gulsah Nickli Üyeden Alıntı
Osmanl?ca Lem'alar S:923
En kudsî bir mücâhede-i mâneviyeyi tazammun eden ve
s?rr-? verâset-i nübüvvetle velâyet-i kübrân?n feyzine mazhar ve Risâle-i Nur’un:
اٰمَنْتُ بِاللهِ وَمَلٰۤئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَبِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ
deki hakaik-? kudsiye-i imâniyeyi en kat’î ve vâz?h bir sûrette ders verip, en muannid z?nd?klar? ve en mütemerrid feylesoflar? susturup ders verirken, onu b?rak?p, yahut sekteye uğrat?p, veyahut kanâat etmeyip, tarikat hevesiyle Risâle-i Nur’dan izin almayarak kapanm?ş hangâhlara girmek, ne derece yanl?ş olduğunu ve bizim bu şefkat tokad?na ne derece istihkak kesbettiğimizi gösteriyor.
gulsah Nickli Üyeden Alıntı
Osmanl?ca Lem'alar S:918
On ?kinci Nükte
?kinci mesele: Seciye-i âliye-i Sahabeyi ve meşreb-i nurânî-i peygamberiyi beyan eden Risale-i Nur dairesindeki feyze kanaat etmeyip, bir k?s?m kardeşlerimiz tarikat hevesiyle üstad?n?n ve kardeşlerinin şahs-? mânevîsinin r?zas?n? ve iznini almadan başka yerde o hevesle, hem kendine faidesi olmayarak, hem bizlere, hem Risale-i Nur’a, hem musibetzede arkadaşlar?m?za, Risale-i Nur’a girmeyen rüfekam?za zarar ve müteaddid ve dikkatle bizi tecessüs eden adamlar?n nazar-? dikkatini celbe medar bir heveste bulundular.
, nas?l oluyor ki menfaatsiz, belki zararl? bir heves yolunda arkadaşlar?n?n şahs-? mânevîsinin malum ve âli makam?n? ve Üstad?n?z?n müsellem size karş? hay?rhahl?ğ?n? düşünmeyip, hariçte makam?—sizce meçhul—ve hem o bîçareye zararl? bir surette şeyhlik damar?n? tahrik etmek suretinde sohbet etmek muvaf?k değildir.
gulsah Nickli Üyeden Alıntı
Bir düstur
Risale-i Nur talebeleri, Risale-i Nur’un dâiresi hâricinde nur aramamal? ve aramaz.
Eğer ararsa, Risale-i Nur’un penceresinden ?ş?k veren mânevî güneşe bedel bir lâmbay? bulur, belki güneşi kaybeder.
Dâireye girmeden evvel bulduğu şeyhi, her fert o şeyhini, mürşidini, dâirede dahi muhâfaza edebilir.
Fakat şeyhi olmayan, dâireye girdikten sonra, ancak dâire içinde mürşid arayabilir.
Hem Risale-i Nur’un dâiresi çok geniştir; şâkirtleri pek çoktur. Hârice kaçanlar? aramaz, ehemmiyet vermez, belki daha içine almaz.
Her insanda bir kalp var. Bir kalp ise, hem dâirede, hem hâriçte olamaz.
Takvâ dâiresindeki talebeler irşâda muhtaç olmad?klar? gibi,
Said Nursî
Bir zaman Feyzi Emin ağabey , ?stanbul ' da gayet cazibedar bir alimin dersine kap?larak orada kalmak niyet etmiş. Fakat acaba Üstad ' ?m müsaade eder mi ? diye mütereddit iken ; o günlerde buradan bir Risal-i Nur şakirdinin Feyziye yazd?ğ? mektubunu Üstad?m?z görürler. O mektubun zeyline :
'' ?stanbul Eski Said -i bilir. Yeni Said ' in kardeşi Feyzi ' yi aldat?p kendine çekmesin . Risale-i Nur raz? değil . .. '' diye yazm?şlar . Feyzi abi ?stanbul ' da bu mektubu al?nca birden ay?l?r , akl? baş?na gelir , Üstad ' ?ndan kusurunun afv?n? ister.