ÂYET-? KER?ME MEÂL?
O Kur'ân, kudreti her şeye galip olan ve rahmeti her şeyi kuşatan Allah kat?ndan indirilmiştir.
Yâsin Sûresi: 5
14.09.2006
HAD?S-? ŞER?F MEÂL?
Bir zimmîyi veya can güvenliği verilmiş bir kâfiri öldüren kimse Cennetin kokusunu duyamaz. Oysa Cennetin kokusu k?rk y?ll?k mesafeden duyulur.
Câmi'ü's-Sağîr, c: 3, 3719
14.09.2006
Kur’ân’?n laf?zlar? cesedin cildi gibidir
Sekizinci Mesele
(Yirmi Yedinci Sözün, içtihada mâni esbab?n Beşinci Sebebinin Üçüncü Noktas?n?n üçüncü misâlinin hâşiyesidir.)
Mühim bir suâl: Baz? ehl-i tahkik derler ki: “Elfâz-? Kur’âniye ve zikriye ve sair tesbihlerin herbiri müteaddit cihetlerle insan?n letâif-i mâneviyesini tenvir eder, mânevî g?da verir. Mânâlar? bilinmezse, yaln?z lâf?z ifade etmiyor, kâfi gelmiyor. Lâf?z bir libast?r; değiştirilse, her taife kendi lisan?yla o mânâlara elfaz giydirse, daha nâfi olmaz m??”
Elcevap: Elfâz-? Kur’âniye ve tesbihât-? Nebeviyenin lâf?zlar? câmid libas değil, cesedin hayattar cildi gibidir; belki mürur-u zamanla cilt olmuştur. Libas değiştirilir; fakat cilt değişse vücuda zarard?r. Belki namazda ve ezandaki gibi elfâz-? mübarekeler, mânâ-y? örfîlerine alem ve nâm olmuşlar. Alem ve isim ise değiştirilmez.
Ben kendi nefsimde tecrübe ettiğim bir hâleti çok defa tetkik ettim, gördüm ki, o hâlet hakikattir. O hâlet şudur ki:
Sûre-i ?hlâs? Arefe gününde yüzer defa tekrar edip okuyordum. Gördüm ki, bendeki mânevî duygular?n bir k?sm?, birkaç defada g?das?n? al?r, vazgeçer, durur. Ve kuvve-i müfekkire gibi bir k?s?m dahi, bir zaman mânâ taraf?na müteveccih olur, hissesini al?r, o da durur. Ve kalb gibi bir k?s?m, mânevî bir zevke medar baz? mefhumlar cihetinde hissesini al?r, o da sükût eder.
Ve hâkezâ, git gide, o tekrarda yaln?z bir k?s?m letâif kal?r ki, pek geç usan?yor; devam eder, daha mânâya ve tetkikata hiç ihtiyaç b?rakm?yor. Gaflet kuvve-i müfekkireye zarar verdiği gibi ona zarar vermiyor. Lâf?z ve lâfz-? müşebbi’ olduğu bir meâl-i icmâlî ile ve isim ve alem bulunduklar? mânâ-y? örfî onlara kâfi geliyor. Eğer mânây? o vakit düşünse, zararl? bir usanç verir.
Ve o devam eden lâtifeler, taallüme ve tefehhüme muhtaç değiller; belki tahattura, teveccühe ve teşvike ihtiyaç gösterirler. Ve o cilt hükmündeki lâf?zlar? onlara kâfi geliyor ve mânâ vazifesini görüyorlar. Ve bilhassa o Arabî lâf?zlar ile, kelâmullah ve tekellüm-i ?lâhî olduğunu tahattur etmekle, daimî bir feyze medard?r.
?şte, kendim tecrübe ettiğim şu hâlet gösteriyor ki, ezan gibi ve namaz?n tesbihât? gibi ve her vakit tekrar edilen Fâtiha ve Sûre-i ?hlâs gibi hakaikleri başka lisanla ifade etmek çok zararl?d?r. Çünkü, menba-? daimî olan elfâz-? ?lâhiye ve Nebeviye kaybolduktan sonra, o daimî letâifin daimî hisseleri de kaybolur. Hem her harfin lâakal on sevab? zayi olmas?; ve huzur-u daimî bütün namazda herkes için devam etmediğinden, gaflet içinde, tercüme vas?tas?yla insanlar?n tabirât? ruha zulmet vermesi gibi zararlar olur.
Mektubat, s. 326-27
—Devam edecek—
Lügatçe:
elfâz-? Kur’âniye: Kur’ân’?n laf?zlar?, orijinal metni.
letâif-i mâneviye: Mânevî latifeler, duygular.
libas: Elbise.
nâfi: Faydal?.
tesbihât-? Nebeviye: Peygamberimizin tesbihleri, zikirleri.
câmid: Cans?z.
mürur-u zaman: Zaman?n geçmesi.
mânâ-y? örfî: Örfe ait mânâ; bir şeyin halk aras?nda kullan?lan mânâs?, halk aras?nda yayg?n br şekilde ifade edilen mânâ.
alem: Sembol, nişan, işaret.
kuvve-i müfekkire: Düşünme, fikretme duygusu.
lâfz-? müşebbi’: Doyurucu, tatmin edici söz.
tefehhüm: Anlama.
tahattur: Hat?rlama.
14.09.2006