insirah Nickli Üyeden Alıntı
Eklentilere devam edelim. Yanl?z burada bir noktay? belitmek isterim. Yeni Asya Gazetesi Ramazan münasebetiyle Ramazan Risalesi kitab-kaset ve cd'den oluşan bir kampanya düzenliyor. Takib edelim.
insirah Nickli Üyeden Alıntı
Eklentilere devam edelim. Yanl?z burada bir noktay? belitmek isterim. Yeni Asya Gazetesi Ramazan münasebetiyle Ramazan Risalesi kitab-kaset ve cd'den oluşan bir kampanya düzenliyor. Takib edelim.
Konu elff tarafından (01.06.07 Saat 19:05 ) değiştirilmiştir.
ÜÇÜNCÜ NÜKTEinsirah Nickli Üyeden Alıntı
Oruç, hayat-? içtimaiye-i insaniyeye bakt?ğ? cihetle çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
?nsanlar maişet cihetinde muhtelif bir surette hâlk edilmişler. Cenâb-? Hak, o ihtilâfa binaen, zenginleri fukaralar?n muavenetine davet ediyor. Halbuki, zenginler fukaran?n ac?nacak ac? hâllerini ve açl?klar?n?, oruçtaki açl?kla tam hissedebilirler. Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açl?k ve fakirlik ne kadar elîm ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez. Bu cihette insaniyetteki hemcinsine şefkat ise, şükr-ü hakikînin bir esas?d?r. Hangi fert olursa olsun, kendinden bir cihette daha fakiri bulabilir; ona karş? şefkate mükelleftir. Eğer nefsine açl?k çektirmek mecburiyeti olmazsa, şefkat vas?tas?yla muavenete mükellef olduğu ihsan? ve yard?m? yapamaz, yapsa da tam olamaz. Çünkü, hakikî o hâleti kendi nefsinde hissetmiyor.
Mektubat/Yirmi Dokuzuncu Mektup/389
Konu elff tarafından (01.06.07 Saat 19:06 ) değiştirilmiştir.
İbadetin ruhu, ihlastır. İhlas ise, yapılan ibadetin yalnız emredildiği için yapılmasıdır.(işarat-ül icaz)
özNur Nickli Üyeden Alıntı
Beşinci Nükte: Ramazan-? Şerifin orucu, nefsin tehzib-i ahlâk?na ve serkeşane muamelelerinden vazgeçmesi cihetine bakt?ğ? noktas?ndaki çok hikmetlerinden birisi şudur ki: Nefs-i insaniye gafletle kendini unutuyor. Mahiyetindeki hadsiz aczi, nihayetsiz fakr?, gayet derecedeki kusurunu göremez ve görmek istemez. Hem ne kadar zaîf ve zevale maruz ve musibetlere hedef bulunduğunu ve çabuk bozulur dağ?l?r et ve kemikten ibaret olduğunu düşünmez. Âdeta polattan bir vücudu var gibi, lâyemûtane kendini ebedî tahayyül eder gibi dünyaya sald?r?r. Şedid bir h?rs ve tama' ile ve şiddetli alâka ve muhabbet ile dünyaya at?l?r. Her lezzetli ve menfaatli şeylere bağlan?r. Hem kendini kemal-i şefkatle terbiye eden Hâl?k?n? unutur. Hem netice-i hayat?n? ve hayat-? uhreviyesini düşünmez; ahlâk-? seyyie içinde yuvarlan?r.
?şte Ramazan-? Şerifteki oruç; en gafillere ve mütemerridlere, za'f?n? ve aczini ve fakr?n? ihsas ediyor. Açl?k vas?tas?yla midesini düşünüyor. Midesindeki ihtiyac?n? anlar. Zaîf vücudu, ne derece çürük olduğunu hat?rl?yor. Ne derece merhamete ve şefkate muhtaç olduğunu derk eder. Nefsin firavunluğunu b?rak?p, kemal-i acz ve fakr ile dergâh-? ?lahiyeye ilticaa bir arzu hisseder ve bir şükr-ü manevî eliyle rahmet kap?s?n? çalmağa haz?rlan?r. Eğer gaflet kalbini bozmam?ş ise...
sh:»(M:401)
Konu elff tarafından (01.06.07 Saat 19:07 ) değiştirilmiştir.
