Eleme karşı risale i nur ne tavsiye ediyor? Ve sürekli hüzün hali söz konusu ise nasıl giderilir? Bir ömür sürecek bir şey mi bu? Ağır bir yük gelenler nasıl hareket etmelidir?
Selamlar...
Eleme karşı risale i nur ne tavsiye ediyor? Ve sürekli hüzün hali söz konusu ise nasıl giderilir? Bir ömür sürecek bir şey mi bu? Ağır bir yük gelenler nasıl hareket etmelidir?
Selamlar...
vesselamBu Sıkıntılı Zamanda Nefsim Sabırsızlıkla
Beni Tâciz Ederken, Bu Fıkra Onu Tam Susturdu, Şükrettirdi.
Size De Fâidesi Olur Diye Leffen Takdim Edilen Bu Fıkra,
Başımın Yanında Asılı Duruyor
1. Ey nefsim! Yetmiş üç sene, yüzde doksan adamdan ziyâde zevklerden hisseni almışsın. Daha hakkın kalmadı.
2. Sen, ânî ve fânî zevklerin bekasını arıyorsun; onun için, onun zevâliyle ağlamaya başlıyorsun. Kör hissiyâtınla bu yanlışının tam tokadını yersin. Bir dakika gülmeye bedel on saat ağlıyorsun.
3. Senin başına gelen zulümler ve musîbetlerin altında kaderin adâleti var. Insanlar, senin yapmadığın bir işle sana zulüm ediyorlar. Fakat, kader senin gizli hatâlarına binâen, o musîbet eliyle seni hem terbiye, hem hatâna keffâret ediyor.
4. Hem, yüzer tecrübenle, ey sabırsız nefsim, katî kanaatin gelmiş ki; zâhirî musîbetler altında ve neticesinde inâyet-i Ilâhiyenin çok tatlı neticeleri var.
çok katî bir hakîkati ders veriyor; o dersi dâimâ hatıra getir. Hem, feleğin çarkını çeviren kanun-u Ilâhî, senin hatırın için-o pek geniş kanun-u kaderî-değiştirilmez.
5.kudsî düsturunu kendine rehbet et. Hevesli akılsız çocuklar gibi muvakkat, ehemmiyetsiz lezzetlerin peşinden koşma. Düşün ki, fânî zevkler sana mânevî elemler, teessüfler bırakıyor; sıkıntılar, elemler ise, bilâkis mânevî lezzetler ve uhrevî sevaplar veriyor. Sen dîvâne olmazsan, muvakkat lezzeti yalnız şükür için arayabilirsin. Zâten lezzetler şükür için verilmiş...
Said Nursî
Burada hüzün halinin ancak imanla giderileceğinden bahsetmiş HZ. ÜSTAD:
Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve İmân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır. 13.söz
Hikmetini de böyle açıklamış. Elem olmazsa lezzet anlaşılmaz:
Evet, bu kâinatta hayır-şer, lezzet-elem, ziya-zulmet, hararet-bürudet, güzellik-çirkinlik, hidayet-dalâlet birbirine karşı gelmesi ve içine girmesi, pek büyük bir hikmet içindir. Çünkü şer olmazsa hayır bilinmez. Elem olmazsa lezzet anlaşılmaz. Zulmetsiz ziya, ehemmiyeti olmaz. Soğukla, hararetin dereceleri tahakkuk eder. Çirkinlikle, hüsnün tek bir hakikati, bin hakikat ve binler çeşit hüsün mertebeleri vücut bulur. Cehennemsiz, Cennetin pek çok lezzetleri gizli kalır. Bunlara kıyasen, herşey, bir cihette zıddıyla bilinebilir. Ve birtek hakikatı, sümbül verip çok hakikatler olur. Asa-yı Musa
Bir ömür sürecek mi sorunuzun cevabını da şöyle vermiş ÜSTAD:
• İkinci Nokta: Zevâl-i lezzet elem olduğu gibi, zevâl-i elem dahi lezzettir. Evet, herkes geçmiş lezzetli, safâlı günlerini düşünse, teessüf ve tahassür elem-i mânevîsini hissedip "Eyvah" der. Ve geçmiş musîbetli, elemli günlerini tahattur etse, zevâlinden bir mânevî lezzet hisseder ki, "Elhamdülillâh, şükür, o belâ sevâbını bıraktı, gitti" der, ferahla teneffüs eder. Demek, bir saat muvakkat elem, ruhta bir mânevî lezzet bırakır ve lezzetli saat, bilakis, elem bırakır. 13. Söz
Demekki günahlar dökülüp vazifesi bitince terk eder… ya da CENAB-I HAK terakkiyatımız için bu elemi veriyordur diye anladım ben…![]()
BENİMLE GELEN PİŞMAN OLMAZ,
BENİMLE GELEN PİŞMAN OLURSA,
RUZ-İ MAHŞERDE SIRTIMIN YÜKÜ OLSUN,
AN ŞART Kİ BU DAVAYA KARŞI
SEBAT VE SADAKATİNİ BOZMASIN!
