+ Konu Cevaplama Paneli
2. Sayfa - Toplam 3 Sayfa var BirinciBirinci 1 2 3 SonuncuSonuncu
Gösterilen sonuçlar: 11 ile 20 ve 25
Like Tree15Beğeni

Konu: Mektubat / Hakikat Çekirdekleri 'nden

  1. #11
    Pürheves gerceklervebiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2014
    Mesajlar
    273

    Standart

    39- Dünyaca havas tanınan insanlardaki meziyet, sebeb-i tevazu' ve mahviyet iken; tahakküm ve tekebbüre sebeb olmuştur. Fukaranın aczi, avamın fakrı sebeb-i merhamet ve ihsan iken; esaret ve mahkûmiyetlerine müncer olmuştur.

    40- Bir şeyde mehasin ve şeref hasıl oldukça, havassa peşkeş ederler; seyyiat olsa, avama taksim ederler.

    41- Gaye-i hayal olmazsa veyahut nisyan veya tenasi edilse; ezhan enelere dönüp etrafında gezerler.


    42- Bütün ihtilalat ve fesadın asıl madeni ve bütün ahlâk-ı rezilenin muharrik ve menba'ı tek iki kelimedir:

    Birinci Kelime: "Ben tok olsam, başkası açlıktan ölse bana ne!"

    İkinci Kelime: "İstirahatim için zahmet çek; sen çalış, ben yiyeyim."

    Birinci kelimenin ırkını kesecek tek bir devası var ki, o da vücub-u zekattır.

    İkinci kelimenin devası, hurmet-i ribadır. Adalet-i Kur'aniye âlem kapısında durup, ribaya "Yasaktır, girmeye hakkın yoktur" der. Beşer bu emri dinlemedi, büyük bir sille yedi. Daha müdhişini yemeden, dinlemeli!..

    Mektubat



    Havas: Toplumun yüksek kısmı, zenginler, ilim sahipleri.
    Sebeb-i tevazu': Alçakgönüllülük sebebi.
    Tahakküm: Zorbalık, baskı.
    Tekebbür: Kibirlenmek, büyüklenmek, kendini büyük görmek.
    Avam: Halktan olan. Fakirler sınıfından olan. Cahil tabakadan olan.
    Sebeb-i merhamet: Merhamet sebebi.
    İhsan: İyilik, lütuf, bağışlama, cömertlik.
    Müncer: Sürüklenen, götüren, varan, son bulan, sonuçlanan.
    Mehasin: İyilikler, güzellikler, iyi ahlaklar.
    Seyyiat: Günahlar, kötülükler, suçlar.
    Gaye-i hayal: Hayaldaki tek gaye, hayal edilen gaye.
    Nisyan: Unutmak, hatırdan çıkarmak.
    Tenasi: Unutmak, unutmuş görünme.
    Ezhan: Zihinler, anlayışlar, anlamalar.
    Ene: Ben, benlik.
    İhtilalat: Ayaklanmalar, isyanlar, karışıklıklar.
    Ahlâk-ı rezile: Rezil ahlâk.
    Muharrik: Hareket ettiren, harekete getiren.
    Menba'ı: Kaynağı.
    Deva: İlaç, çare.
    Vücub-u zekat: Verilmesi Allah tarafından emredilmiş olan zekât.
    Hurmet-i riba: Faizin haram olması.
    Adalet-i Kur'aniye: Kur'an adaleti.
    Riba: Faiz.
    Beşer: İnsan.
    Sille: Tokat, şamar.
    yolcu_ bunu beğendi.

  2. #12
    Pürheves gerceklervebiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2014
    Mesajlar
    273

    Standart

    43- Devletler, milletler muharebesi; tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez.

    44- Tarîk-ı gayr-ı meşru ile bir maksadı takib eden, galiben maksudunun zıddıyla ceza görür. Avrupa muhabbeti gibi gayr-ı meşru muhabbetin akibetinin mükâfatı, mahbubun gaddarane adavetidir.

    45- Maziye, mesaibe kader nazarıyla ve müstakbele, maasiye teklif noktasında bakmak lâzımdır. Cebr ve İtizal, burada barışırlar.

    46- Çaresi bulunan şeyde acze, çaresi bulunmayan şeyde cez'a iltica etmemek gerektir.

