Eğer dalâleti ve sefaheti bırakıp iman-ı tahkiki ve istikamet dairesine girsen, İmân nuruyla göreceksin ki, o geçmiş zaman-ı mazi mâdum ve herşeyi çürüten bir mezaristan değil, belki mevcut ve istikbale inkılâp eden nuranî bir âlem ve bâki ruhların istikbaldeki saadet saraylarına girmelerine bir intizar salonu görünmesi haysiyetiyle, değil elem, belki imanın kuvvetine göre Cennetin bir nevi mânevî lezzetini dünyada dahi tattırdığı gibi gelecek istikbal zamanı, değil vahşetgâh ve karanlık, belki İmân gözüyle görünür ki, saadet-i ebediye saraylarında hadsiz rahmeti ve keremi bulunan ve her bahar ve yazı birer sofra yapan ve nimetlerle dolduran bir Rahmân-ı Rahîm-i Zülcelâli ve'l-İkramın ziyafetleri kurulmuş ve ihsanlarının sergileri açılmış, oraya sevkiyat var diye İmân sinemasıyla müşahede ettiğinden, derecesine göre bâki âlemin bir nevi lezzetini hissedebilir. Demek hakikî ve elemsiz lezzet yalnız imanda ve İmân ile olabilir.
İnsan, sair hayvanata muhalif olarak, hanesiyle alâkadar olduğu misilli, dünya ile alâkadardır. Ve akaribiyle münasebettar olduğu gibi, nev-i beşer ile de ciddî ve fıtrî münasebettardır. Ve dünyada muvakkat bekasını arzuladığı gibi, bir dâr-ı ebedîde bekasını, aşk derecesinde arzuluyor. Ve midesinin gıda ihtiyacını temin etmeye çalıştığı gibi, dünya kadar geniş, belki ebede kadar uzanan sofraları ve gıdaları, akıl ve kalb ve ruh ve insaniyet mideleri için tedarik etmeye fıtraten mecburdur, çabalıyor. Ve öyle arzuları ve matlapları var ki, ebedî saadetten başka hiçbir şey onları tatmin etmiyor.
İşte, madem mahiyet-i insaniyenin bir hizmetkârı olan kuvve-i hayaliyeyi bu dünya lezzetleri tatmin etmiyor; elbette gayet câmi mahiyet-i insaniye, ebediyetle fıtraten alâkadardır.
Aklıma Hacer validemizin yakarışı geldi...
Bahtına düştüm Yarabbi diyişi...
Hz. İbrahim, kucağındaki çocuğuyla birlikte Hz. Hacer anamızı çöle bırakmak zorunda kaldığında Hz. Hacer’in sesi duyulur: “Ya İbrahim, Ya İbrahim! Bizi burada bırakman Allah’ın emri mi yoksa kendi isteğin mi?”
Bunun üzerine Hz. İbrahim, “Allah’ın emri ile seni buraya bıraktım Ya Hacer” der.
Bu sözleri duyan Hz. Hacer’in dudaklarından şu sözler dökülür: “Madem Allah’ın emriyle getirip bizi buraya bıraktın, gayri Allah bizi terk etmez. Allah’a teslim olmak, emrettiği şeyleri yerine getirirken, bizi zayi ve terk etmeyeceğine inanmak lazım der ...
Susadığı için ağlamaya başlıyan evladına su bulma umuduyla safa ile merve arasında yedi defa koşturan HAcer validemiz en son
Artık bittim Ya Rabbi. Bütün sebeplere sarıldım. Bu yavruyu bırakıp gidemem. Senin emrine muhalefet de edemem. Bahtına düştüm diye yakarınca ikram eilmedimi zemzem...
Alıcağımız çok dersler var...
Cihan dolu bela başında varken ne bağırırsın küçük bir beladan, gel tevekkül kıl;
Tevekkül ile bela yüzüne gül, ta o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül...
Maşaallah ...
Hak ile iştigal etmezsen
batıl seni istila eder...
İ. Şafii.
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)