Biz ise hem insancasına, hem Müslümancasına yaşamak istiyoruz. (Bediüzzaman)
Alt?nc? Nükte
Ramazan-? Şerifin s?yâm?, Kur'ân-? Hakîmin nüzulüne bakt?ğ? cihetle ve Ramazan-? Şerif, Kur'ân-? Hakîmin en mühim zaman-? nüzulü olduğu cihetindeki çok hikmetlerinden birisi şudur ki:
Kur'ân-? Hakîm, madem şehr-i Ramazan'da nüzul etmiş. O Kur'ân'?n zaman-? nüzulunu istihzar ile, o semâvî hitab? hüsn-ü istikbal etmek için Ramazan-? Şerifte nefsin hâcât-? süfliyesinden ve mâlâyâniyat hâlâttan tecerrüt ve ekl ve şürbün terkiyle melekiyet vaziyetine benzemek ve bir surette o Kur'ân'? yeni nâzil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitâbât-? ?lâhiyeyi güya geldiği ân-? nüzulünde dinlemek ve o hitab? Resul-i Ekremden (a.s.m.) işitiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrâil'den, belki Mütekellim-i Ezelîden dinliyor gibi bir kudsî hâlete mazhar olur. Ve kendisi tercümanl?k edip başkas?na dinlettirmek ve Kur'ân'?n hikmet-i nüzulünü bir derece göstermektir.
Evet, Ramazan-? Şerifte güya Âlem-i ?slâm bir mescid hükmüne geçiyor. Öyle bir mescid ki, milyonlarla hâf?zlar, o mescid-i ekberin köşelerinde o Kur'ân'?, o hitab-? semâvîyi arzl?lara işittiriyorlar. Her Ramazan," O Ramazan ay? ki Kur'an o ayda indirilmiştir" âyetini, nuranî, parlak bir tarzda gösteriyor; Ramazan Kur'ân ay? olduğunu ispat ediyor. O cemaat-i uzmân?n sair efradlar?, baz?lar? huşû ile o hâf?zlar? dinlerler. Diğerleri kendi kendine okurlar.
Şöyle bir vaziyetteki bir mescid-i mukaddeste, nefs-i süflînin hevesât?na tâbi olup, yemek içmekle o vaziyet-i nuranîden ç?kmak ne kadar çirkinse ve o mesciddeki cemaatin mânevî nefretine ne kadar hedef ise, öyle de, Ramazan-? Şerifte ehl-i s?yâma muhâlefet edenler de o derece umum Âlem-i ?slâm?n mânevî nefretine ve tahkirine hedeftir.
Konu elff tarafından (01.06.07 Saat 19:07 ) değiştirilmiştir.
Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere; Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...
YED?NC? NÜKTE
Ramazan'?n s?yâm?, dünyada âhiret için ziraat ve ticaret etmeye gelen nev-i insan?n kazanc?na bakt?ğ? cihetteki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Ramazan-? Şerifte sevab-? a'mâl, bire bindir. Kur'ân-? Hakîmin, nass-? hadisle, herbir harfinin on sevab? var; on hasene say?l?r, on meyve-i Cennet getirir.
Ramazan-? Şerifte herbir harfin on değil, bin; ve Âyetü'l-Kürsî gibi âyetlerin herbir harfi binler; ve Ramazan-? Şerifin Cumalar?nda daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadirde otuz bin hasene say?l?r.
Evet, herbir harfi otuz bin bâki meyveler veren Kur'ân-? Hakîm, öyle bir nuranî şecere-i tûbâ hükmüne geçiyor ki, milyonlarla o bâki meyveleri Ramazan-? Şerifte mü'minlere kazand?r?r.
?şte, gel, bu kudsî, ebedî, kârl? ticarete bak, seyret ve düşün ki, bu hurufât?n k?ymetini takdir etmeyenler ne derece hadsiz bir hasârette olduğunu anla.
?şte, Ramazan-? Şerif adeta bir âhiret ticareti için gayet kârl? bir meşher, bir pazard?r. Ve uhrevî has?lat için gayet mümbit bir zemindir. Ve neşvünemâ-i a'mâl için, bahardaki mâ-i Nisand?r. Saltanat-? rububiyet-i ?lâhiyeye karş? ubudiyet-i beşeriyenin resmigeçit yapmas?na en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan, yemek içmek gibi nefsin gafletle hayvanî hâcât?na ve mâlâyâni ve hevâperestâne müştehiyâta girmemek için, oruçla mükellef olmuş. Güya muvakkaten hayvaniyetten ç?k?p melekiyet vaziyetine veyahut âhiret ticaretine girdiği için, dünyevî hâcât?n? muvakkaten b?rakmakla, uhrevî bir adam ve tecessüden tezahür etmiş bir ruh vaziyetine girerek, savm? ile Samediyete bir nevi aynadarl?k etmektir.