    47- Hayatın yarası iltiyam bulur. İzzet-i İslâmiyenin ve namusun ve izzet-i milliyenin yaraları pek derindir.

    48- Öyle zaman olur ki; bir kelime bir orduyu batırır, bir gülle otuz milyonun mahvına sebeb olur.
    {(Haşiye): Sırp bir neferin Avusturya Veliahdine attığı bir tek gülle; eski harb-i umumîyi patlattırdı, otuz milyon nüfusun mahvına sebeb oldu.}
    Öyle şerait tahtında olur ki; küçük bir hareket, insanı a'lâ-yı illiyyîne çıkarır ve öyle hal olur ki; küçük bir fiil, insanı esfel-i safilîne indirir.



    Muharebe: Şavaş.
    Tabakat-ı beşer: İnsan tabakaları (sınıfları).
    Terk-i mevki: Yerini bırakmak.
    Ecîr: Ücretli çalışan.
    Tarîk-ı gayr-ı meşru: Meşru olmayan yol.
    Galiben: Çoğunlukla.
    Mahbub: Muhabbet edilen, sevilen, sevgili.
    Gaddarane: Acımasızca, merhametsizce.
    Adavet: Düşmanlık.
    Mesaibe: Musibetlere, felaketlere, sıkıntılara.
    Maasi: Günahlar.
    Cebr ve İtizal: Cebriye ve Mutelize Mezhepleri.
    İltica: Sığınma.
    İltiyam: İyileşme, savma.
    İzzet-i İslâmiye: İslâmın izzeti, islâm dininin şeref ve yüceliği.
    İzzet-i milliye: Milletin şeref ve değeri.
    Şerait: Şartlar.
    A'lâ-yı illiyyîn: Yükseklerin en yükseği, Allah (cc) katındaki en yüksek derece.
    Esfel-i safilîn: Alçakların en alçağı, aşağıların en aşağısı.

  3. #13
    Pürheves gerceklervebiz - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Oct 2014
    Mesajlar
    273

    Standart

    49- Bir tane sıdk, bir harman yalanları yakar. Bir tane hakikat, bir harman hayalata müreccahtır.
    ﻟﺎَ ﻳَﻠْﺰَﻡُ ﻣِﻦْ ﻟُﺰُﻭﻡِ ﺻِﺪْﻕِ ﻛُﻞِّ ﻗَﻮْﻝٍ ﻗَﻮْﻝُ ﻛُﻞِّ ﺻِﺪْﻕٍ
    Her sözün doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek, doğru değil.)

    50- Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.

    51- İnsanları canlandıran emeldir; öldüren ye'stir.

    52- Eskiden beri i'la-yı kelimetullah ve beka-yı istiklaliyet-i İslâm için farz-ı kifaye-i cihadı deruhde ile kendini, yek-vücud olan âlem-i İslâm'a fedaya vazifedar ve hilafete bayraktar görmüş olan bu devlet-i İslâmiyenin felâketi; âlem-i İslâmın saadet ve hürriyet-i müstakbelesiyle telafi edilecektir. Zira şu musibet, maye-i hayatımız olan uhuvvet-i İslâmiyenin inkişafını hârikulâde ta'cil etti.


    Mektubat


  4. #14
    Müdakkik Üye CEVELAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2016
    Mesajlar
    828

    Standart

    53- Hristiyanlığın malı olmayan mehasin-i medeniyeti ona mal etmek ve İslâmiyetin düşmanı olan tedenniyi ona dost göstermek, feleğin ters dönmesine delildir.

    54- Paslanmış bîhemta bir elmas, daima mücella cama müreccahtır.

    55- Herşeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir, göz ise maneviyatta kördür.

    56- Mecaz, ilmin elinden cehlin eline düşse, hakikata inkılab eder; hurafata kapı açar.

    57- İhsan-ı İlahîden fazla ihsan, ihsan değildir. Her şeyi, olduğu gibi tavsif etmek gerektir.

    58- Şöhret, insanın malı olmayanı dahi insana maleder.

    59- Hadîs, maden-i hayat ve mülhim-i hakikattır.

    60- İhya-yı din, ihya-yı millettir. Hayat-ı din, nur-u hayattır.

