Madem hayat, esma-i hüsnanın nukuşunu gösterir. Hayatın başına gelen herşey hasendir. Meselâ: Gayet zengin, nihayet derecede san'atkâr ve çok san'atlarda mahir bir zât; âsâr-ı san'atını, hem kıymetdar servetini göstermek için âdi bir miskin adamı, modellik vazifesini gördürmek için, bir ücrete mukabil bir saatte murassa', musanna' yaptığı gömleği giydirir, onun üstünde işler ve vaziyetler verir, tebdil eder. Hem her nevi san'atını göstermek için keser, değiştirir, uzaltır, kısaltır. Acaba şu ücretli miskin adam o zâta dese: "Bana zahmet veriyorsun. Eğilip kalkmakla vaziyet veriyorsun, beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun" demeğe hak kazanabilir mi? "Merhametsizlik, insafsızlık ettin" diyebilir mi? İşte onun gibi Sâni'-i Zülcelal, Fâtır-ı Bîmisal; zîhayata göz, kulak, akıl, kalb gibi havâs ve letaif ile murassa' olarak giydirdiği vücud gömleğini esma-i hüsnanın nakışlarını göstermek için çok hâlât içinde çevirir, çok vaziyetlerde değiştirir. Elemler, musibetler nev'inde olan keyfiyat; bazı esmasının ahkâmını göstermek için lemaat-ı hikmet içinde bazı şuaat-ı rahmet ve o şuaat-ı rahmet içinde latif güzellikler vardır.

SÖZLER / 26. Söz'den


---------------------------------
Nukuş: Nakışlar, san’at süslemeleri.
Hasen: Güzel.
Nihayet: Son, uç, son sınır.
Mahir: Maharetli, becerikli, hünerli, usta.
Âsâr-ı san'at: Sanat eserleri.
Kıymetdar: Kıymetli, değerli.
Murassa': Süslü, süslenmiş.
Musanna': Sanatlı ve düzgün yapılmış.
Tebdil: Değiştirmek.
Miskin: Zavallı, uyuşuk, tembel.
Zât: Hürmete layık kimse.
Sâni'-i Zülcelal: Sonsuz büyüklük ve yücelik sahibi sanatkar yaratıcı.
Fâtır-ı Bîmisal: Misilsiz (benzeri olmayan) yaratıcı.
Zîhayat: Hayat sahibi, canlı.
Letaif: İnce ve nazik duygular.
Hâlât: Haller, durumlar.
Elem: Acı, dert, kaygı.
Keyfiyat: Özellikler, nitelikler.
Esma: İsimler.
Ahkâm: Kanunlar, emir ve yasaklar.
Lemaat-ı hikmet: Gayeler ve faydaların parıltıları.
Şuaat-ı rahmet: Rahmet ışıkları, Allah’ın(cc) merhametinin ışıkları.