine ise dâimidir).
Her şeyin vücudunu ihata eden hadsiz imkânat ve ihtimalat içinde ve semeresiz akîm yollarda ve karışık ve yeknesak sel gibi mizansız akan camid unsurlardan gayet hassas bir ölçü ile nazik bir tartı ile ve gayet ince bir intizam ile nâzenin bir nizam ile verilen mevzun şekil ve muntazam teşahhus; bizzarure ve bilbedahe belki bilmüşahede, bir irade-i külliyenin eseri olduğunu gösterir. Mektubat
Kasas, 70. Ayet: O, Allah'tır. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Dünyada da ahirette de hamd O'na mahsustur. Hüküm yalnızca O'nundur. Kesinlikle O'na döndürüleceksiniz.
ŞÜKR: (Şükür) Allahın (C.C.) nîmetlerine karşı memnûnluk göstermek. Allaha teşekkür. (Kalb ile, dil ile ve sâir beden azâlariyle olur. Nîmet verene muhabbet etmek ve itaat etmek de şükürdendir. Şükür eden, her nîmeti Allahın râzı olduğu yere sarfeder. Şükür; Allahın kullarından iyi amellerine mükâfat veya mücazat vermesidir. Sebeplerin envaı cihetinden şükür hamdden daha umûmîdir. Taallûk cihetinden daha umumî esbab cihetinden daha hususidir.) (L.R.), (Kur'an-ı Hakîm, nasıl ki şükrü netice-i hilkat gösteriyor; öyle de Kur'an-ı Kebir olan şu kâinat dahi gösteriyor ki, netice-i hilkat-i âlemin en mühimi şükürdür. Çünki, kâinata dikkat edilse görünüyor ki, kâinatın teşkilâtı şükrü intac edecek bir surette her bir şey bir derece şükre bakıyor ve ona müteveccih oluyor. Güya şu şecere-i hilkatin en mühim meyvesi şükürdür. Görüyoruz ki her şey nasılki rızkın etrafında toplanmış, ona bakıyor; öyle de rızık dahi bütün envaiyle mânen ve maddeten hâlen ve kalen şükür ile kaimdir; şükür ile oluyor; şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor. Çünki rızka iştiha ve iştiyak, bir nevi şükr-ü fıtrîdir. Ve telezzüz ve zevk dahi gayr-i şuurî bir şükürdür ki bütün hayvanatta bu şükür vardır. Yalnız insan dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor, şükürden şirke gidiyor.. Şükrün mikyası: Kanaattir ve iktisattır ve rızâdır ve memnuniyettir. Şükürsüzlüğün mizânı; hırstır ve isrâftır, hürmetsizliktir. Haram helâl demeyip rast geleni yemektir. Evet hırs şükürsüzlük olduğu gibi hem sebeb-i mahrumiyettir, hem vâsıta-i zillettir. Hem şükrün envâı var. O nevilerin en câmii, ve fihriste-i umûmiyesi namazdır. Mek) (Bak: Nimet.)
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)