?sraf, bereketsizlik sebebidir
Üçüncü Netice: H?rs, ihlâs? k?rar, amel-i uhreviyeyi zedeler. Çünkü, bir ehl-i takvân?n h?rs? varsa, teveccüh-ü nâs? ister. Teveccüh-ü nâs? mürâât eden, ihlâs-? tâmm? bulamaz. Bu netice çok ehemmiyetli, çok câ-y? dikkattir.
Elhas?l, israf, kanaatsizliği intaç eder. Kanaatsizlik ise, çal?şman?n şevkini k?rar, tembelliğe atar, hayat?ndan şekvâ kap?s?n? açar, mütemadiyen şekvâ ettirir.(HAŞ?YE-1) Hem ihlâs? k?rar, riyâ kap?s?n? açar. Hem izzetini k?rar, dilencilik yolunu gösterir.
?ktisat ise, kanaati intaç eder.
“Kanaat eden aziz olur; tamah eden zillete düşer” hadisin s?rr?yla, kanaat, izzeti intaç eder. Hem sa’ye ve çal?şmaya teşcî eder. Şevkini ziyadeleştirir, çal?şt?r?r. Çünkü, meselâ bir gün çal?şt?. Akşamda ald?ğ? cüz’î bir ücrete kanaat s?rr?yla, ikinci gün yine çal?ş?r. Müsrif ise, kanaat etmediği için, ikinci gün daha çal?şmaz. Çal?şsa da şevksiz çal?ş?r.
Hem iktisattan gelen kanaat, şükür kap?s?n? açar, şekvâ kap?s?n? kapat?r. Hayat?nda daima şâkir olur. Hem kanaat vas?tas?yla insanlardan istiğnâ etmek cihetinde, teveccühlerini aramaz. ?hlâs kap?s? aç?l?r, riyâ kap?s? kapan?r.
?ktisats?zl?k ve israf?n dehşetli zararlar?n? geniş bir dairede müşahede ettim. Şöyle ki:
Ben, dokuz sene evvel mübarek bir şehre geldim. K?ş münasebetiyle o şehrin menâbi-i servetini göremedim. Allah rahmet etsin, oran?n müftüsü birkaç defa bana dedi: “Ahalimiz fakirdir.” Bu söz benim rikkatime dokundu. Beş alt? sene sonraya kadar, daima o şehir ahalisine ac?yordum. Sekiz sene sonra yaz?n yine o şehre geldim. Bağlar?na bakt?m. Merhum müftünün sözü hat?r?ma geldi. “Fesübhânallah,” dedim. “Bu bağlar?n mahsulât?, şehrin hâcetinin pek fevkindedir. Bu şehir ahalisi pek çok zengin olmak lâz?m gelir.” Hayret ettim. Beni aldatmayan ve hakikatlerin derkinde bir rehberim olan bir hat?ra-i hakikatle anlad?m: ?ktisats?zl?k ve israf yüzünden bereket kalkm?ş ki, o kadar menâbi-i servetle beraber, o merhum müftü “Ahalimiz fakirdir” diyordu. Evet, zekât vermek ve iktisat etmek, malda bittecrübe sebeb-i bereket olduğu gibi, israf etmekle zekât vermemek, sebeb-i ref-i bereket olduğuna hadsiz vak?ât vard?r.
?slâm hükemas?n?n Eflâtun’u ve hekimlerin şeyhi ve filozoflar?n üstad?, dâhi-i meşhur Ebu Ali ibni Sina, yaln?z t?p noktas?nda, “Yiyin, için, fakat israf etmeyin” (A’râf Sûresi, 7:31.) âyetini şöyle tefsir etmiş. Demiş:
“?lm-i t?bb? iki sat?rla topluyorum. Sözün güzelliği k?sal?ğ?ndad?r. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa haz?mdad?r. Yani, kolayca hazmedeceğin miktar? ye, nefse ve mideye en ağ?r ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir.”HAŞ?YE-2
HAŞ?YE-1: Evet, hangi müsrifle görüşsen, şekvâlar işiteceksin. Ne kadar zengin olsa da yine dili şekvâ edecektir. En fakir, fakat kanaatkâr bir adamla görüşsen, şükür işiteceksin.
HAŞ?YE-2: Yani, vücuda en muz?r, dört beş saat fas?la vermeden yemek yemek, veyahut telezzüz için mütenevvî yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmakt?r. Lem’alar, 19. Lem’a, s. 208