Cifir ve ebced bir ilim dalıdır. Allah’ın gelecek ve geçmişle ilgili koyduğu bazı sırların anlaşılması ve şifrelerin çözülmesi için kullanılmaktadır. Fakat bunlar gaybı bilmek değildir. Sadece okumasını bilmektir. Çince bir yazıyı bilmeyen birisi resme bakıyorum zanneder. Halbuki bu dili bilenler çok manalar anlayacaktır.
Bu aralar sürekli böyle dersler yapıyoruz evde insanın içi ürperiyor. Tabi burada bahsedilen asıl Risale-i Nur talebelerinden olamasak da onların sayesinde imanın yükselişe geçeceği bir asırda bulunmak bile insanı mutlu ediyor. Allah yar ve yardımcımız olsun. :)
İşte ebced ve cifir ilmi de Allah’ın geçmişe ve geleceğe yönelik koyduğu bazı şifreleri öğrenme ve okuma sanatıdır.Bu ilim dalının özünü Hz. Ali (r.a) Peygamber Efendimizden almıştır. Bu nedenle bu ilmin kaynağı vahye dayanmaktadır. Hz. Ali aldığı bu sırları bazı kaide ve kurallarla belirlemiştir. Özellikle seyyidler sülalesinin bildiği söylenen bu kuralları kemaliyle ahir zamanda geleceği müjdelenen Mehdinin bilebileceği söylenmiştir. (Katip Çelebi, Keşfuzzunun, İlmu Cifir Maddesi)
İşte,âhir zamandan ve kıyametten haber veren bir hadis-i şerifi, Bediüzzaman ebced ve cifir ilmiyle tahlil eder ve bir takım tarihler çıkarır. “Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî zâhirine ale’l-hakkı hattâ ye’tiyallahü bi emrihî.” Meâlen: “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır.”
“Lâ tezâlü tâifetün min ümmetî.” Ebced ve cifir ilmiyle rakam değeri Rumi1542. (Milâdî 2126), Hicri 1542 (Miladi 2118)
“Zâhirine ale’l-hak.” Rumi 1506 , Hicri 1545 (miladi 2083)
“Hattâ ye’tiyallahü bi emrihî.” Rumi 1545 (Milâdî 2129), Hicri 1506 (miladi 2121)Risâle-i Nur talebelerinin ne zamana kadar devam edeceğini düşündüğü bir sırada, Ramazan-ı Şerifin onuncu gününün ikinci saatinde birden kalbine bu hadisin ihtar edildiğini söyleyen Bediüzzaman,
1506 tarihine, yâni, 2090 Milâdî tarihine kadar zâhir, âşikârâne, belki galibâne hizmetler yapılacağını,
sonra 1542 tarihine kadar, yâni, Milâdî 2126 yılına kadar, gizli ve mağlûbiyet içinde irşad ve tenvir vazifesini sürdüreceğini;
sonra 1545 de, yâni Milâdî 2129 yılında kâfirlerin başında kıyametin kopmasını îma ettiğini ve
bunların Allah’ın ilminde olup ve doğrusunun Allah tarafından bilinebileceğini ifâde eder.Fatiha-i Şerif’de, sırat-ı müstakîm üzerinde olan, yâni doğru yoldan gidenleri tarif eden “Ellezîne en’amte aleyhim” fıkrasının şeddesiz 1506 veya 1507 ederek, “Zâhirine ale’l-hak” fıkrasının rakam değerine aynen denk gelmesi hadisin îmasını teyid edip remz derecesine yükseltmesi de çok anlamlıdır. Böylece, Risale-i Nur talebelerinin, âhirzamanda Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat denilen o büyük tâifenin âhirlerinde makbul bir grup olacağına işâret edildiği anlaşılır.
Kastamonu Lahikası/Bediüzzaman Said Nursi
--http://www.sorularlarisale.com/makale/19129/kiyametin_vakti_hakkinda_kopma_tarihi_hakkinda_bil gi_verir_misiniz.html
--
Bunu okuyunca, "O zaman benim çocuklarım İslamın kıyamet yaklaşınca düşüşe geçtiği ve mağlup olduğu dönemi görecekler" dedim. Babam da, "Evet, ben de evlenmeden bunu düşünmüştüm, torunlarım bu dönemi görecekler diye endişelenmiştim." dedi.
İlahi biz.;););)