Bir Heybe Altına Karşılık Bediüzzaman'ın İktisadı
Bir heybe altın bitince...
Gelirken yanında bir heybe altın getirmişti. Aşiret ağasıydı. Sürgün olarak geldikleri Burdur’da, yol arkadaşı Bediüzzaman’a bu altınlardan bir miktarını vermek istiyordu.
– Hocam, bunu paramın zekâtı olarak kabul edin.
Bediüzzaman:
– Kardeşim sağol, ben ne zekât, ne de hediye kabul ederim. Onu siz başkalarına verin.
Silvanlı Ali Ağa ısrar etti:
– Hocam helaldir. Hem buraya sürgün olarak geldik. Kazancınız da yok. Nasıl geçineceksiniz?
Bediüzzaman:
– Doğrusun, gerçi param azdır, ama iktisada ve kanaate alışmışım, dedi. Bu âdetimle ben sizden daha zenginim. Hem bu altınlar size ileride lazım olacak.
Ali Ağa:
– Bu para bana uzun yıllar yeter. Sonra da af çıkar, memleketime dönerim.
Bediüzzaman, Ali Ağaya şu tavsiyede bulundu:
– Paranızı iktisatlı kullanın. İktisat etmezseniz zillete ve dilenciliğe düşersiniz. İsraf edilecek para çok pahalıdır.
Ali Ağa, ne ettiyse kabul ettiremedi bu altınları Bediüzzaman’a...
Aradan iki yıl geçti.
Bediüzzaman’a zekât vermek isteyen Ali Ağa, altınlarını harcadı bitirdi. Zekâta muhtaç hâle geldi.
Bediüzzaman ise, iktisat ve kanaatkârlığıyla uzun yıllar yanındaki az parayla idare etti. Kimseye muhtaç olmadı.
Ömer Faruk Paksu'nun yazısı:
(Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler kitabından)