Öyle bir Allah'a hamd, medh ü senalar ederiz ki, şu âlem-i kebir onun icadıdır. Ve insan denilen şu küçük âlem de onun ibdaıdır. Biri inşası, diğeri binasıdır. Biri san'atı, diğeri sıbgasıdır. Biri nakşı, diğeri zînetidir. Biri rahmeti, diğeri nimetidir. Biri kudreti, diğeri hikmetidir. Biri azameti, diğeri rububiyetidir. Biri mahluku, diğeri masnuudur. Biri mülkü, diğeri memluküdür. Biri mescidi, diğeri abdidir. Evet bütün bu şeyler, eczasıyla beraber Allah'ın mülkü ve malı olduğu, i'cazvari sikke ve mühürleriyle sabittir...
Mesnevi-i Nuriye
Hamd: Methetme, övme, yüceltme. *Allah'a karşı olan şükran ve memnuniyetini onu överek bildirme,
Allah'ın yüceliğini övme. *Teşekkür, şükran.
Medh ü sena: Birisinin iyiliklerini ve iyi özelliklerini söylemek ve övmek.
Âlem-i kebir: Büyük alem, kâinat.
İbdaıdır: Benzersiz olarak yoktan yaratılmasıdır.
Sıbga: Boya, renk.
Zînet: Süs, güzellik.
Rahmet: Merhamet, acıma, esirgeme.
Azamet: Büyüklük, ululuk, yücelik.
Rububiyet: Rabblık, ilâhlık. *Cenâb-ı Allah'ın her zaman, her yerde,
her mahluka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye, tedbir ve mâlikiyeti ve besleyiciliği keyfiyeti.
Mahluk: Yaratılmış varlık.
Masnuu: Sanatlı varlığı.
Memlukü: Kulu.
İ'cazvari: Mu'cize gibi.
Sikke: Damga.