SAİD NURSİ (r.a)
NEDEN EY GAFİL!
Realiteleri Ütopyaların haline getiriyorsun!
Teşekkürler... Allah mükafat?n?z? versin. En güzel Mükafatland?r?c?... amin... Risale-i Nur'a aş?k oldum![]()
' Elem ' vb. hallerin s?rr-? hikmetlerinden biri :
Cenâb-? Hak,
hadsiz kudret ve nihayetsiz rahmetini göstermek için,insanda hadsiz bir acz, nihayetsiz bir fakr derc eylemiştir. Hem
hadsiz nukuş-u esmâs?n? göstermek için insan? öyle bir surette halk etmiş ki, hadsiz cihetlerle elemler ald?ğ? gibi, hadsiz cihetlerle de lezzetler alabilir bir makine hükmünde yaratm?ş.
Ve o makine-i insaniyede yüzer âlet var. Herbirinin elemi ayr?, lezzeti ayr?, vazifesi ayr?, mükâfât? ayr?d?r. Adeta insan-? ekber olan âlemde tecellî eden bütün esmâ-i ?lâhiye, bir âlem-i asgar olan insanda dahi o esmân?n umumiyetle cilveleri var.Lemalar | ?kinci Lem´a
- Bunda s?hhat ve âfiyet ve lezâiz gibi nâfi emirler nas?l şükrü dedirtir, o makineyi çok cihetlerle vazifelerine sevk eder, insan da bir şükür fabrikas? gibi olur.
- Öyle de, musibetlerle, hastal?klarla, âlâm ile, sair müheyyiç ve muharrik âr?zalarla, o makinenin diğer çarklar?n? harekete getirir, tehyiç eder. Mahiyet-i insaniyede münderiç olan acz ve zaaf ve fakr madenini işlettiriyor. Bir lisanla değil, belki herbir âzân?n lisan?yla bir iltica, bir istimdat vaziyetini verir. Güya insan o âr?zalarla, ayr? ayr? binler kalemi tazammun eden müteharrik bir kalem olur, sahife-i hayat?nda veyahut levh-i misalîde mukadderât-? hayat?n? yazar, esmâ-i ?lâhiyeye bir ilânnâme yapar ve bir kaside-i manzume-i Sübhâniye hükmüne geçip, vazife-i f?trat?n? ifa eder.
----------------------------------------------
Bu dersden yola ç?karak... ne elem hali nede lezzet hali bir ömür boyu sürmez.
Çünkü s?hhat , afiyet gibi emirleri yaşamakla kul şükür fabrikas?na döner , makine-i insaniyede pek çok cihazat bu vazifeye sevk edilir fakat insan makinesinde ayn? zamanda zaaf , acz ve fakr gibi madenlerde var ve bu madenlerinde işlemesi gerekiyor işte elemler, musibetler ile fabrika?n?n bu sefer bu madenleri işler ve farkl? esmalar?n tezahürüne mazhar olur.
?nsan her iki halde de esman?n farkl? farkl? nukuşlar?n? gösterir.Elem hali ile maksut neticeler insandan elde edildikten sonra bu hal yerini afiyete b?rak?r.
''Şahsın üslub-u beyanı , şahsın timsal-i şahsiyetidir.
Ben ise :
gördüğünüz veya işittiğiniz gibi , halli müşkil bir muammayım ''
Said Nursi
Mürabitin olan efendiye selam ve Mucib olan Rahman a da hamd olsun...vesile olanlardan da Allah raz? olsun... amin.
