Birincisi:
Ehl-i marifettir ki, Cenab-ı Hakk'ın marifetine ve muhabbet ve ibadetine sed çektiği için tahkir eder.

İkincisi:
Ehl-i âhirettir ki; ya dünyanın zarurî işleri onları amel-i uhrevîden men'ettiği için veyahut şuhud derecesinde iman ile Cennet'in kemalât ve mehasinine nisbeten dünyayı çirkin görür. Evet Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm'a güzel bir adam nisbet edilse, yine çirkin göründüğü gibi; dünyanın ne kadar kıymetdar mehasini varsa, Cennet'in mehasinine nisbet edilse, hiç hükmündedir.

Üçüncüsü:
Dünyayı tahkir eder. Çünki eline geçmez. Şu tahkir, dünyanın nefretinden gelmiyor; muhabbetinden ileri geliyor.

Dördüncüsü:
Dünyayı tahkir eder. Zira dünya, eline geçiyor. Fakat durmuyor, gidiyor. O da kızıyor. Teselli bulmak için tahkir eder. "Pistir" der. Şu tahkir ise; o da, dünyanın muhabbetinden ileri geliyor. Halbuki makbul tahkir odur ki, hubb-u âhiretten ve marifetullahın muhabbetinden ileri gelir.

Demek makbul tahkir, evvelki iki kısımdır. Cenab-ı Hak, bizi onlardan yapsın. Âmîn bi-hürmeti Seyyid-il Mürselîn.

Said Nursi

Tahkir: Hor görmek, küçük görmek, küçümsemek, aşağılamak.
Ehl-i marifet: Yüksek anlayış ve bilgi sahipleri.
Marifet: Bilme, tanıma.
Muhabbet: Sevgi, sevme.
İbadet: Kulluk, Allah'ın(cc) emir ve yasaklarına uyma.
Sed: Set, perde, engel.
Ehl-i âhiret: Âhireti gaye edinenler, öbür dünya için çalışanlar.
Zarurî: Zorunlu.
Amel-i uhrevî: Öbür dünyayla ilgili iş, âhirete ait çalışma.
Şuhud: Görme, şahit olma.
Kemalât: Mükemmellikler, olgunluklar, üstünlükler.
Mehasin: İyilikler, güzellikler, iyi ahlaklar.
Aleyhisselâm: Selâm O'nun üzerine olsun.
Kıymetdar: Kıymetli, değerli.
Zira: Çünkü.
Hubb-u âhiret: Âhiret sevgisi.
Marifetullah: Allah'ı(cc) isim ve sfatlarıyla bilme ve tanıma.