Onüçüncü Şua'dan
Madem âhiret için, hayır için, ibadet ve sevab için, iman ve Kur'an için Risale-i Nur ile bağlanmışsınız; elbette bu ağır şerait altında herbir saati yirmi saat ibadet hükmünde ve o yirmi saat ise Kur'an ve iman hizmetindeki mücahede-i maneviye haysiyetiyle yüz saat kadar kıymetdar ve yüz saat ise böyle herbiri yüz adam kadar ehemmiyetli olan hakikî mücahid kardeşler ile görüşmek ve akd-i uhuvvet etmek, kuvvet vermek ve almak ve teselli etmek ve müteselli olmak ve hakikî bir tesanüdle kudsî hizmete sebatkârane devam etmek ve güzel seciyelerinden istifade etmek ve Medreset-üz Zehra'nın şakirdliğine liyakat kazanmak için açılan bu imtihan meclisi olan şu Medrese-i Yusufiyede tayinini ve kaderce takdir edilen kısmetini almak ve mukadder rızkını yemek ve o yemekte sevab kazanmak için buraya gelmenize şükretmek lâzımdır. Bütün sıkıntılara karşı mezkûr faideleri düşünüp, sabır ve tahammülle mukabele etmek gerektir.
Said Nursî
Şerait: Şartlar.
Mücahede-i maneviye: Manevî savaş.
Kıymetdar: Kıymetli, değerli.
Mücahid: Din için savaşan, din için çalışan ve uğraşan.
Akd-i uhuvvet: Kardeşlik anlaşması, kardeşlik sözleşmesi.
Müteselli: Teselli bulmuş, teselli bulan.
Tesanüd: Dayanışma, birbirine dayanma.
Sebatkârane: Devam eder şekilde, dayanırcasına.
Seciye: Huy, karakter, ahlâk durumu.
Medreset-üz Zehra: Bediüzzaman'ın Doğu'da (Van) yapılmasını idarecilere teklif ettiği, fen ilimleriyle din ilimlerinin birlikte okutulmasını düşündüğü üniversite.
Liyakat: Layık olma, hak etme, yeterlilik.
Medrese-i Yusufiye: Yusuf'un medresesi, Hz. Yusuf'un (a.s.) iftira, haksızlık ve zulüm ile hapiste kalmasından kinaye olarak, iman ve Kur'ân'a hizmetinden dolayı tevkif edilenlerin hapsedildiği yer mânasında, hapishane.
Mukadder: Belirlenmiş.
Mezkûr: Bahsedilmiş, anılmış.