Dördüncü Kelime
Yani, mülk umumen Onundur. Sen, hem Onun mülküsün, hem memlûküsün, hem mülkünde çal?ş?yorsun. Şu kelime, şöyle şifal? bir müjde veriyor ve diyor:
Ey insan! Sen kendini, kendine mâlik sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin. O yük ağ?rd?r; kendi baş?na muhafaza edemezsin, belâlardan sak?n?p levaz?mat?n? yerine getiremezsin. Öyleyse, beyhude ?zt?raba düşüp azap çekme. Mülk başkas?n?nd?r. O Mâlik, hem Kadîrdir, hem Rahîmdir.
Kudretine istinad et; rahmetini itham etme. Kederi b?rak, keyfini çek. Zahmeti at, safây? bul.
hem der ki: Mânen sevdiğin ve alâkadar olduğun ve perişaniyetinden müteessir olduğun ve ?slah edemediğin şu kâinat, bir Kadîr-i Rahîmin mülküdür. Mülkü sahibine teslim et. Ona b?rak; cefâs?n? değil, safâs?n? çek. O hem Hakîmdir, hem Rahîmdir. Mülkünde istediği gibi tasarruf eder, çevirir. Dehşet ald?ğ?n zaman, ?brahim Hakk? gibi "Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler" de, pencerelerden seyret, içlerine girme.
Marifet ufku....
Muhabbet denizinde çalan bir melodi gibidir
Milyonları derya gibi coşturmada "Sözler";
Hikmet dolu her cümlede, Kur'andaki nur var;
Her lem'ada, binbir güneşin huzmesi çağlar.
Maşallah
Elhamdulillah...
Gençlik Rehberi'nde izah edildiği gibi: Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata istikamet dairesinde sarfetse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semâvî fermanlar müjde veriyorlar.
Eğer sefâhete sarfetse, nasıl ki bir dakika hiddet yüzünden bir katl, milyonlar dakika hapis cezasını çektirir. Öyle de, gayr-i meşrû dâiredeki gençlik keyfleri ve lezzetleri, âhiret mes'uliyetinden ve kabir azabından ve zevâlinden gelen teessüflerden ve günahlardan ve dünyevi mücâzatlarından başka, aynı lezzet içinde o lezzetden ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübe ile tasdik eder.
Meselâ: Haram sevmekte, bir kıskançlık elemi ve firak elemi ve mukabele görmemek elemi gibi çok ârızalar ile o cüz'i lezzet, zehirli bir bal hükmüne geçer. Ve o gençliğin su-i istimâli ile gelen hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklariyle hapishanelere ve kalb ve rûhun gıdasızlık ve vazifesizliğinden neş'et eden sıkıntılarla meyhanelere, sefâhethânelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen; git, hastahanelerden ve hapishanelerden ve meyhanelerden ve kabristandan sor. Elbette ekseriyetle, gençlerin gençliğinin su-i istimalinden ve taşkınlıklarından ve gayr-i meşrû keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin.
Eğer istikamet dâiresinde gitse; gençlik, gayet şirin ve güzel bir ni'met-i ilâhiyye ve tatlı ve kuvvetli bir vâsıta-i hayrat olarak âhirette gayet parlak ve bâkî bir gençlik netice vereceğini, başta Kur'an olarak çok kat'i âyâtıyla bütün semâvî kitablar ve fermanlar haber verip müjde ediyorlar. Mâdem hakikat budur. Ve mâdem helâl dâiresi keyfe kâfidir. Ve mâdem haram dâiresindeki bir saat lezzet, bazan bir sene ve on sene hapis cezasını çektirir. Elbette gençlik ni'metine bir şükür olarak, o tatlı ni'meti iffette, istikamette sarfetmek lâzım ve elzemdir.
Allahümme salli ala seyyidina Muhammedini'n -Nebiyyi'l-Ümmiyin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim!.
Sizin herşey'iniz muhafaza ediliyor. Her ameliniz yazılmıştır. Mektubat - 227
hakiki saadet ve elemsiz lezzet yalnız imanda ve iman ile olabilir.
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)