Bir zaman,ziyade rikkatimden ve fazla şefkatten ve acımak duygusundan,zihayat ve hususan onlardan zişuur ve bilhassa insanlar ve bilhassa mazlumlar ve musibete giriftar olanların halleri çok ziyade rikkatime ve şefkatime ve kalbime dokunuyordu.Kalben diyordum:"Bu aciz ve zayıf biçarelerin dertlerini,alemde hükmeden bu yeknesak kanunlar dinlemedikleri gibi,istila edici ve sağır olan unsurlar,hadiseler dahi işitmezler.Bunların bu perişan hallerine merhamet edip,hususi işlerine müdahale eden yok mu?" diye ruhum çok derin feryat ediyordu.Hem,"O çok güzel mahlukların ve çok kıymettar malların ve çok müştak ve minnettar dostların işlerine bakacak ve onlara sahabet edecek ve himayet edecek bir malikleri,bir sahipleri,bir hakiki dostları yok mu?" diye kalbim bütün kuvvetiyle bağırıyordu.
İşte ruhumun feryadına ve kalbimin vaveylasına vafi ve kafi ve teskin edici ve kanaat verici cevap ise:
Sırr-ı tevhid ile,Rahman ve Rahim olan Zat-ı Zülcelal'in,umumi kanunların tazyikatları ve hadisatın tehacümatı altında ağlayan ve sızlayan o sevimli memlüklerine,kanunların fevkinde olarak,ihsanat-ı hususiyesi ve imdadat-ı hassası ve doğrudan doğruya her şeye karşı rububiyet-i hususiyesi ve herşeyin tedbirini bizzat Kendisi görmesi ve herşeyin derdini bizzat dinlemesi ve herşeyin hakiki maliki,sahibi,hamisi olduğunu sırr-ı Kur'an ve nur'u iman ile bildim;o hadsiz me'yusiyet yerinde nihayetsiz bir mesruriyet hissettim.Ve her bir zihayat,öyle bir Malik-i Zülcelal'e mensubiyeti ve memlükiyeti cihetiyle,nazarımda binler derece bir ehemmiyet,bir kıymet kesbettiler.
Çünkü,madem efendisinin şerefiyle ve mensup olduğu zatın makamıyla ve şöhretiyle iftihar eder,bir izzet peyda eder;elbette nur-i iman ile bu mensubiyetin ve memlükiyetin inkişafı suretinde,bir karınca bir Firavunu o mensubiyet kuvvetiyle mağlup ettiği gibi,o mensubiyet şerefiyle dahi,gafil ve kendi kendine malik ve başıboş kendini zanneden ve ecdadıyla ve mülk-i Mısır ile iftihar eden ve kabir kapısında o iftiharı sönen bir Firavun kadar iftihar edebilir.
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ
ŞUALAR
İkinci Şua