  5. #15
    Müdakkik Üye CEVELAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2016
    Mesajlar
    828

    Standart

    61- Nev'-i beşere rahmet olan Kur'an; ancak umumun, lâakal ekseriyetin saadetini tazammun eden bir medeniyeti kabul eder. Medeniyet-i hazıra, beş menfî esas üzerine teessüs etmiştir:

    1- Nokta-i istinadı, kuvvettir. O ise, şe'ni tecavüzdür.

    2- Hedef-i kasdı menfaattır. O ise, şe'ni tezahümdür.

    3- Hayatta düsturu, cidaldir. O ise, şe'ni, tenazu'dur.

    4- Kitleler mabeynindeki rabıtası, âheri yutmakla beslenen unsuriyet ve menfî milliyettir. O ise, şe'ni müdhiş tesadümdür.

    5- Cazibedar hizmeti, heva ve hevesi teşci' ve arzularını tatmindir. O heva ise, insanın mesh-i manevîsine sebebdir.

    Şeriat-ı Ahmediyenin (A.S.M.) tazammun ettiği ve emrettiği medeniyet ise: Nokta-i istinadı, kuvvete bedel haktır ki; şe'ni, adalet ve tevazündür. Hedefi de, menfaat yerine fazilettir ki; şe'ni, muhabbet ve tecazübdür. Cihet-ül vahdet de, unsuriyet ve milliyet yerine, rabıta-i dinî ve vatanî ve sınıfîdir ki; şe'ni samimî uhuvvet ve müsalemet ve haricin tecavüzüne karşı, yalnız tedafü'dür. Hayatta, düstur-u cidal yerine düstur-u teavündür ki; şe'ni, ittihad ve tesanüddür. Heva yerine hüdadır ki; şe'ni, insaniyeten terakki ve ruhen tekâmüldür.

    Mevcudiyetimizin hâmisi olan İslâmiyetten elini gevşetme, dört el ile sarıl; yoksa mahvolursun.

  6. #16
    Müdakkik Üye CEVELAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2016
    Mesajlar
    828

    Standart

    62- Musibet-i âmme, ekseriyetin hatasından terettüb eder. Musibet; cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddimesidir.

    63- Şehid kendini hayy bilir. Feda ettiği hayatı, sekeratı tatmadığından, gayr-ı münkatı' ve bâki görüyor. Yalnız daha nezih olarak buluyor.

    64- Adalet-i mahza-i Kur'aniye; bir masumun hayatını ve kanını, hattâ umum beşer için de olsa, heder etmez. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdir. Hodgâmlık ile, öyle insan olur ki; ihtirasına mani herşey'i, hattâ elinden gelirse dünyayı harab ve nev'-i beşeri mahvetmek ister.

    65- Havf ve za'f, tesirat-ı hariciyeyi teşci' eder.

    66- Muhakkak maslahat, mevhum mazarrata feda edilmez.

    67- Şimdilik İstanbul siyaseti, İspanyol hastalığı gibi bir hastalıktır.

    68- Deli adama "iyisin, iyisin" denilse iyileşmesi, iyi adama "fenasın, fenasın" denilse fenalaşması nâdir değildir.
    *SAHRA* bunu beğendi.

  7. #17
    Müdakkik Üye CEVELAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2016
    Mesajlar
    828

    Standart

    69- Düşmanın düşmanı, düşman kaldıkça dosttur; düşmanın dostu, dost kaldıkça düşmandır.

    70- İnadın işi: Şeytan birisine yardım etse; "Melektir" der, rahmet okur; muhalifinde melek görse, "Libasını değiştirmiş şeytandır." der, lanet eder.

    71- Bir derdin dermanı, başka bir derde zehir olabilir. Bir derman, haddinden geçse, dert getirir.

    Mektubat


  8. #18
    Müdakkik Üye CEVELAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2016
    Mesajlar
    828

    Standart

    72- ﺍَﻟْﺠَﻤْﻌِﻴَّﺔُ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺍﻟﺘَّﺴَﺎﻧُﺪُ ﺍَﻟَﺔٌ ﺧُﻠِﻘَﺖْ ﻟِﺘَﺤْﺮِﻳﻚِ ﺍﻟﺴَّﻜَﻨَﺎﺕِ ﻭَﺍﻟْﺠَﻤَﺎﻋَﺔُ ﺍﻟَّﺘِﻰ ﻓِﻴﻬَﺎ ﺍﻟﺘَّﺤَﺎﺳُﺪُ ﺍَﻟَﺔٌ ﺧُﻠِﻘَﺖْ ﻟِﺘَﺴْﻜِﻴﻦِ ﺍﻟْﺤَﺮَﻛَﺎﺕِ Tesanüd içindeki bir cemiyet, atâleti harekete tebdil eden bir vasıta olur. Tehasüd içindeki bir cemaat ise, hareketi atâlete çevirmeye vasıtadır.)

