Arkadaş! Amele ve taate muvaffak olamayan azabdan korkar, yeise düşer. Böyle bir me'yusun gözüne, dinî mes'elelere münafî edna ve zayıf bir emare, kocaman bir bürhan görünür. Böyle birkaç emareyi elde eder etmez, diğer emarelerin saikasıyla ilân-ı isyan ederek İslâm dairesinden çıkar, şeytanın ordusuna iltihak eder. Binaenaleyh a'male muvaffak olamayanlar, yeise düşmemek için şu âyete müracaat etsin: Zümer53. Ayet.
Said Nursi
Ye's: Ümitsizlik
Taat: İbadet etme, itaat etme, emirlere uyma, Allah’ın(cc) emirlerini yerine getirme.
Muvaffak: Başarılı, başarmış.
Azab: Eziyet, sıkıntı, ızdırab, acı.
Yeis: Ümitsizlik.
Me'yus: Ümitsiz.
Münafî: Zıt, ters, aykırı.
Edna: En aşağı, en küçük, en az.
Emare: Belirti, ipucu.
Bürhan: Kesin dedil, ispat vasıtası.
Saika: Sürükleyici sebep, götürücü sebep, sevkeden sebep.
İltihak: Katılma.
Binaenaleyh: Bundan dolayı.
A'mal: Ameller, işler, yapılanlar.
Muvaffak: Başarılı, başarmış.
Müracaat: Başvurma, başvuru.
Zümer: 53 - De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
{ Bu âyet-i kerimede Allah'ın rahmet ve muhabbetinin sonsuzluğu ifade edilmektedir. O'nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır, her insan bu ilâhî rahmetten istifade edebilir. Ancak şu hususa dikkat etmek gerekir ki "Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin" demek, günah işlemeye devam edin, demek değildir. Bundan maksat, en günahkâr insanların bile tevbelerinin kabul edileceğini bildirmek, dolayısıyla bir an evvel kötülükten vazgeçip Allah'a dönmelerini teşvik etmektir.}