Evet, Ramazan-? Şerif, bu fâni dünyada, fâni ömür içinde ve k?sa bir hayatta, bâki bir ömür ve uzun bir hayat-? bâkiyeyi tazammun eder, kazand?r?r. Evet, birtek Ramazan, seksen sene bir ömür semerât?n? kazand?rabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-? Kur'ân ile, bin aydan daha hay?rl? olduğu, bu s?rra bir hüccet-i kât?ad?r.
Evet, nas?l ki bir padişah, müddet-i saltanat?nda, belki her senede, ya cülûs-u hümayun nam?yla veyahut başka bir şâşaal? cilve-i saltanat?na mazhar baz? günleri bayram yapar. Raiyetini, o günde umumî kanunlar dairesinde değil, belki hususî ihsânât?na ve perdesiz huzuruna ve has iltifat?na ve fevkalâde icraat?na ve doğrudan doğruya lây?k ve sad?k milletini has teveccühüne mazhar eder. Öyle de, Ezel ve Ebed Sultan? olan on sekiz bin âlemin Padişah-? Zülcelâli, o on sekiz bin âleme bakan, teveccüh eden ferman-? âlişân? olan Kur'ân-? Hakîmi, Ramazan-? Şerifte inzal eylemiş. Elbette o Ramazan, mahsus bir bayram-? ?lâhî ve bir meşher-i Rabbânî ve bir meclis-i ruhanî hükmüne geçmek, mukteza-y? hikmettir.
Madem Ramazan o bayramd?r. Elbette bir derece süflî ve hayvanî meşagilden insanlar? çekmek için, oruca emredilecek. Ve o orucun ekmeli ise, mide gibi bütün duygular?, gözü, kulağ?, kalbi, hayali, fikri gibi cihazat-? insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmakt?r. Yani, muharremattan, mâlâyâniyattan çekmek ve herbirisine mahsus ubudiyete sevk etmektir. Meselâ, dilini yalandan, g?ybetten ve galiz tabirlerden ay?rmakla ona oruç tutturmak; ve o lisan?, tilâvet-i Kur'ân ve zikir ve tesbih ve salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek; meselâ gözünü nâmahreme bakmaktan ve kulağ?n? fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağ?n? hak söz ve Kur'ân dinlemeye sarf etmek gibi, sair cihazata da bir nevi oruç tutturmakt?r. Zaten mide en büyük bir fabrika olduğu için, oruçla ona tatil-i eşgal ettirilse, başka küçük tezgâhlar kolayca ona ittibâ ettirilebilir.
Konu elff tarafından (01.06.07 Saat 19:08 ) değiştirilmiştir.
Gönlüm uçmak dilerken semavi ülkelere; Ayağım takılıyor yerdeki gölgelere...
insirah Nickli Üyeden AlıntıÜstad burada orucu; nefs-i süfliye, yani kötü, alçak nefise galip gelmek olarak nitelendiriyor. Ramazan-? şerifte oruc yönelmeyenler ise malesef kötüye sevkeden nefislerinin boyunduruğu alt?na girmektedirler. Son cümlede belirtilen "ehl-i s?yama muhalefet edenler" deki "muhalefet edenler" benim anlad?ğ?m kadar?yla "oruç tutmayanlar" değil, orucu nefislerinin yolundan giderek terkeden, sebepsiz yere muhalefet edenlerdir.gulvurgunu Nickli Üyeden Alıntı
Konu elff tarafından (01.06.07 Saat 19:08 ) değiştirilmiştir.
Anlamını Bilmediğiniz Kelimelerin Üzerine Çift Tıklayınız...
Sual: Belki onlar eski hali istiyorlar?
Cevap: Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz: İşte, eski hal muhal; ya yeni hal veya izmihlâl... (Bediüzzaman Said Nursi)
Ne hayal, ne kuruntu hakikat istiyorum.