  9. #19
    Müdakkik Üye CEVELAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2016
    Mesajlar
    828

    Standart

    73- Cemaatte vâhid-i sahih olmazsa; cem' ve zamm, kesir darbı gibi küçültür.
    {(Haşiye): Hesabda malûmdur ki; darb ve cem', ziyadeleştirir. Dört kerre dört, onaltı olur. Fakat kesirlerde darb ve cem', bilakis küçültür. Sülüsü sülüs ile darbetmek, tüsü' olur; yani, dokuzda bir olur. Aynen onun gibi, insanlarda sıhhat ve istikamet ile vahdet olmazsa; ziyadeleşmekle küçülür, bozuk olur, kıymetsiz olur.}

    74- Adem-i kabul, kabul-ü ademle iltibas olunur. Adem-i kabul; adem-i delil-i sübut, onun delilidir. Kabul-ü adem, delil-i adem ister. Biri şek, biri inkârdır.

    75- İmanî mes'elelerde şübhe, bir delili, hattâ yüz delili atsa da; medlûle îras-ı zarar edemez. Çünki binler delil var.

    76- Sevad-ı a'zama ittiba edilmeli. Ekseriyete ve sevad-ı a'zama dayandığı zaman, lâkayd Emevîlik, en nihayet Ehl-i Sünnet cemaatine girdi. Adedce ekalliyette kalan salabetli Alevîlik, en nihayet az bir kısmı Râfızîliğe dayandı.

    77- Hakta ittifak, ehakta ihtilaf olduğundan; bazan hak, ehaktan ehaktır; hasen, ahsenden ahsendir. Herkes kendi mesleğine "Hüve hak" demeli, "Hüve-l hak" dememeli. Veyahut "Hüve hasen" demeli, "Hüve-l hasen" dememeli.

    78- Cennet olmazsa, Cehennem tazib etmez.

    79- Zaman ihtiyarlandıkça, Kur'an gençleşiyor; rumuzu tavazzuh ediyor. Nur, nâr göründüğü gibi; bazan şiddet-i belâgat dahi, mübalağa görünür.

    80- Hararetteki meratib, bürûdetin tahallülü iledir; hüsündeki derecat, kubhun tedahülü iledir. Kudret-i ezeliye zâtiyedir, lâzımedir, zaruriyedir; acz tahallül edemez, meratib olamaz, herşey ona nisbeten müsavidir.

    81- Şemsin feyz-i tecellisi olan timsali, denizin sathında ve denizin katresinde aynı hüviyeti gösteriyor.

    82- Hayat, cilve-i tevhiddendir, müntehası da vahdet kesbediyor.

    83- İnsanlarda veli, Cum'ada dakika-i icabe, Ramazanda Leyle-i Kadir, Esma-i Hüsnada İsm-i A'zam, ömürde ecel meçhul kaldıkça; sair efrad dahi kıymetdar kalır, ehemmiyet verilir. Yirmi sene mübhem bir ömür, nihayeti muayyen bin sene ömre müreccahtır.

    84- Dünyada masiyetin akibeti, ikab-ı uhrevîye delildir.

    85- Rızk, hayat kadar kudret nazarında ehemmiyetlidir. Kudret çıkarıyor, kader giydiriyor, inayet besliyor. Hayat; muhassal-ı mazbuttur, görünür. Rızk; gayr-ı muhassal, tedricî münteşirdir, düşündürür. Açlıktan ölmek yoktur. Zira bedende şahm ve saire suretinde iddihar olunan gıda bitmeden evvel ölüyor. Demek, terk-i âdetten neş'et eden maraz öldürür; rızıksızlık değil.
    *SAHRA* bunu beğendi.

  10. #20
    Müdakkik Üye CEVELAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    Feb 2016
    Mesajlar
    828

    Standart

    86- Âkil-ül lahm vahşilerin helâl rızıkları, hayvanatın hadsiz cenazeleridir; hem rûy-i zemini temizliyorlar, hem rızıklarını buluyorlar.

    87- Bir lokma kırk paraya, diğer bir lokma on kuruşa. Ağıza girmeden ve boğazdan geçtikten sonra birdirler. Yalnız, birkaç sâniye ağızda bir fark var. Müfettiş ve kapıcı olan kuvve-i zaikayı taltif ve memnun etmek için birden ona gitmek, israfın en sefihidir.

    88- Lezaiz çağırdıkça, sanki yedim demeli. Sanki yedimi düstur yapan; "Sanki yedim" namındaki bir mescidi yiyebilirdi, yemedi.

    89- Eskiden ekser İslâm aç değildi, tereffühe ihtiyar vardı. Şimdi açtır, telezzüze ihtiyar yoktur.

    90- Muvakkat lezzetten ziyade, muvakkat eleme tebessüm etmeli; hoş geldin demeli. Geçmiş lezaiz, ah vah dedirtir. "Ah!" müstetir bir elemin tercümanıdır. Geçmiş âlâm, "Oh!" dedirtir. O "Oh" muzmer bir lezzet ve nimetin muhbiridir.

    91- Nisyan dahi bir nimettir. Yalnız her günün âlâmını çektirir, müterakimi unutturur.

    92- Derece-i hararet gibi, her musibette bir derece-i nimet vardır. Daha büyüğünü düşünüp, küçükteki derece-i nimeti görüp, Allah'a şükretmeli. Yoksa isti'zam ile üflense, şişer; merak edilse, ikileşir; kalbdeki misali, hayali, hakikata inkılab eder.. o da kalbi döver.

    93- Her adam için, heyet-i içtimaiyede görmek ve görünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır. O pencere kamet-i kıymetinden yüksek ise, tekebbür ile tetavül edecek; eğer kamet-i kıymetinden aşağı ise, tevazu' ile tekavvüs edecek ve eğilecek.. tâ o seviyede görsün ve görünsün. İnsanda büyüklüğün mikyası; küçüklüktür, yani tevazu'dur. Küçüklüğün mizanı; büyüklüktür, yani tekebbürdür.

    94- Zaîfin kavîye karşı izzet-i nefsi, kavîde tekebbür olur; kavînin zaîfe karşı tevazu'u, zaîfte tezellül olur. Bir ulü-l emrin makamındaki ciddiyeti, vakardır; mahviyeti, zillettir.. hanesindeki ciddiyeti, kibirdir; mahviyeti tevazu'dur. Ferd mütekellim-i vahde olsa, müsamahası ve fedakârlığı amel-i sâlihtir; mütekellim-i maalgayr olsa, hıyanettir, amel-i talihtir. Bir şahıs, kendi namına hazm-ı nefs eder, tefahur edemez; millet namına tefahur eder, hazm-ı nefs edemez.

    95- Tertib-i mukaddematta "tefviz" tenbelliktir, terettüb-ü neticede tevekküldür. Semere-i sa'yine ve kısmetine rıza; kanaattır, meyl-i sa'yi kuvvetlendirir. Mevcuda iktifa, dûn-himmetliktir.
    *SAHRA* bunu beğendi.

+ Konu Cevaplama Paneli

Konu Bilgileri

Users Browsing this Thread

Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)

     

Benzer Konular

  1. Risale-i Nur ve Hakikat Çekirdekleri***
    By serab in forum Bediüzzaman ve Risale-i Nur Çalışmaları
    Cevaplar: 1
    Son Mesaj: 25.05.21, 13:35
  2. Hakikat Çekirdekleri...
    By *SAHRA* in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 04.01.10, 11:21
  3. Hakikat Çekirdekleri
    By muradoglu in forum Açıklamalı Risale-i Nur Dersleri
    Cevaplar: 4
    Son Mesaj: 07.12.07, 20:31
  4. Hakikat Çekirdekleri
    By eddai_bsn in forum Gündem
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 27.09.07, 23:52
  5. Hakikat Çekirdekleri'nden
    By sliha87 in forum Risale-i Nur'dan Vecize ve Anekdotlar
    Cevaplar: 0
    Son Mesaj: 21.08.06, 17:13

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Var
Google Grupları
RisaleForum grubuna abone ol
E-posta:
Bu grubu ziyaret et

Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0