Hakikat, hakikat, hakikat istiyorum!.. (Osman Yüksel SERDENGEÇTİ)
7. nükte ile yakın geçmiş te; daha geçen gün yaşadığımız birşeyi anlatmak istiyorum,
Namazlardan arkadaşlarla yaptığımız; kimi zaman ders, kimi zaman bir yazı, kimi zaman bir mevzu üzerinde muhabbetlerin son zamanlardaki konusu, doyurma tadını bir türlü vermeyen Ramazan Risalesi oluyor,
hele bir 7. nükte .. bir derste başlayıp bitiremediğimiz bu nükteyi
"fani dünyada, kısa zamanda baki bir hayat.." a kadar getirebildik dersimizi, araya giren muhabbetlerin müsadesiyle : )
ertesi gün yine aynı yerden devam edeyim dedim, gönlüm el vermedi, hem artan arkadaşlar hem de 7. nüktenin tadından dolayı bir daha okuyayım dedim. Bu sefer de bu paragraftan 2 paragraf öteye gidebildik (oldukça uzun bir zaman içinde). Ömür fani; muhabbet baki..
Bu çok hoş geçen dersin ardından "ekleyeceğiniz birşey var mı" diye sorduğumda, muhabbetin hoşluğuyla mayhoş olmuş çehrelerin birinin sahibi:"estağfirullah" deyiverdi.. Nefsime yaklaştırmadığım bu olay güzel bir hatıra olarak kalacak.
Hey güzel Rabbim, Seni konuşunca kargalar bile iştiyakla dinleniyor.
selametle
selamun aleykum
Kampanya ürünleri bürolara gönderilmiş durumda ilgilenenler bulunduklar? muhitteki Yeni Asya bürolar?ndan temin edebilirler.aşur Nickli Üyeden Alıntı
Konu elff tarafından (01.06.07 Saat 19:09 ) değiştirilmiştir.
DOKUZUNCU NÜKTE:
Ramazan-? Şerifin orucu, doğrudan doğruya nefsin mevhum rububiyetini k?rmak ve aczini göstermekle ubudiyetini bildirmek cihetindeki hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki:
Nefis Rabbisini tan?mak istemiyor; firavunâne kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kal?r. Fakat açl?kla o damar? k?r?l?r. ?şte, Ramazan-? Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, k?rar. Aczini, zaaf?n?, fakr?n? gösterir, abd olduğunu bildirir.
Hadisin rivayetlerinde vard?r ki: 1 Cenâb-? Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?"
Nefis demiş: "Ben benim, Sen sensin."
Azap vermiş, Cehenneme atm?ş, yine sormuş. Yine demiş: "Ene ene, ente ente." Hangi nevi azâb? vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş.
Sonra açl?kla azap vermiş. Yani aç b?rakm?ş. Yine sormuş: "Men ene? Ve mâ ente?"
Nefis demiş: "Ente Rabbiye'r-Rahîm., Ve ene abdüke'l-âciz." Yani, "Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben senin âciz bir abdinim.
-2-
-3-
?tizar: Şu ?kinci K?s?m, k?rk dakikada süratle yaz?lmas?ndan, ben ve müsvedde yazan kâtip ikimiz de hasta olduğumuzdan, elbette içinde müşevveşiyet ve kusur bulunacakt?r. Nazar-? müsamaha ile bakmalar?n? ihvanlar?m?zdan bekleriz. Münasip gördüklerini tashih edebilirler.
1- Dürretü'l vaizin, Osman bin Hasan el-Havbevi, s. 25.
2- Allah?m! Efendimiz Muhammed'e ve Âl ve ashab?na Senin raz? olacağ?n ve onun lây?k ve müstehak olduğu bir rahmetle, Ramazan ay?nda okunan Kur'ân'?n harfleri adedince salât ve selâm et. Âmin.
3- "?zzet sahibi Rabbin, onlar?n yak?şt?rd?klar?ndan münezzehtir. Bütün peygamberlere selâm olsun. Hamd ise Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur." (Sâffât Sûresi: 37:180-182)
Konu elff tarafından (01.06.07 Saat 19:31 ) değiştirilmiştir.
i'lem eyyuhe'l-aziz!ALLAH'a tevekul edene ALLAH kafidir.
Oruç insan?,sabra al?şt?r?r.Oruç,s?k?nt? ve ?zd?raplar karş?s?nda,boynu eğilmeyen ,kendine hakim olan,kendisine takdim edilen bir k?s?m vaadler karş?s?nda gerçek ve Hak bildiği prensiplerden asla fedakarl?k etmeyen mükemmel ve ideal insanlar meydana getirir.
Kainattaki gidisati izlesek ve israfin ve intizamsizligin olmadigini gorsek,sanirim bu bizim icin en buyuk tahkik egitimi olacaktir.
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)